Kim ne derse desin eğitim politikalarını, diğer politikalardan farklı kılan önemli bir yanı vardır. Kanımca insanlık adına yapılan en zor şey, eğitim politikalarını belirlemek ve onları sürdürmektedir. Eğimde sürekli duvara toslamamız bu öneme ve zorluğa uygun çabayı ortaya koymuyor oluşumuzdur.
Eğitim politikalarının temelinde toplumsal adalet, kamusal anlayış, bireyi ve toplumu geliştirmek vardır. Bu durum başlı başına zorluktur. Bu nedenledir ki eğitim, diğer tüm politika alanlarını üzerine çıkan, onlardan farklı bir politik alandır.
Her toplumun bir eğitim felsefesi vardır (ya da olmalıdır). Bu felsefe, o toplumun geçmişten gelen birikimlerini süzgeçten geçirerek, iyi ve geliştirilebilir olanı korurken, köhnemiş ve işlevselliğini kaybedenleri ayıklayarak, dinamik bir süreci sağlar. Bir toplumun eğitim felsefesi, temelde, onun geleceğe yönelik “nasıl bir toplum meydana getirmeliyiz?” sorusuna yanıt veren bir düşünceyi içerir.
İşte eğitim politikası; ortaya çıkan bu felsefeyi ve bilimi içermelidir. Çünkü bilim, eğitim politikalarının belirlenmesindeki en somut argümandır. Bilim, reel ve güncel olanı yakalayıp, sürdürülebilir bir yapı kurmak için en temel araçtır. Belirlenen eğitim politikaları güncel ve geliştirilebilir bir bilim anlayışı ile desteklenmediği sürece, soyut ve fantastik bir taslak olmaktan öteye gidemediği gibi eğitimsel başarısızlığın da en önemli nedenini oluşturur.
Ne yazık ki biz de eğitimde bilimselliği, eğitimde toplumsal adaleti, bütünlüklü olarak toplumu geliştirmeyi ara ki bulasın… Oysa yapılacaklar belli;
- Eğitim politikalarını, ülkenin önde gelen politikaları haline getirmek: Üniversite adası sıfatına sıkı sıkıya sarılmış olsak da, ne yükseköğretimde ne de genel eğitim sisteminde açık, anlaşılır ve çağdaş eğitim yaklaşımlarını için bir eğitim politikamız yok. Oysa nitelikli bir eğitim için yapılması gereken ilk şey nitelikli bir eğitim politikasına sahip olmaktır.
- Her öğrencinin öğrenebileceği ve nitelikli bir yeterlilik düzeyine ulaşabileceğine inanmak: Ülke politikalarında eğitime öncelik vermek iyi bir eğitim sistemi inşa edebilmek için ön koşul olabilir, ancak bir sistemde öğretmenlerin, ailelerin ve toplumun yalnızca bir kısım yetenekli öğrencinin yüksek yeterlik düzeyine ulaşabileceğine inanması daha ileriye gitmenin önündeki en büyük engeldir.
- Sınavlar elemek yerine, yeterlikle ilerleyecek bir mekanizma kurmak: Sınavların zihindeki ezberlenmiş bilgileri değil, üst düzey yeterlikleri ölçmeli. Aileler, öğretmenler ve öğrenciler bu yeterliliklere göre kendi bulunduğu yeri ve hangi yeterliklerin edinilmesi gerektiğini şeffaflıkla kıyaslayabilmeli. Bireyin bir sonraki kademeye ya da iş hayatına geçebilmesi, tanımlanmış olan bu yeterliklere sahip olmasıyla ilişkilendirilmelidir.
- Nitelikli öğretmenler istihdam etmek ve öğretmenin gelişimini sürekli kılacak bir mekanizma yaratmak: Öğretmenlik mesleğinin statüsünü yükseltmek, hazır bulunuş düzeyi en yüksek öğrencilerin öğretmenlik mesleğini tercih etmelerini sağlayan bir istihdam politikası hayat geçirmek büyük önem taşımaktadır. Ancak bu politikanın aynı zamanda öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin desteklenmesi, mesleki bilgi ve becerilerinin güncelliğinin sağlanması amacıyla eğitim fırsatlarına hem kayda değer yatırımlar hem de sorumluluklar içermelidir. Yüksek performans gösteren eğitim sistemlerinde genel olarak öğretmenlik mesleğinin ayrıcalıklı bir toplumsal statüsü bulunmaktadır. Bu ayrıcalıklı toplumsal statü öğretmenlik mesleğine girmek isteyenlerin profilini de etkilemektedir.
- Eğitim sisteminin her aşamasında denetim ve hesap verebilirlik sağlanmalıdır: Öğrencilerin performansına ilişkin veriler; öğretmenler ve okul yöneticilerinin işe devamları, performansları, yenilikçi uygulamaları ve daha etkili çalışma ortamlarında bulunup bulunmadıklarının hesabı verilmelidir. Bu hesap verebilirlik; öğretmenlerin idari makamlardan önce, diğer öğretmenlere ve öğrencilere karşı hesap verebilir olduğu ve sorumluluk hissettiği, profesyonel öğrenme ağlarının oluşturulduğu yaklaşımı ifade etmektedir. Eğitim sisteminde hesap verebilirlik güven kültürünün oluşmasını oldukça önemli kılmaktadır. Beklentilerin ve hedeflerin açıklıkla ortaya konmasıyla hesap verebilirliğin sağlandığı sistemlerde insanların değerlendirme sürecini anlamlı görmesi ve güvenlerini sağlamak mümkün olabilir.
- Daha çok harcama yerine daha akıllıca harcama: Eğitim sistemlerinin organizasyonuna ilişkin temel değişiklikler gerçekleştirmek daha fazla para harcamadan sonuçları iyileştirmenin alternatif bir yolu olabilir. Daha küçük sınıflar ve daha iyi öğretmenler arasındaki tercih, eğitim sisteminde harcamaların daha etkili olma adına önceliklendirilmesine bir örnektir. Yüksek performans gösteren eğitim sistemlerinde kaynakların daha çok öğretmenlerin geliştirilmesi için harcanması eğilimi bulunmaktadır.
- Günün tamamında eğitim: Öğretmen ihtiyacı, okul binalarının ihtiyaçları ve okutulacak içerek (müfredat) akılcı, uygulanabilir ve rasyonel bir planlamayla giderilerek kamu okullarında da tam gün eğitime geçilmesi gerekliliği kaçınılmazdır.
Bütün bunları gerçekleştirmek bugün için size mümkün görünmüyor olabilir. Ne yazık ki haklısınız, çünkü eğitim anlayışımızı değiştiremezsek bu dönüşümü de gerçekleştirmek mümkün değildir. Ancak başaran toplumlar var ve bizim zekamız onlardan daha aşıda değildir. Odaklandıkları tek şe öğrencilerin birbirleri yarışarak geçmek değil, birlikte çalışarak kendi yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmek. Yalnız ve ancak bunu başarabilirsek bir eğitim sistemimiz vardır diyebiliriz. Aksi durumda sürekli duvara tostlar dururuz.