Nezaketin ÖLÇÜSÜ

Cenk Mutluyakalı

 

Bir siyasi partiden vekilsiniz...
Siyaset krizde...
‘Geçici’ bir hükümet var gündemde...
Partiniz kararını vermiş: Bu hükümete girilmeyecek!..
Siz giriyorsunuz!
Yetmiyor; hemen ardından bir başka partiden ‘aday’ oluyorsunuz.

Siyasi etik üzerinden nasıl yorumlanır bu durum?
Hangi sözcük, hangi tavır, hangi niyetle...

Siz başkan olsanız ya da vekil, kendi partinizden böylesi birine ne dersiniz?

***

Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanı’nın böyle bir portresi var.

Babasının Kıbrıs kökeni ‘yanar döner’ halleri gizlemiyor.

Üstelik ‘baba evi’ne sinen koku da “Kıbrıs Türktür Türk kalacak” diyor !

Bu kadar ‘ırkçı’ yani!..

***

Sahi, neden ‘Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanı’ var, bir başka ülkenin bir başka kabinesinde...
Mesela niye ‘Azerbaycan İşlerinden Sorumlu’ yok!..
Ya da Amerika’dan...

Belki ‘garantörlükten’ mütevellit...

Ha eğer mesele ‘kan dökmek’se, mesela neden ‘Kore’den sorumlu’ yok!..

Neyse, bu ayrı mevzu, başka mesele...
Hepimiz de biliyoruz “niye”yi, abartarak kafa karıştırmayalım şimdi.


***

Yurduma ne zaman ki Türkiye’den bir ‘konuk heyet’ gelir,  ‘ölçüsüz’ bir nezaket çıkar ortaya...
Övgüler... Sempatiler... Taşar dökülür.
Bir yağ bal halleri ki ‘vıcıklaşır’ ortalık...

***

Elbette ‘misafire hürmet’ bir nezaket kuralıdır...
Kaldı ki, kimin misafir kimin ev sahibi olduğu karışır çoğu zaman...
Ama bu ‘nezaket’in sözcüklere yansımış halinde bir ‘tavır’ olmalıdır sonuçta...
Memleket meselelerine dair bir ‘öz’ çıkabilmelidir ortaya...
Ekonomiye, kalkınmaya, yönetime dair bir mesaj alabilmelidir toplum...

***

SU krizi için çözüm öneren ve kendine güvenen bir kaç sözcük, birleşik Kıbrıs’a yönelik bir duruş, Yardım Heyeti’ne dair bir eleştiri mesela...

***

Şimdi zat-ı muhterem ülkücü mü, fırsatçı mı, saygın bir siyasetçi mi bilemem de...

Bu kadar ‘şekerli’ olmamalı ‘hoş geldin’ kahvesi!
Ölçü kaçıyor.