“1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eli açık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Her türlü yağmada olduğu gibi, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”
* * *
Dünya mizahının ustası Aziz Nesin, böyle anlatır soyadı öyküsünü!
İşin aslı “aşağılık kompleksi” ya da “suçluluk psikolojisi” pek çok yerde gösterir kendini!
Kıbrıs’ın kuzeyindeki sihirli sözcük de “eşdeğer”dir. Güya “eşdeğer” edasıyla paylaşılmıştır, kuzeydeki ganimet!
Çözümsüzlüğü betonlaştıranlar, kendilerine servet döşediler.
40 senedir üleşilen, üzerinde didişilen ve hiçbir vicdan sızısı hissedilmeden adaletsizce gasp edilen bunca malın “eşdeğeri” varsa, derdimiz nedir o halde?
* * *
Sanayi, turizm, üniversite...
Bir kılıfı vardır mutlaka...
Öyle ya “yatırım” gerek!
Ülkeye değil nedense, hep de yandaşa...
* * *
Yeni bir İhale Yasası yapıldı, Avrupa’ya uyumlu... Kalem alacaksan, dört farklı teklife ihtiyacın var...
50 milyon sterlinlik mal ise bir kalemde!
İşte “yolumuz” bu...
Yolunu bulmuşların yolu bu...
Çözümsüz bir adada böyle!
Ve bu zihniyet “oy” topluyor hâlâ!
* * *
“Askersiz bir ülke” idealime rağmen “askeri bölgeler”e iyimser bir bakış gönderirdim...
“Rant” ekonomisi oralara ulaşmıyordu ya!
Yeşil korunuyordu en azından, dikenli teller ardında...
Ne oldu şimdi?
Kıbrıslı Rumların terk ettiği nice orman arazisi ve kıyı şeridi gibi askeri bölgeleri de rant kapısı yapıyoruz, doyumsuz hırslara...
Keşke “bir karış” kalmasa elimizde...
Eğer böyleyse adaletimiz...
Böylesi bir yağmaysa sonuç...
Derebeylik düzeniyse...
...
Nesiniz yani?
Ne?