Güzel birşeyler yazmak niyetiyle oturdum bilgisayar başına. Başladım da birşeyler karalamaya. Sonra, bir ara vererek gazetelere göz atmaya karar verdim. İçim karardı.
Dünyanın hemen her bölgesinde bir tatsızlık var. Ama uzakları bırakın, hemen yanımız da karmakarışık. Bölge, her an, herşeye gebe.... Göbekten bağlı olduğumuz Türkiye bir başka alem... “Boşver..” dedim, Kıbrısım’a döndüm...
Gaz-Petrol ayaklarına, etrafımız gerginliklere gebe. Neler olabileceğini hiç kimse tahmin bile edemiyor...
Çözüm konusu mu ?
‘Çözümsüzlük’ için her iki taraf da büyük bir savaş veriyor sanki. O ‘öyle’ dediydi, bu ‘böyle’ dediydi... Masaya oturma umutları dahi, gün geçtikçe tükenmekte. Peki ne olacak ? Her kafadan bir ses... Federasyon mu Konfederasyon mu ? Birleşik Kıbrıs mı ? İki ayrı devlet mi ? v.s. v.s. v.s.
Kendi içimiz ?
Kaynıyoruz içten içe. Yolsuzluklar mı istersiniz ? Usülsüzlükler mi istersiniz ? Hepsi var... Soygunlar, cinayetler, tecavüzler mi istersiniz ? O da var...
Hiç mi güzel birşeyler yok ? Var... Var olmasına da, onlar çoğunlukla, kaynayıp gidiyor arada. Karamsarlığa, umutsuzluğa kapılıyorsak eğer, haksız mıyız yani ?
BRTK
Uzunca bir süredir, Kıbrıs’ta Radyo ve Televizyon’un hikayesini yazmaya çalışıyorum. ‘İngiliz Dönemi ve ilk radyo; sonrasında televizyon; Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde radyo-televizyon’ derken, doğal olarak, yazdıklarımın çok büyük bir bölümünü Bayrak Radyosu, kuruluş hikayesi ve sonrasındaki gelişmeler tutuyor. Henüz tamamlayamadım. Ama, yıllardır derlediklerimi toparlamaya çalışırken, Bayrak Radyo’sunun ilk yıllarını, yaşananları v.s. yeniden yaşar gibi olmaktayım açıkçası.
Yazarken, zaman zaman gülümsüyorum zaman zaman dalıp gidiyorum. Bayrak Radyosu’nun (ve uzantısı olan bugünkü BRTK’nın) bu toplum için ne demek olduğunu düşünürken, bir yandan da hep ‘evim’ / ‘yuvam’ olarak gördüğüm, kabul ettiğim bugünkü BRTK’nın bugünkü durumunu, olup bitenleri izlemeye çalışıyorum. Ve açıkçası, kahroluyorum.
***
Bir yerlere doğru gidiyor veya götürülüyor BRTK... Nereye ? Neden ? Sorumlusu kim ? Veya kimler ? Defalarca yazdım, uzun uzun tekrarlamayacağım. Şöyle bir özet yapabilirim ancak.
Baş sorumlular, orayı çiftlik gibi gören, seçim yatırımı olarak gören ve uydurma isimlerle gerekli sayının çok üstünde personel istihdamına neden olan SİYASİLER...
Buna “Dur-Yanlıştır” demeyen MÜDÜR’ler, YÖNETİM KURULU ÜYELERİ....
Yılllar geçtikçe kabaran sayıya karşın, terfi-atama mekanizmasını çalıştırmayan, İKTİDARLAR...
BRTK’yı, babasının çiftliği gibi görüp, iş yapmayı değil sadece ay başında alacağı maaşı düşünen bir bölüm PERSONEL...
v.s. v.s. v.s.
Nereye doğru gidiliyor ? Bilinmez.... “Bir bilen varsa çıksın söylesin de öğrenelim biz de...” derken Başbakan umut dağıttı geçenlerde. Bakliyoruz....
Sokak Ağzı
“Yaşım 65... Çok şeyler gördüm yaşadım bu ülkede. Ama bu kadar bozulacağını, yozlaşacağını hiç ama hiç düşünmemiştim ve beklemezdim. Her gün yeni bir hayal kırıklığı ile uyanıyoruz güne. Allah sonumuza hayır getirsin. İşimiz Allah’a kaldı vesselam.”
***
“Yeni bir ilahiyat koleji daha istemişler Sayın TC Bakanımızdan. Kim istedi ? Açıklamadı. Sanki diğer okullarımız tamam da ilahiyat kolejlerimiz eksik. İlkokullarımızda bile hayır kalmadı ey ahali...”
***
“Herşeyimiz bozulmuş, çürümüş. Çürümüşlük kokuları her tarafa yayılmaya başladı artık. Çok yakında, kokudan yaşanmaz olacak memleket, farkında mısınız ?”
***
“Kolej sınavları yeni bir sorun muydu ? Yıllar önce, bir CTP iktidarı döneminde kaldırılmadı mıydı bu sınavlar? Sonra neden geri adım atıldı ki ? Beş on tane özel derhaneyi kazandıkları paralardan mahrum etmemek için mi ?”
***
“Herşeyimiz gibi trafiğimiz de darmadağın. Hele biraz da yağmur mu yağdı ? Cesursan yola çık. Ne kural var ne yasa. Ne de bu kanunsuzlara ceza yazacak polis.”
Anlayana
“Fısıldanan sözler, çoğu kez, yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa giderler.” (Çin Atasözü)