…nergisler, kır kuşları bile
anlatamadı bu acıyı…
Bakma yüzümdeki ifadeye çocuk.
Utanıyorum.
Ben daha ölmedim ama.
Seni öldürdüler karanlık sabahlarda.
Her ambulans sesinde irkiliyorum çocuk.
Her bir yağmur damlası acı veriyor şimdi.
Yol kenarında yatan cesedini düşündükçe.
Utanıyorum.
Nefesini kestiler çocuk.
Ama sesini duymadılar.
İşlerine gelmedi belki.
Duymadılar…
Ölümün bile ses verdi çocuk.
Bakma yüzümdeki ifadeye.
Utanıyorum.
Toplayamadım Karağaç'ın tavşankulaklarını sana.
O mis kokulu halinle kalacaksın hep çocuk.
Hep 16 yaşında kalacaksın.
Alamadım seni ölümün ellerinden.
Yazamadım tek bir kelime.
Bakma yüzümdeki ifadeye çocuk.
Utanıyorum.
Anlatacak bir şeyim kalmadı çocuk.
Yazacak hiçbir şeyim yok.
Hayallerini, düşlerini aldılar elinden.
Okul çantanı 'emare' diye aldı polis amcalar.
Bakamadım o fotoğrafa çocuk.
O daha çocuk diye bağıramadım.
Diyemedim…
Bağıramadım…
Seslendim sesimi duyuramadım kimselere.
Dağ başındaki ölümüne tanık olan şinyalar, nergisler, kır kuşları bile anlatamadı bu acıyı.
Yol ortasında bıraktılar seni, bir başına.
Öylece yattın o metal yığınının yanına.
Dokunamadım yaralarına.
Silemedim kan çanağına dönüşmüş gözlerindeki yaşları.
Bakma yüzümdeki ifadeye çocuk.
Utanıyorum.
Affet beni.
Yapamadım.
Ölümüne karşı koyamadım.
Koyamadık!
Affet beni.
Seni o soğuk çukura koyan bizleriz be çocuk.
Affet beni.
Affet bizi.
Affet ne olur.