Bu günlerin, Türkiye medyasındaki en önemli gündem maddesi Nisan ayındaki ‘Referandum’. Türkiye ‘Evet’ mi yoksa ‘Hayır’ mı diyecek ? Politikacıların şimdiki tek derdi aslında bu. Yapılan, söylenen her ama her şey buna yönelik. Her kafadan da bir ses çıkmakta. Ama, bir yandan da Türkiye, göbeğine kadar sorunların içine batmış durumda. Ortadoğu’da bir ‘başrol oyuncusu’ imiş gibi görünmeye çalışmakla birlikte, ‘büyükler’ ile görüş ayrılıklarının fazlalığı gün gibi ortada. Sözün özü: Ortadoğu’da hiç kimse, ‘az sonra’, ‘bir hafta’ sonra, ‘bir ay sonra’ ne olacağının cevabını veremiyor.
Ortadoğu kaynarken, Türkiye için, bir de Hollanda-Almanya krizi çıkıverdi. Politikacıların tek derdi olan ‘’Evet’ mührü için Hollanda ve Almanya’daki Türk nüfusunun tercihi çok ama çok önemliydi. Halbuki bu ülkelerde sadece yandaşlar değil, karşıtlar da vardı. Ve karşıtların, yapılmak istenen ‘Evet’ için propaganda gösterileri karşısındaki tutumlarının ne olabileceği kestirilemezdi. Açıkçası, bu durumda, -herhalde- Hollanda da korktu, Almanya da. “Yok. Lütfen şimdi gelmeyin..” dediler. Ve Türkiye’de, ‘Evetçi’ kanatta kıyamet koptu. ‘Kahramanca’ (!) demeçler bol bol. Kriz ve sonrasında, bu ülkelerle olan ticari bağlantılar; orada yaşamını sürdüren Türklerin durumun ne olabileceği; AB ile olan ilişkilerin nasıl etkilenebileceği’ni (ve daha neler neler) düşünen yok. ‘’Evet’çilerin hepsi çok kızgın. Nerdeyse Hollanda’ya da Almanya’ya da savaş ilan edecekler... Yarın sandıktan ‘Hayır’ çıkarsa, birilerinin çıkıp Hollanda ve Almanya’ı suçladığını da duyarsanız hiç şaşırmayın.
Peki Kıbrıs’ta biz nasıl etkileniriz bütün bu olanlardan ve olacaklardan ? Laf kalabalığı yapmadan söyleyelim: Öyle bir etkileniriz ki, tarifi bile olanaksız...
Haa, bu arada, Nisan’da sandıktan çıkacak olan ‘Evet’ veya Hayır’dan ne kadar etkileneceğimizi de düşünmeye başlasak iyi olur. Sakın ola “Bizi etkilemez” diye düşünmeyin...
*****
Müzik terapi
Hafta içinde, çok güzel bir gece yaşadım. Yaşamımda çok özel bir yeri olan Moğollar’la birlikte oldum. Sahne öncesinde bol bol sohbet olanağı yakaladıktan sonra onları bir de sahnede izlemek, taa yıllar öncesine dönmek bir başka anlam getirdi geceme.
Moğollar, Türk pop müziğine damgasını vurmuş, efsanevi bir müzik topluluğuydu. Hatta ve hatta ‘Anadolu Pop’ veya ‘Anadolu Rock’ olarak isimlendirilen türün, hem en önemli öncülerinden biri, hem de (bana göre) en üst düzeydeki müzik grubuydu. “Acaba benim için mi bu kadar özeldiler ?” diye düşündüm bir ara. Ama Barfly’ı hınca hınç dolduranları, salonda, ayakta duracak yer kalmadığı için kapıdan döndürülenleri görünce yanıldığımı anladım. Ne olduklarını bilen çok sayıda insanımız vardı. Ve geleceklerini duyar duymaz koşmuşlardı. Bir tek, anlı sanlı (!) magazin basınımız yoktu oralarda. Herhalde, büyük otellerimizde, kumarhanelerimizde çok daha önemli, ikramlı-izazlı randevuları vardı. Bilemiyorum.
Sahnede, iki saat durmaksızın, bildiğimiz tüm parçalarını çaldılar Moğollar. Cem Karaca, Barış Manço şarkılarını, salonu dolduranlarla birlikte seslendirdiler. Muhteşem bir geceydi. Yaşı hayli ilerlemiş de olsa, performansından pek de birşey yitirmemiş bir Cahit Berkay’ı dinlemek; yılların basçısı Taner Öngür’ü, Serhat Ersöz’ü, Kemal Küçükbakkalı ve de Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca’yı dinlemek çok hoştu.
Teşekkürler Cahit Berkay ve Moğollar, teşekkürler Bafly...
***********************************************************************
Sokak Ağzı
“Kestirmeden zengin olmak, kendimize havuzlu bir villa satın almak, altımıza bir Mercedes çekmek sevdalısı bir millet olduk. Yazıklar olsun...”
***
“Geçenlerde her iktidar değiştiğinde, Bakanlık Müdürlüğü ile Müşavirlik arasında gidip gelen bir arkadaşla karşılaştık. Ağzı kulaklarında, ‘Vallahi, Müşavirlik mükemmel. Hiçbir şey yapmadan ay başlarında maaşçığı kapıyoruz’ demez mi ?”
***
“Lefkoşa’nın göbeğindeki Polis Sokağı’na ansızın Amerikan asfaltı döküldü. Güzel da diğer yollar, sokaglar nolacak ?”
***
“Ben Rum tarafına çok sık gider gelirim. Çok da Rum arkadaşım var. Hiçbiri ENOSIS istemez. Hepsi da, gerçekten ENOSIS isteyenlerin sayısının çok az olduğunu söylerler. Bir referandum yapsalar da öğrensek...”
***
“Kıbrıs bir ada mıydı ? Cennetten parça mıydı ?... Nurlar içinde yat Kamuran Hanım...”
***