Niçin baba?

Cenk Mutluyakalı


Limasol’da İngiliz üslerinde çalışırdı babam…
Barcıydı, barmen!
- “İngiliz kızlarıyla kaçacaksın” dediği için anam, “British” pasaport almadı (!)

* * *

Savaştan sonra esir değişimiyle Girne’ye geldi.
Önce adamlar geldi, kadınlar ve çocuklar çok daha sonra…
Evler dükkanlar tarlalar arabalar talan edilirken “yurt”ta kaldı babam…
Hep söylenir anam…
“Yatakta kitap okurken bulduk, ne ev ne araba…”
Elbette her Kıbrıslı Türk gibi geride bıraktığından çok daha gösterişli bir eve attı adımını…
Bir yarısı “oyanda” yaşadı hep, bir yarısı “buyanda”...

* * *

“Sen bar işini bilirsin, gel sana Girne Limanı’nda yer verelim” demişler, reddetmiş.
- Bizim değil yahu buralar.

* * *

Lordos’un apartmanında toplanan ganimetten iki bisiklet getirmişti bize, çok sonra..
Cooper!
Kırmızı biri, öteki mavi…

* * *

Babam “devlet” memuruydu.
Bu devleti hiç sevmedi oysa…
Hep “alt düzey” kaldı…
Mecburi “erken” emekliliğinin sebebi o tertemiz kalbinin damarlarına biriken tortuydu!
İki kez “açık kalp ameliyatı” geçirdi.
Şimdi, yine “tıkalı” damarlarla tutunuyor hayata…

* * *

Beni ilk kez elimden Doğan maçına giderken tuttu.

* * *

- Türkiyeli istemem ha, demişti bize…
Van’dan bir damadı, İzmir’den bir gelini var şimdi….
İkisinin de düğününde en çok kendi oynadı!

* * *

Siyasette hep “Arap Ziyacı” bildi kendini, halen “TKP”ye oy verdiğini söyler!
- Baba kapandı senin parti, deriz, dinlemez.
Yaşadıkları süreç boyunca bir Makarios’a bir de Denktaş’a küfretti durdu…
Üç çocuğundan hiçbiri “memur” olmadı.


* * *

İki kez ağlarken gördüm babamı...
Bir, “halam öldü” dediğimizde..
Bir de, Çağla öğretmenin ardından...

* * *

Son senelerde pek fazla çıkmıyor evden…
- “Niçin baba?”
- “Tanıdık kalmadı etrafta” diyor, “hani ilk gördüğüm tanıdığa koşayım, sarılayım üstüne geliyor içimden… Memleketi aldılar elimizden…”

* * *

Bugün yine elbette koşacağım, babama…
Başka ne ister ki bir evlat…
Ve umudunu yitirme baba, vermeyeceğiz memleketi uzak mevsimlerin hoyrat kollarına...

-19 Haziran 2016-