Neoliberalizme Karşı Kaçırılmış Bir Fırsat Olarak Tavşan Tavşanoğlu

İzmir Şehir Tiyatroları’nın sahneye koyduğu Tavşan Tavşanoğlu oyunu tüm başarılı oyunculuklara rağmen neoliberalizme karşı kaybedilmiş bir fırsattır.

Dr. Nesrin Değirmencioğlu
dnesrin@metu.edu.tr

1980’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Ronald Reagan ve İngiltere’de Margaret Thatcher’in başını çektiği neoliberal ekonomik dönüşüm, serbest piyasa ekonomisini ve kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirilmesini desteklerken, devletin ekonomideki düzenleyici rolünün giderek ortadan kalkması, sendikal haklar ve sosyal yardımlarda kısıtlamalara gidilmesi üzerinden artan ve hala devam eden bir sosyal ve ekonomik dengesizlik dönemi yaratmıştır. Bu bağlamda Fransız yazar Coline Serreau’nun 1994 yılında yayımlanan oyunu Tavşan Tavşanoğlu, kısa sürede tüm dünyaya yayılan neoliberal dönüşüm politikalarının bir aile üzerine etkilerini yansıtan olaylar dizisi ile başlıyor. Evin ihtiyaçlarını almak için alışverişe çıkan annenin pahalılık yüzünden et alamaması, maaşına zam bekleyen babanın diğer 200 işçi ile birlikte işten çıkartılması, büyük oğullarının tıp kitaplarını almaya ailenin maddi gücünün yetmemesi gibi örnekler üzerinden neoliberal ekonomik dönüşümün ailelerin ve gençlerin gelecekleri üzerinde oluşturduğu belirsizlik ve güvensizlik ortamını izleyiciye başarılı şekilde hissettiriyor.

Oyunun başında kendilerini sosyo-ekonomik sorunların içinde bulan aile, televizyonu açtıklarında onlara seslenen başbakan tarafından ‘her şeyin yolunda olduğuna’ inandırılmaya çalışılıyorlar. Evin en büyük oğlu her ne kadar bu konuşmaya karşı çıkıp, televizyonu kapatmalarını istese de, anne televizyonu açtığında mutlu olmak istediğini söyleyerek başbakanın sözlerinin arkasında duruyor. Bu ilk televizyon sahnesinde açık bir şekilde kitlelerin politik bir propaganda sonucu beyinlerinin yıkanması ve içinde bulundukları sorunları normalleştirip bunları pasif şekilde kabul etmelerini söyleyen ses George Orwell’in 1984 romanında insanların hayatlarını ekranlar aracılığı ile kontrol altında tutan ‘Big Brother’ karakterini hatırlatıp, Orwell’in II. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan totaliter rejimlere yaptığı keskin eleştirinin bir benzerinin bu oyunda neoliberalizme yapılacağı umudunu doğuruyor.

Ancak oyun bu belirsizlik ortamında yaratılacak olan çareyi bilim-kurgu kitapları okuyan evin en küçük çocuğu Tavşan’ın başka bir gezegene gidip dönmesi ve aile bireylerinin polis ile karşı karşıya kaldığı bir anda tüm polisleri kadına dönüştürmesi üzerinden oyunu ‘mutlu son’ ile bitirmekte buluyor… Bu son kendi içinde çelişik en az iki fikri de içinde barındırıyor: birincisi, polisleri kadına dönüştürüp, oyundaki erkek karakterlerin ‘artık güvenli şekilde binadan çıkabiliriz’ yorumunda bulunmaları oyun boyunca erkek egemen topluma eleştiriler gönderip, oyunun sonunda gücü erkek olmak ile eşleştirip, kadınları erkekler karşısında zayıf ve korunmaya muhtaç kılmak (‘‘lütfen bizi de evinize kabul edin, bu kılıkta [kadın olarak] tehlikedeyiz’’, demeleri); ikincisi ise  izleyiciyi ‘‘her ne olursa olsun sevdikleriniz yanınızda ise mutlusunuzdur’’ bağlamında bir tema ile baş başa bırakarak onları oyun boyunca anlatılan ekonomik sorunları ve bunları yaratan politikaları edilgen bir şekilde kabul edecek bir nesneye indirgemesi.

Tam da bu noktada tiyatronun amacını sorgulamamız gerekiyor, diye düşünüyorum. Tiyatro, oyundaki anne gibi, kitlelerin gidip sadece hoş bir tebessüm ile ayrılacağı bir eğlence noktası mıdır, yoksa kitleleri düşünmeye itecek ve onlara psikolojik, sosyolojik ve politik açılardan daha derinlikli bir hayat algısı sunacak bir aydınlanma noktası mıdır? Totaliter rejimlerin hala hüküm sürdüğü ve neoliberal politikaların derinleşerek devam ettiği günümüzde tiyatroya dair sunduğum ilk önerme hayatlarımızın her anında – insan haklarının yok sayılmasından, medyanın değişen hükümetlerce kontrol altında tutulmasına – karşımıza çıkmaktadır. Değerli olan izleyiciye bu içine düştüğü kıskaçtan onu kurtarabilecek düşünsel araçları ona sunabilmektir. Bu açılardan İzmir Şehir Tiyatroları’nın sahneye koyduğu Tavşan Tavşanoğlu oyunu tüm başarılı oyunculuklara rağmen neoliberalizme karşı kaybedilmiş bir fırsattır.

Arşiv Haberleri