Bazen sorulur, “solcu nedir?” diye...
Veya, “sağ – sol ayrımı kalmadı” diye yorum yapanlar olur...
“Komünizm bitti” der bazısı...
Sanki komünizm “şeker”dir ve bakkalda da kalmadı!
Sağı, solu anlatmak için çok fazla uğraşmaya gerek yoktur...
Sol, insandır.
Sağ, çıkardır.
Sol, insanlıktır.
Sağ, zenginliktir.
-*-*-
Örnekler sayfalara sığmaz...
Ama gelin, bugün, apayrı bir meseleyle konuya bakalım...
-*-*-
Türkiye’de son zamanların en çok “takip edilen” ve “en çok izlenen” sanal medya kahramanı Sedat Peker yine konuştu...
Daha doğrusu, 75 kadar “tweet” paylaştı...
Tweetler her ne kadar bir birine karışsa da; her ne kadar insanın bazı anlatılanlara “inanası gelmese” de; bunları okuyunca, ağzınızın açık kalmaması mümkün değil!
-*-*-
Sedat Peker’in yazdıklarından çıkarabileceğimiz en “temiz” ve en “net” konu nedir peki?
Bu sorunun yanıtı gayet açık: Kesinlikle ülkücü, sağcı, faşist olmayacaksın!
Neden mi?
Çünkü, “ülkücülük, sağcılık, faşistlik”, kesinlikle “insan düşmanlığı mafyacılık”la kucaklaşmış durumda...
-*-*-
Öyle bir görüntü var ki; - öyle olmadığından tabii ki eminim ama - bütün ülkücüler mafya üyesi!
Elbette gerçek öyle değil!
Ama hem Peker’in anlattıkları, hem yaşadığımız örnekler, bu görüntüyü “kesin gerçek” yapmıyor mu?
-*-*-
Solculuk ve sağcılık meselesi açısından bakacak olursak, Sedat Peker bize Türkiye’de siyaset biliminin gelişmesi adına muhteşem bir ders veriyor...
Nerede bir aşırı Türk milliyetçisi, yobaz, gerici, sağcı varsa; orada kesinlikle “suç” var!
Hem de öyle böyle suçlar değil!
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi, “insana düşmanlık” var, “kadına düşmanlık” var...
Rüşvet var...
Cinayet var...
Komisyon var...
Uyuşturucu var...
Silah ve insan kaçakçılığı da cabası...
Sırala gitsin...
-*-*-
KKTC’ye bakın!
“Solcu” diyebileceğimiz kişiler arasında, tüm dedikodu sohbetlerinde, adı yolsuzluğa, usulsüzlüğe karışan en fazla üç, hadi bilemediniz beş kişi sayabilirsiniz...
Geçmişinde “solcu” olup sonradan tüm “sol değerleri” satarak geçimini sağlayanlar da var ki onlar da sanırım ya bir, ya da iki kişi...
Mesela geçmişinde “Türk Bayrağı yakacak” seviyeye kadar “solculuk olayını taşıyan” bir kişi; şu anda ülkedeki en tehlikeli faşistlerden biri...
Sadece “insan sevgisizliği ve insan satışı” ile uğraşıyor...
Parasını “Türk milliyetçiliği” ya da “ulusalcılığı” satarak kazanıyor
-*-*-
Neyse...
Demek istediğim şudur aslında...
Türkiye bir yana; kendi ülkemizde, bu Ada’da, başımıza ne geldiyse “milliyetçilik” ve “milliyetçiliğin hırsızlıkla, rüşvetle, komisyonculukla, yolsuzlukla, kaçakçılıkla bütünleştiği mevcut statüko” sayesinde geldi...
-*-*-
“Üç – beş soldan istisna” dışında, KKTC’deki her rüşvet, her yolsuzluk, her usulsüzlük, her insan skandalının arkasında, “aşırı Türk milliyetçiliği”nin yatıyor olması; Sedat Peker’in, “Deli Çavuş” imzasıyla ya da o isimle paylaştığı mesajlardan gayet net bir şekilde çözülebiliyor.
