Dün akşam, Heterotopia Yayınları tarafından, Anthi Karra’nın çevirisi (ve ayrıntılı “Son Söz” değerlendirmesi ile) Yunanca olarak basılan IHORA /ŞEHER isimli şiir kitabımın tanıtımı vardı…
Açış Konuşmaları”nı Lefkoşa Belediye Başkanları Mehmet Harmancı ve Konstantinos Yorgacis yaptığı gecede; “Lefkoşa’nın Kitabı” adlı kısa metrajlı film gösteriminin ardından, kitabın çevirmeni Anthi Karra ve Şair dostum Christos Hadjipapas “I Hora /Şeher” ile ilgili konuşmalar yaptılar.
Ben, Kitabın ilk baskısına (1996) yazdığım “ÖNSÖZ YERİNE” yazımı okumakla yetindim.
Bu küçük, şirin (bir zamanlar yeşil olan) adacığın kalbidir O. Yok eden ve zulmeden savaşlardan arda kalan, çocukluğumun ŞEHER’i... Çağlar boyu hep kaybetmiş, gözü yaşlı, sıcak kanlı insanların I HORA’sı..
Bir nostalji değil!.. Doğduğum, tozunda, çamurunda yoğrulduğum Şeher’i arıyorum ben...
Surların gölgesinde yüzen o kuğular, ne zaman yaşamıştı; gizemli dünyalardan uçup gelmiş o Gökkuşağı Kuşları kimin için ağlardı çığlık çığlığa, Çağlayan’da. Sonsuz iniltilerle kemikleri sızlayan, o minik atlı karınca nerede; İç avlularda, turunç çiçeği kokan havuzlarda nilüferlerle sevişen patlak gözlü kırmızı balıklar nereye göç ettiler; yıkılan tarihin tozlarıyla örülen bu çirkin duvar, daha ne kadar bölecek sokakları ve yürekleri?..
Sorular, sorular, sorular...
Kapı önlerinde yasemin dizen kadınların yerini bıyık buran erkekler almış… Lahmacun ve ayak kokularına boğulan sokaklar, karton kolilerle örtüldü örtüleli yatır mumları da söndü…
Venedik, Luzinyan, Bizans, Osmanlı, İngiliz, Rum, Türk ve daha nice milletin, milyonlarca insanın çetelesini tutmuş, ruhunu taşımış bu Şehir şimdi neden böyle Yalnız ve öksüz?..
Sorular, sorular, sorular...
Bu kitapta sorulara yanıt arıyor dizelerim… Kâğıdın gizemli dünyasına beş yıl önce dökülmeye başlayan bu dizeler, kitaplaşma aşamasında, bu Şehir kadar olmasa da büyük bir trajedi yaşadı.
(…)
30 Aralık 1995
LEFKOŞA
Çeyrek asır önce yazılan bu satırlar (ve dizeler) soruların bitmediğini anımsatıyor bize…
Kapıların açılmasının ardından bu karanlık tablo hızla aydınlanmaya başlasa da “soru(n)lar devam ediyor…
Apaydınlık ve DUVARSIZ bir Lefkoşa’yı görebilecek miyim, bilemem ama ne olursa olsun o benim ilk göz ağrım… Köklerimin beslendiği ŞEHER’im…