UBP-HP hükümeti, Sayın Üstel’in görevden alınması ile kısa süreli bir nefes aldı. Gelen uçak ile birlikte başlayan kriz, ülkenin nasıl yönetildiğini gözler önüne seren bir turnusol kağıdı oldu. Birbirlerini suçlamaya varacak kadar gözü dönen Bakanların, sorumluluklarından nasıl kaçınmaya çalıştığını ve toplumu nasıl riske attığını açık bir şekilde gördük.
Ya da şöyle ifade edersek, karşımızda bir hükümetin olmadığına tanık olduk. Çünkü görev, yetki ve sorumlulukları yasalar tarafından çizilmiş olan Bakanlar Kurulunun, ülkeyi tamamen keyfi ve günlük yani ayaküstü yönettiği gözler önüne serildi.
Gerçeklerle yüzleşmeyen hiçbir toplumun, gelişme arayışında olamayacağından hareketle bu olay ile birlikte başlayan sorgulayıcı/eleştirel toplumsal tavrın hani bir sağlık terimi kullanırsak iyileştirici bir yanı olmuştur.
Maske düşmüştür; her şeyin yolunda olduğuna dair sözde büyük başarı öykülerinin arkasına saklananlar bize, masalda çocuğun kral çıplak diye haykırışına kadar yalanla uyutulan, kandırılan, aldatılan halka davrandıkları gibi konuşuyorlardı.
Kral artık çıplaktır.
* * *
Sayın Üstel’in görevden alınması krizin sonlanmasına neden olmayacaktır. Elbette öncelikle bu olayın tüm açıklığı ile kamuoyu ile paylaşılması gerekir. Yani Polis Raporunun topluma açıklanması ve gerçeklerin bilinmesi birinci konudur. Belki tamamı olmasa da en azından “görüntü” olarak tüm olup bitenler bilinecektir. Geriye kalanın kokusu ise az biraz zaman alır. Bu diyarlarda hiç bir şey saklı kalmaz, eninde sonunda Lapta Marina projesi bağlamında yaşanan gelişmelerin ardındaki perdeyi indireceğiz; ne olup bittiğini öğreneceğiz. Uzun sürmez.
Kıbrıs Türk toplumu sorguladıkça, işin içinden ne tür “başarı” öyküleri çıkacak öğreneceğiz.
* * *
UBP-HP hükümeti icazetle kurulmuştur. Dörtlü koalisyonun, Sayın Özersay aracılığı ile oldubittiye getirilerek düşürülmesi, Kıbrıs Türk demokrasi tarihine eklenmiş bir kara lekedir. Kıbrıs Türk halkının iradesi ne yazık ki ciddi anlamda ayaklar altına alınmıştır. Gerek Sayın Tatar gerekse Sayın Özersay’ın, ilk kabineyi TC Lefkoşa Elçiliğinde onaylattığını bilmeyen yoktur. O kadar ki dün listeye giremeyenlerin görev alacaklarına dair tüm söylentilere rağmen, bugün yine kabineye giremediğini gördük.
Hani “bir koltuk uğruna ya rab bu topluma ne ihanetler ediliyor.”
* * *
İcazet hükümeti, Türkiye’den gelecek mali destek karşılığında konum alıyor, kabinesini ona göre düzenliyor. Bu yöntem ile ne Kıbrıslı Türkler kendi ayakları üzerine kalkabilir ne de Türkiye ile çok daha saygılı, sürdürülebilir ilişki kurabilirler. Baştan sona sorunlu bir ilişki içerisinde sıkışan bir UBP ve buna koltuk değneği olan bir HP var karşımızda.
* * *
Peki, dünden bugüne, bir arpa boyu yol alabildik mi? Dün BEY yönetimine karşı demokrasi ve varlık mücadelesi veren toplum bugün de aynı sorunla karşı karşıya değil mi?
* * *
Başbakan Sayın Tatar krizin tam ortasında, kamu maaşlarından yapılan kesintinin birinci ödemesini yapacağını açıkladı. Kriz üzerinden toplumun bir kısmını “satın alacaklarını” sanıyorlar.
Burada büyük bir haysiyet sorunu var. Toplumsal haysiyetimizi yerle bir edenlere karşı “varlık ve haysiyet mücadelesi”ni sonuna kadar yükseltmek, tırnaklarımızı geçirdiğimiz bu topraklarda onurlu bir şekilde yaşamak için demokrasiye sahip çıkmak, temel ve değişmeyen görevimizdir.