İçinde bulunduğumuz hafta başı bütün dünyanın gözü, kulağı New York’ta toplanan BM genel kurul çalışmalarındaydı. Dünya liderleri, devlet ve hükümet başkanları ve dışişleri bakanları New York’taydı.
Genel kurul çalışmaları sırasında gerçekleştirilen ikili ve çoklu görüşmeler özellikle ilgi çekici olanları dünyanın dikkatinden kaçmadı.
Elbette herkes kendi ülkesi ve bölgesi için çalıştı. Genel kurul çalışmalarına cumhurbaşkanı Erdoğan geniş bir heyetle katıldı ve genel kurula hitap etti.
Salı gün akşam saatlerinde yapılan konuşmayı Türk TV’leri canlı olarak verdi. Erdoğan son yıllarda sıkça dile getirdiği “dünya 5’ten büyüktür” tezini bir kez daha vurguladı. Erdoğan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün ciddi bir reforma ihtiyacı olduğunun da altını çizdi.
Bölgesel sorunlara da değinen Erdoğan geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünya devletlerine “KKTC’nin tanınması” çağrısı yaptı.
Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis de New York’taydı. Erdoğan’dan sonra Hristodulidis de genel kurula hitap etti.
Hristodulidis konuşmasında “işgalden doğan yasa dışılığın, saldırganlığın ve şiddet kullanımının tanınamayacağı” iddiasında bulunarak “Kıbrıs sorununun çözümünün temelinin, BM Güvenlik Konseyi kararlarında belirtilenden farklı bir temelde olamayacağını” söyledi.
Kıbrıs sorununa BM Güvenlik Konseyi’nin öngördüğü şekilde iki toplumlu iki kesimli federal bir çözüm bulunması amacıyla müzakerelerde bulunmaya hazır olduğunu da belirten Hristodulidis “tüm Kıbrıslılar için, temel insan haklarını, özgürlüklerini koruyacak, her şeyin eşit temelde olduğu bir çözüm için müzakere gerçekleştirmeyi taahhüt ettiğini” ifade etti.
KKTC cumhurbaşkanı Ersin Tatar da bu sırada New York’taydı. BM tarafından tanınmamış bir devletin cumhurbaşkanı olduğu için genel kurul çalışmalarına katılamadı. Bu bağlamda genel kurula hitap edemedi.
Tatar New York’ta kimlerle görüştü?
Basına yansıdığı kadarıyla Erdoğan’ın verdiği yemeğe katıldı. Erdoğan, Cevdet Yılmaz ve Hakan Fidan’la görüştü. New York’taki Türk evinde açılan TC’nin 100 üncü yıl sergisini gezdi.
Muhtemelen bugün ya da yarın genel kurul çalışmaları tamamlandıktan sonra BM Genel Sekreteri Guterres’le bir görüşme yapacak.
Genel kurul çalışmaları öncesinde özellikle Rum tarafının talep ettiği 3’lü zirve gerçekleşebilir mi?
Ben sanmıyorum. Türk tarafının tutumu değişmediği sürece Guterres’in yeni bir insiyatif alacağını sanmıyorum.
Türk tarafının program sıkışıklığı nedeniyle Salı akşamı gerçekleşmesi beklenen Erdoğan-Guterres görüşmesinin yapılamaması ve önümüzdeki günlerde Guterres’in, Hakan Fidan’la görüşeceğini de dikkate alırsak sanırım Guterres bu aşamada Kıbrıs konusunda herhangi bir açılım yapmayacak.
Buna Rum tarafının ısrarla talep ettiği yeni müzakere süreci için genel sekreterin özel temsilci ataması talebi de dahildir.
Erdoğan hem BM genel kurul konuşmasında, hem de buraya giderken verdiği mesajlarda Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili AB’ye açık çağrı yaptı.
AB bu çağrılara kulak tıkadığı sürece Erdoğan’ın Kıbrıs konusunda adım atmasını beklemek abesle iştigaldir.
AB Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili tutumunu gözden geçirmediği ve Türkiye’yi yalnızca mültecilerin AB ülkelerine ulaşımını engelleyen bekçi olarak gördüğü sürece Kıbrıs sorununda politika değişikliği beklememelidir.
BM genel kurul çalışmaları sırasında bizim de gözümüz, kulağımız New York’taydı. Önceleri beklentilerimiz yüksekti. Ama günler yaklaştığında ve bizim dışımızda kimsenin bizimle ilgilenmediğini gördüğümüzde bu beklentilerimiz de yerini bir kez daha hayal kırıklığına bıraktı.
Herkes kendi derdinde, kendi çıkarlarının peşindedir. Biz istemezsek, biz yüksek sesle talep etmezsek kimse bizim sesimizi duymaz. Ya da duyar da görmezden gelir.
2004 referandum sürecini hatırlayın. Kıbrıs Türkü’nün kitlesel eylemleri olmasaydı, kimse Kıbrıs sorununa bu kadar istekli yaklaşmayacaktı.
Bugün de bir çözüm ve adamızın yeniden birleşmesini istiyorsak, bunu yüksek sesle talep etmeliyiz.