Toplu mezarlara gidildi, karanfillerle...
Sırasıydı, değildi, samimiydi, gösterişti başka bir konu, farklı bir tartışma...
Kaş mı yapıldı, göz mü çıkarıldı bambaşka...
Peki ne görmek istiyoruz biz?
Neyi çoğaltmak?
Yani medya... Yani kanaat önderleri...
Yani ‘barış’ düşüyle ısınanlar...
Yani ‘işbirliği’ni giyinenler...
Yani ‘umut’lu bir geleceği kuşananlar...
---
Çok seneler önce...
Kıbrıs’ta henüz ‘şiddet’in başlamadığı yıllar...
‘Rumca’ gazeteye sarılmış bomba atılıyor, ‘Türk Bürosu’na!..
Adanın geleceği için ‘kötülük’ düşleyen, ‘çirkef’ insanlar atıyor bunu...
Rumca konuşmuyor, ‘insanca’ da...
Sonra bir kaç kişi gazeteleri geziyor, sinemaları, meydanları, “Rumlar bombaladı” diye...
Kışkırtılıyor toplumlar...
Şiddet başlıyor...
İnsanlar ölüyor....
‘Ölenler’in sırtından propaganda yapıyor buna sebep olanlar...
Acıların üzerinden gelecek planlıyor...
Birilerinin ‘can’ı, ne yazık ki ‘katık’ oluyor onların sofrasına!..
Bir ‘coğrafya’ bölünüyor orta yerinden...
Kocaman bir travma kalıyor geriye, binbir kırık hayat, servilerce boylu poslu güvensizlik...
---
Toplu mezarlara gidildi, karşılıklı.
Birkaç kişi öfkelendi, saldırdı, kızdı.
Tüm bir etkinliğin, küçük bir kesitiydi o an, belki detayıydı...
Oysa mesaj çok daha büyüktü...
Çok daha insani...
Ne yaptı medyamız çoğunlukla...
‘Gül’ü görmedi...
‘Diken’e baktı...
‘Barış’ı görmedi...
‘Çatışma’ya taktı...
---
Ne ‘görmek’ istiyoruz biz?
Neyi ‘çoğaltmak’ istiyoruz?
Eğer ki barış, yakınlaşma, işbirliği, affetme, yüzleşme süreçlerini görmez, göstermez, çoğaltmaz, yaşatmazsak...
O durumda sadece ve sadece ‘öfkeler’ öne çıkacak, ‘öfkeliler’ duyuracaktır sesini...
Bu kadar ‘büyütürsek’ çatışma anlarını, kışkırtıcılık, şiddet, kavga hep olacak...
Barış gazeteciliği bu nedenle önemli...
Yoksa Kıbrıs’ın kaderinde ne Türkler başlattı şiddeti, ne de Rumlar...
‘Ateşi’ yakanlar da ‘benzini’ dökenler de başkaydı...
Toplumlara ‘acısı’ kaldı.