Efendim, Türkiye’yi yönetenlerin son iki - üç yıl içerisinde neden Ersin Tatar ve Ünal Üstel’le çalışmak istediği konusu hiç kafanızı yordu mu?
-*-*-
Önce şu gerçeği Kabul edelim: Tatar da Üstel de tamamen Türkiye kontrolünde göreve getirildi…
-*-*-
Örneğin Tatar’ın Cumurbaşkanı olmak gibi bir hayali ya da düşüncesi yoktu…
UBP’de genel başkan kalıp, ülkeyi başbakan olarak yönetmeyi tercih ediyordu…
-*-*-
Hatta bir grup arkadaşı ya da fikir vereni dolayısıyla, yeni genel başkan olduğu UBP’nin, “bağımsız bir cumhurbaşkan adayını desteklemesi” önerisine de gayet sıcak bakmaktaydı.
Bu grubun, Tatar’ı da “adaylığı konusunda ikna ettiği isim Kudret Özersay”dı…
-*-*-
Hesaplar tutmadı…
Olmadı…
Ve Tayyip Erdoğan, hatırlayacaksınız, Tatar, Fikri Ataoğlu, Erhan Arıklı’yı Ankara’ya çağırmış ve gözlerinin içine bakıp, gülümseyerek, “Adayımız Ersin beydir, bitti” demişti…
-*-*-
Neden Ersin Tatar?
Efendim, UBP tabanı ve mesela Derviş Eroğlu gibi etkili isimler asla Özersay’ı onaylamayacaktı!
Siz şaka mısınız?
İki kez, açık ara farkla kurultay kazanan Faiz Sucuoğlu’nu görevden aldılar, bir tek UBP’li üye veya sempatizan ya da yetkili “ah” bile demedi!
Erdoğan, “Özersay’ı destekliyoruz” demiş olsaydı, UBP’de buna uymayacakların oranı yüzde 1’I bulmazdı…
Onlar da korkudan ses çıkaramazdı!
-*-*-
Haaa, şu soru önemli: Faiz Sucuoğlu neden görevden alındı?
Ve neden O’nun görevi, kurultayda beşinci gelen Ünal Üstel’e verildi…
Çünkü Sucuoğlu, belki diklenebilirdi, belki bazı durumlarda Eroğlu ya da Hüseyin Özgürgün gibi yapardı…
Sallardı, geçerdi…
-*-*-
Bence mi?
Bence, bu ülkeyi diledikleri gibi yönetmeleri çok daha kolay olacağı için…
Şu anda görüyoruz değil mi?
Bir dilbandiyi görevlendirdiler, Tatar da Üstel de, bakanlar kurulu da, küçük bir iki istisnası olabilir ama tam anlamıyla o kişiden talimat alır haldedir…
-*-*-
Egemen eşit devlet mi?
Cumhurbaşkanı mı?
Başbakan mı?
Hadi canım!!!
Ayıptır söylemesi bokumuzun
parasını da Kıbrıs Cumhuriyeti ödüyor!
Haspolat’ta bir arıtım tesisi var…
Alman bir şirket işletiyor…
Normal şartlarda bu arıtım tesisinden çıkan suyu en azından tarımda falan kullanmamız lazım ama bir türlü bunu başaramadık…
-*-*-
Ama daha da kötüsü var…
Bu Alman şirkete, Ersin Tatar göreve geldiği günden beri ödeme yapılmıyor…
-*-*-
Neden ödeme yapılmıyor?
Bir: Parayı bizimkiler yiyor!
İki: AB ile ilişkileri germek istiyorlar!
Üç: Paraları yok!
-*-*-
Sebebi ne olursa olsun, Alman şirket, parasını alamadığı için “çıkıp gidiyoruz” demiş!
Bu karar iki tarafa da bildirilmiş
Alman şirket çeker giderse, bu tesis de bir şekilde stop ederse ne olur?
-*-*-
Lefkoşa, Gönyeli, Dikmen, YDÜ, Haspolat ve Güney Lefkoşa tabiri caizse “bok içinde kalır”!
-*-*-
Peki sonuç?
Çok afedersiniz ama bokumuzun parasını da Kıbrıs Cumhuriyeti ödemiş!
Ödemek zorunda kalmış!
