Vatandaşlık bilincimiz çok zayıf...
Ve haliyle “vergi mükellefi”nin ne olduğunu asla kavrayamadık...
-*-*-
Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğünün ve ondan önce de belirsizliğinin Kuzey Kıbrıs coğrafyasında yarattığı tüm sıkıntıların “anası”, “vatandaşlık bilinci” denen olgunun insanların yaşamında hiç etkisinin olmamasıdır...
-*-*-
Nedir vatandaşlık bilinci?
Mesela “toprak sevgisidir”...
Toprağa bağlılık ve sadakattir...
Yani üzerinde yaşadığın, ektiğin, ürettiğin, atadan kalan veya hakkınla elde ettiğin topraktır sözünü ettiğim...
Ganimet ve başkasına ait olduğundan emin olduğun toprak değil...
-*-*-
Nedir vatandaşlık bilinci?
“Devlet” sevgisidir!
Peki, “hangi devlet?”...
Ersin Tatar’a sorun mesela, “hangi devleti en çok seviyor?”...
Ya iki devlet ya da üç devletin adını sayacak...
Çünkü “tüm Dünya’da geçerli olan vatandaşlığının bulunduğu devlet” veya “devletler” başkadır, “sonsuza dek yaşatacağız” diye savunduğu ve “eşit egemen” olduğuna inandığı “sahte devlet” bir başkadır... Ve ayrıca bir de “anavatan” diye kafamıza taktırılmış devlet vardır ki, bu karmaşa içerisinde “devlet sevgisi” bir birine girmektedir.
-*-*-
Seveceğimiz ve sahip çıkacağımız, pasaportuyla, kimliğiyle, bayrağıyla yürekten sadık ve bağlı olacağımız bir devletimiz yoktur...
Budur anlatmak istediğim...
-*-*-
Ada’nın Kuzey kesiminde yaşayanların yarısı “Türkiye”, öteki yarısı ise “Kıbrıs” isimli iki farklı cumhuriyetin vatandaşıdır ve üçüncü sıradaki “KKTC vatandaşlığı” sadece siyasi ve sanal bir şeydir...
-*-*-
Başka nedir vatandaşlık bilinci?
Severek, inanarak askerlik yapmaktır mesela...
Parayla değil!
Zenginler veya Ersin Tatar gibiler parayla yapsın diye, yoksulların çocuklarına 30 ay, 24 ay, 22 ay, 15 ay veya 12 ay zorunlu askerlik uygulamak değildir vatan sevgisi.
Ve bana göre “bedelli askerlik”, sadece “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı” bir uygulamadır...
Paran varsa “askere gitme”, yoksa 12 ay!
-*-*-
Arada şunu da belirteyim, askerlik yapmak, kutsal bir görevse, bunu satın almak, doğru bir şey midir?
“Parasını ödedim, oldu” nasıl bir şeydir?
-*-*-
Birden aklıma geldi: Mesela, her şey “parayla” olabiliyorsa, çok zengin bir Arap şeyhi bizi satın alsın, cebimize para koysun, “koşun ulan” desin, olur mu?
Olmaz tabii ki!
Vatan, bayrak, devlet falan ve de filan değil mi?
-*-*-
İyi de “sağlam bir vatandaş” için, vatan sevgisi iyice içine sindiği zaman, “vergi mükellefi” bilincinin gelişmesiyle “toprağa, devlete ve askerliğe ya da bayrağa” sahip çıkılmasıdır esas olan...
-*-*-
Bizde bunların hepsi eksik veya sahte!
Hepsi birden eksik olduğu için, vergi mükellefi zihniyetinin hiç gelişmediği ülkemizde, sorunların temeli de bariz bir şekilde ortaya çıkmış olmuyor mu?
Nasıl mı?
-*-*-
Mesela bu ülkede vergi konusunda etkili ve doğru bilgilendirme yoktur ve kimse bu bilgi edinme hakkını savunmuyor...
Vergi konusunda bilinç gelişmediği için, kimse ödediği vergi karşılığında doğru dürüst hizmet almadığı zaman, hesap sorma noktasına gelemiyor...
-*-*-
Herkes, verginin adaletsizliğinden yakınıyor...
