New York haftası… İki toplum lideri 25 Eylül’de Ban Ki-moon ile yapacakları ortak görüşmeye kadar çeşitli temaslar yapıyorlar. Tabii ki ayrı ayrı yapılan bu görüşmelerde artık biraz farklılaşan gidişat gereği liderlerin artık kendi toplumları için bir ayrıcalık istemek, kendi toplumlarının haklılığını! öne çıkarmak için değil de bu ayrı ayrı yapılan görüşmelerde artık ortak bir amaç için Kıbrıs’ın nasıl ortak bir Cumhuriyet’e dönüştürüleceğine yardım istemeye yönelik görüşüyorlar diye umuyorum.
Hem Akıncı’dan hem de Anastasiadis’ten bu dönemde geçmiş dönemlerden farklı olarak artık Kıbrıs sorununun bitmesi gerektiği yönünde açıklamalar gelirken, bu konudaki iyi niyetler açıklanırken, bu aşamada yine eskiden olduğu gibi “kendi davamızı anlatmak için oraya gittik, dünyanın bizi anlaması için elimizden geleni yapacağız” gibi yaklaşımlar beklemek yanlış olur diye düşünüyorum. Veya öyle umuyorum çünkü şimdiye kadar iki toplumun da 50 seneden fazladır süren süreçte ‘kendi davalarını’ yeterince anlatmaya zamanları olmuştur.
İki lider de New York’a gitmeden önce oraya gidiş nedenlerinden birinin BM Genel Sekreteri’nden sürece daha etkin müdahil olmasını isteyecekleri için gideceklerini açıklamışlardı. Bu açıklamadan sonra herhalde geriye dönüp o minvalde, yani davayı anlatmak babında görüşme yapmalarını bekleyemeyiz…
Gerçi Dışişleri Bakanımız Tahsin Ertuğruloğlu da orada… Yani “kendi davamızı anlatmaya gittik” bölümünü, yakaladığı! İslam dünyasından temsilcilere yapıyordur mutlaka… Dolayısıyla Tahsin bey bu konularla oyalanırken Akıncı’nın diğer yanda Birleşik Kıbrıs için temaslarını olası bir anlaşmadan sonra ihtiyaç olacak olan parasal fonun bulunması için de yaptıklarını düşünüyorum.
Anastasiadis’in de aynı konuda temas ayarladığını ve ayrı ayrı olsa da ortak bir amaç için görüşmeler yaptıkları şeklinde olumlu bir düşünce yapısı içinde olmak istiyorum. Gelen haberler iki liderin de aslında bu yönde, yani karşılıklı kabul edilebilir erken bir çözüm yönünde temaslarda yoğunlaştıklarını ortaya koyuyor. Bu beklentilerin ne kadarının doğru veya yanlış olduğu da yine 25 Eylül görüşmesinden veya liderlerin Ada’ya dönmelerinden sonra netlik kazanacaktır.
“Çok beklentimiz olmasın” deniyor ama böyle bir zirveden ben en azından böyle temaslar ve olumlu sonuçlar bekliyorum.
************
Hapishanemizle büyüyoruz!
Hollanda içeri atılacak suçlu bulamadığı için var olan hapishaneleri de kapatacağını açıklarken bizde varolan hapishanenin kapasitesi suçlu veya tutukluları sığmadığı için daha büyük hapishane yapıyoruz. Ama bunu yaparken de büyük mutluluk duyuyoruz ne gariptir ki!.. Sanki önemli bir icraat yapıyormuşuz gibi bunu sunmamız da yok mu! İnsan kendini bir garip hissediyor. Suçlularımız arttığı için övünüyoruz!... “Bakın işte gelişiyoruz, o kadar büyüdük ki hapishaneler de bizi sığmıyor ama korkmayın, daha büyüğünü yapmaya başladık. İşleyin suçunuzu işleyebildiğiniz kadar… Merak etmeyin, dışarıda kalmazsınız!..”