-*-*-
Ne yazık ki; gerçek apaçıktır...
Gerçek vatanseverleri kesinlikle tenzih ederim tabii ki...
-*-*-
Çalacaksınız...
Yutacaksınız...
Rüşvetten anamızı ağlatacaksınız...
Komisyon almadan iş yapmayacaksınız...
“Ne mutlu Türküm diyene” dediniz mi; akan sular duracak...
-*-*-
Ve tabii bir de, size “ohaaa çekenlerin” susturulması meselesi var...
Onlar hain canım!
Rumcu!
Federasyoncu!
Rumlardan para alıyorlar!
Türkiye düşmanları!
-*-*-
Ve sonra geleneksel yalanlarınız başlayacak; KKTC tanınacak, tanınıyor, tanındı!
Mavi Vatan, Gurşini Vatan; hepsi sabahtan akşama kadar sıkılmadan atan!
Gadalavez yoksa en gadalavez!
Çözüm?
Kıbrıs sorunun çözümü canım...
Mümkün mü?
Zordur ama elbette mümkündür!
Peki nasıl?
“... Bütün halk birlik olmazsa, kavga haklı olmuyor”dan yola çıkarak tabii ki...
-*-*-
Bu yola nasıl mı çıkılacak?
Sadece AKEL’le, çözüm yanlısı ve ilerici Rumlarla olmaz bu iş...
Ve sadece aynı şekilde CTP ya da ilerici Kıbrıslı Türklerle de olmaz...
-*-*-
“Kıbrıs milleti” vardı, yoktu tartışmasını bırakın!
“Tek halk, iki toplum” tartışmasını da unutun!
-*-*-
Önce, bir birinizden özür dilemeyi başarın...
Örneğin “kölelikle” ilgili olarak hala İngiliz kraliyetinden veya Kraliçesi’nden “özür” beklendiği gibi...
Mesela, “EOKA B” geçmişi olan DİSİ, 15 Temmuz 1974’ün ve Kıbrıslı Türklere karşı ciddi suçlar işlendiğinin açık özrünü dileyebilir mi?
-*-*-
“Taşkent, Atlılar, Muratağa ve Sandalar’daki katliamlar insanlık suçuydu; bu suçu işleyenlere karşı hiç bir hukuki ya da cezai işlem yapmadığımız, yapamadığımız için özür dileriz” diyebilirler mi?
-*-*-
Masum değildik hiç birimiz!
Tıpkı o şarkıdaki gibi...
Mesela, biz de, Türk Ordusu’nun Ada’ya girişiyle veya öncesinde, yaptıklarımızla alakalı “özür”le başlayabilir miyiz?
-*-*-
Mangalda, Aya Napa’da, Baflılıkta, Leymosunlukta kardeşlikler çoktur ve kolaydır...
Ama “Tüm Kıbrıs halkı”; “acıların yaşatılması noktasındaki ÖZÜR” konusunda bir olmazsa; “çözüm kavgası” haklı olmayacak!
-*-*-
“Özür dilerim” demek çok mu zor?
“İkimiz de büyük hatalar yaptık; özür dileriz, gel sarılalım artık... Faşistlerin inadına!” diyebilmek, hiç mi mümkün değil?
-*-*-
Haaa bunu diyenler elbette çoğalıyor ama özellikle “Kuzey” taraf hızlı bir şekilde “bitiyor”...
Ve Kuzey’de “Kıbrıslı” bittiği zaman; pirana balığı tehlikesi çok büyük olacak!
Gadalavez yoksa en gadalavez!
Birlikte yaşam mümkündü... Güzeldi... Ve yeniden mümkündür... Her şey daha güzel olacaktır... Acıları unutmadan ama affetmeyi bilerek...