Vergi miktarları ile o vergiyi verenlerin özel yaşamlarının çelişkili olması hali, devlete, vatana saygının yitirilmesine sebep olabiliyor.
-*-*-
Verginin gizliliği ortadan kaldırılmıştır ve gazetelerde çarşaf çarşaf bu rezalet her sene yayınlanıyor.
“Kişisel bilgi” değil midir vergi?
Öyle olmalıdır ve gizli tutulmalıdır.
Kimse, kimsenin ödediği vergiyi bilmemelidir ama kimsenin de “adaletli hesaplama”dan şüphe duymaması sağlanmalıdır.
-*-*-
Vatandaşlık bilinci; adil ve doğru bir vergi sistemi ile taçlandırılırsa, işte o zaman adına ne derseniz deyin, o devlet, gerçekten devlet olur.
-*-*-
KKTC mi?
Tekrar edeyim; vatandaşlık bilincinin neredeyse sıfır olduğu, vergi adaletinin sağlanamadığı; kayırmacılığın, her türlü adaletsizliğin, hırsızlığın, rüşvetin, acayip ilişkilerin, kara para aklanmasının, kadın ticaretinin, kumarın ve uyuşturucunun fink attığı bir coğrafyadır KKTC!
Ve bırakın uluslararası hukukla bağlantılı “eksikliklerini”, bu yüzden “sahte devlet” olmanın ötesine geçme ihtimali bulunmamaktadır.
Ha Ersin Tatar ha Jimmy Durmaz!
Ersin Tatar, Nikos Anastasiadis ve Recep Tayyip Erdoğan, “en büyük yalanı söyleme” yarışmasına katılırlar...
Fıkradır canım, hemen ateşlenmeyin...
Sadece gülümsemeniz için yazılan bir fıkra...
-*-*-
Neyse, ilk sözü Erdoğan alır ve “Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş serbest bırakılacak” der...
Salon alkıştan inler...
Ardından Anastasiadis söz alır ve “KKTC, Dünya’nın en gerçek devletidir ve ben de pasaportundan almak için başvurdum” diye bağırır; alkıştan camlar kırılır.
Bu arada Tatar’a, “sıra sizde” denir.
Tatar, “durun, düşünüyorum” der, alkıştan değil salonun inlemesi ya da camların patlaması; duvarlar çatlar... Tabii ki Tatar kazanmıştır...
-*-*-
Ne acıdır ki, Tatar’ın durumu böyle...
Millet pahalılıktan, elektriksizlikten, belirsizlikten, çocuklarının ülkeden kaçmasından, ilaçsızlıktan kırılıyor.
Devletin parası kalmamış...
Tüm kurumlar, esnaf, sektörler iflasta...
Yeğenimin keyfi yerinde, sabah akşam çift atkıcığıyla fotoğraf çekmeler, toplumla dalga geçmeler...
Bir “düşün” be abi yani!
-*-*-
Haaa bir de unutmadan şunu da yazmam lazım; bir orta okul öğrencisine sordum; “KKTC Cumhurbaşkanı kimdir?”...
“Abi ipucu ver, aklımdaydı ama unuttum” dedi...
Birden aklıma Jimmy Durmaz adı geldi!
“Jimmy...” dedim!
“Hatırlayamadım” dedi...
“Jimmy Durmaz” diye ekledim!
“Hah, O!” diye sevindi!
Ha Tatar ha Jimmy Durmaz!
Kıbrıs Türk toplumu için hiç bir şey değişmiyor!
-*-*-
(Bu arada son bir not: Söyle Sayın Erdoğan, Kıbrıs siyaseti yine değişecek mi? Amerika ile ilişkiler güzelleşiyor da...)
(En son not: Jimmy Durmaz nereden mi aklıma geldi? Durmaz, Süryani Türk asıllı İsveçli futbolcudur ve Karagümrük forması giymektedir. Ersin Tatar da Kıbrıslı Türk asıllı İngiliz Cumhurbaşkanı’dır... Çifte atkı takmaktadır... Hem de en pahalısından...)
KKTC: Egemen ve eşit mum! 23 ocak 2022. Siz bilirsiniz! Ya lambalar yanacak, ya da üfürün son mum sönsün ve gidecek bir yer arayalım!