-*-*-
Tam 11 milyon Euro!
Kıbrıs Türk toplumunun borç miktarı bu rakam!
Peki Kıbrıs Cumhuriyeti, bu parayı nereden mi ödemiş?
Kıbrıslı Türklere ayrılan ödenekten tabii ki!
-*-*-
Bu ödenek, sağlık ve benzeri gerekli harcamalar için kullanılan paradan ya da bütçeden çekildi!
Yani, çok daha iyi amaçlarla kullanılabilecek 11 milyon Euro, bokumuzu temizlemek için ödendi!
-*-*-
Utanıyor muyuz?
Niye utanalım ki; egemen ve eşit bir devletimiz var üstelik cumhurbaşkanı her baktığında Toros Dağları’nı görüyor!
Daha ne yapsın!
KKTC, neden egemen eşit golyandro sapıdır?
UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 10 Haziran 2023 Cumartesi akşamı İstanbul’da final maçı oynanacak…
İngiliz Şampiyon Manchester City ile İtalyan Şampiyon İnter finalde karşılaşacak…
-*-*-
İtalyanlar, UEFA Konferans Ligi Finali’nde İngilizlere kaybetti…
West Ham- Fiorentina’yı 2-1 yenerek bu kupayı kazandı…
-*-*-
İtalyanlar, UEFA Avrupa Ligi finalinde de İspanyol ekibine kaybetti…
Sevilla, Roma’yı penaltılarla geçti…
-*-*-
Şimdi, aklıma bir soru geldi:
“Şampiyonlar Ligi final maçına, bir İngiliz bakan gidebilir mi?”
Gider tabii ki!
Peki, bu İngiliz bakanın, bu final maçına gidiş, geliş, konaklama ve maç bileti masraflarını bir İngiliz iş insanı ödeyebilir mi?
-*-*-
Hatta şöyle soralım; bu İngiliz iş insanının, hükümetle bir yatırım meselesinde “işi” varsa ve hükümet, bu iş insanına avantaj sağlamaya çalışıyor ama mahkeme tarafından ara emriyle durduruluyorsa; masrafları karşılanan bakan ne yapar?
-*-*-
Önce istifa eder…
Sonra evine kapanır, bir daha da sokağa çıkamaz…
-*-*-
Peki KKTC’de?
Geçtiğimiz hafta İstanbul’daki Galatasaray – Fenerbahçe maçına; çok değerli bir iş insanımızla bir bakanımızın; iş insanının avukatları ile birlikte gitmiş olması; bakanın ağırlanması, fotoğraflarının paylaşılması falan…
Yani ne bileyim…
-*-*-
Bunu neden mi yazdım?
Benim için her iş insanı, bu ülkeye yatırım yapan herkes çok değerlidir…
Bu konuda adını hiç kullanmadığım iş insanı da en değerliler arasındadır…
Konu iş insanı değildir…
Konu, iş insanının devletten beklediği ya da beklediği iddia edilen mesele de değildir…
Elbette ki her iş insanı gibi; O da yatırımlarını ve yapacağı karı düşünme hakkına sahiptir…
-*-*-
Benim derdim iş insanları arasındaki çekişme ya da dava da değildir…
Mahkemenin kararı, en doğru olandır ve sonucu heyecanla beklemekteyim…
-*-*-
Ama artık herkesin anlaması gerekiyor; ilişkiler çok kirlenmiştir…
KKTC’nin “egemen eşit golyandro sapı” gibi bir şey olduğu apaçıktır…
Gerçek bir devlette, iş insanı ile siyasetçi arasındaki ilişkiler, kirli de olsa; dostça ve temiz de olsa, en azından gizlidir!
Bizim golyandro sapı kadar bile değeri olmayan bu sahte devlette, bu tür kirli ilişkiler, göstere göstere olabiliyor!
-*-*-
Olay sadece budur…
Yanlıştır…
-*-*-
Efendim ilgili bakan masraflarını kendi ödemiştir…
Fatura göreyim o zaman!
Geliyordu gelmekte olan… Ve geldi… TL yerin dibine düştü… Zamlar peşi sıra dizildi… Gericilik azgınlaştı, azgınlaşacak… Hayırlı ve de uğurlu olsun…