Cumhurbaşkanımız süreçle ilgili ısrarla "Rum basınına değil, bizim söylediklerimize bakın" diyordu.
Uzun süredir Saray'dan yapılan açıklamalarda "İlerleme var" dışında pek bir şey duyamadık.
İlerleme vardı (!)
Ama "ilerlemenin" nerede olduğuna dair siyaseten bir açıklaması olmalıydı durumun…
Bir izahı!..
Olmadı, süreç sadece "ilerleme olduğuna dair" yaratılan olumlu hava ile sürdü.
Bu belirsiz durum uzun bir süre devam etti.
Hem toplum, hem de basın "ilerleme var" sözü dışında 'beslenmedi'.
Ta ki Rum lider Anastasiadis'in Politis'e verdiği röportajdan sonra…
Anastasiadis bu güne kadar yaratılan havadan çok başka şeyler söylüyordu.
Evet, bir ilerleme vardı, ama nasıl?
***
Rum lider spesifik konularda çok isabetli yorumlar yapıyordu bu röportajda…
"İsabetli" diyorum çünkü madde madde nerelerde "anlaştıklarını" açıklıyordu, kendine göre!..
• Anastasiadis’in açıkladığı uzlaşılar şöyle açıklıyordu:
• Mülkiyet başlığının üçte ikisi çözüldü. “Mülkiyette öncelik… mal sahibine ilk yıl içerisinde başvurma hakkı tanınıyor”
• Dört özgürlükle ilgili anlaşma var
• Nüfus oranında anlaşıldı
• 1960 garantilerinin üstesinden gelindi. Garantiler açısından şartların tamamen farklı olduğu ve değiştiği konusunda Türk tarafıyla aynı düşüncedeyiz
• Oluşturucu devletçikler önceden var olmayacak, anayasadan kaynaklanacak
• Bölge ismi ve haritalardan kaçınılma sebebi iç savaş başlatmamak
• Nüfus oranının şimdi de gelecekte de korunmasını gündeme getirecek karşılıklı anlayış var
• “Kıbrıslı Rumlar dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyor, Kıbrıslı Türkler geçmişten kazanım görüyor
• “İade edilecek ancak bugün Kıbrıslı Türklerin ikamet ettiği bölgeler için süre gerekecek.
• "Biz dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyoruz, bu kesin"
***
Mesela, “mülkiyet başlığının üçte ikisini hallettik, 4 özgürlükle ilgili anlaşma var, nüfus oranında uzlaştık, 60 garantilerinin üstesinden gelindi” diyordu Rum lider!..
Garanti anlaşmalarının "üstesinden gelinmesi" ne demektir?
Bu güne kadar garantiler konusunda Kıbrıs Türk tarafı "olmazsa olmazımız" şeklinde açıklamalar yapıyordu. O halde "üstesinden gelinen" nedir?
Nüfus oranındaki uzlaşı nedir ya da?
Nüfus ve mal çoğunluğu olacağı ve iki kesimliliğin bu şekilde hayata geçirileceği söyleniyordu bunca zaman…
Şimdi bakıyorum Anastasiades "çözümden sonra dileyenin dilediği yerde mal alabileceğine" dikkat çekiyor.
Diğer yandan "mülkiyetteki uzlaşı" nedir?
Haritada da uzlaşı olduğuna göre nereler iade edilecek?
Kurucu devletlerin varlığı ve devletin kuruluşu ile ilgili net olmayan ifadelerle ilgili Saray'ın bir açıklaması olmalıydı.
***
Tüm bu detaylar üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Rum Lider Nikos Anastasiadis’in yayımlanan bir söyleşisinde “tarafların üzerinde henüz uzlaşma sağlamadığı konularda da ortak uzlaşı varmış gibi bir izlenim yaratmaya çalıştığını, bunun doğru olmadığını” söylemekle yetindi.
Fazlasını açıklamadı Cumhurbaşkanlığı…
Çok daha fazlası olmalıydı açıklamada…
Madde madde, detay detay…
Ama yapılmadı.
En başından beri "ilerleme var" sözü de artık daha da bulanmış oldu.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı'ndan beklenen çok daha kapsamlı bir açıklama.
Gerisi laf kalabalığından öte değil…
Cumhurbaşkanlığı bu şekilde sessiz kalırsa ne mi olur?
Çok şey olur!..
Bu şekilde devam edilirse, hem retçi cepheye fırsat verilir, hem de toplumda rahatsızlık hakim olur.
--------------------------------------------------------------
BİR GÜVENLİK HİKAYESİ…
Bu 'devlet' hiç mi duymaz?
Kıbrıs Türk medyasında YENİDÜZEN'in gündeme getirdiği "kiralık asker" meselesi irdelemeye değer bir konu…
Çocuk kaçırmak maksadıyla Kıbrıs’a geleceği Europol tarafından Kıbrıslı Rum polisine bildirilen Norveçli Espen Lee, beraberindeki iki Norveçli’yle birlikte barikatta Rum polisi tarafından tutuklanmış.
Espen Lee denen adam “132 kişiyi öldürmüş olabilirim” diye televizyonda övünmüştü…
Operasyon sonucunda Espen Lee’nin üzerinde çocuğun kreşi, yaşadığı yer, nene-dedesinin evi hakkında ayrıntılı “google haritaları” ve notlar çıkmış!..
Norveçli Espen Lee, “kiralık asker” olarak Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu’da uzun yıllar görev yapmış!..
Kurduğu özel şirketle uluslararası alanda “güvenlik sorunlarına çözümler” ürettiğini kendi web sitesinde duyuruyor…
Şimdi bu gelişmeler üzerine Kuzey Kıbrıs'taki güvenlik makamlarının yeniden bir durum değerlendirmesi yapması gerekiyor.
Bu adam Ercan'dan Kuzey Kıbrıs'a nasıl geldi?
Bize her fırsatta "devlet olduğunu" iddia eden bu yapının böylesi bir suç şebekesi ile ilgili hiç mi bilgisi-istihbaratı olmaz?
Hiç mi uluslar arası suçlular konusunda elinde veri olmaz bu "devletin"?
Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'ndan her törende tankları yürüterek "devlet" olunmayacağı anlamayanlar bu konuda da konuşsa keşke!..
Dese ki "KKTC bir devlet" (!)
Binlerce askerin koruduğu (!) bu coğrafyada bir "devlet" kurduk!..
Birileri çıkıp dese keşke!..
Övünse "devletimizle" (!)
Övünse, binlerce kez!..
-------------------------------------------------------------
LİSTE KABARIK…
Yolsuzluk dosyası
Yolsuzluk iddiaları havada kalmamalı…
Mesela Piyangolar Birimi…
Soruşturma çok önemli.
Ne çıkacak göreceğiz.
Diğer tarafta Ercan mesesi hala taze…
Kumarcılar Hanı keza öyle…
Bunları yeni dönemin, bir de eskileri var tabii…
Mesela Lefkoşa Belediyesi…
Konu hala yargıda…
Ne çıkacak göreceğiz.
Ancak konular sıcak tutulmalı, perde arkası aralanmalı.
Unutulmamalı…
------------------------------------------------------------------
KIBRIS SORUNU / KELİMELER NE DİYOR?
Birleşme mi, ayrılık mı?
Hala çözümün Kıbrıs Cumhuriyeti'nin federalizme dönüşmesi ile mümkün olacağını anlamayanlar var.
Başta da Cumhurbaşkanlığı…
KKTC'nin mevcut hali ve yapısıyla bir “kurucu devlete” dönüşme imkanı yok.
Bunu hepimiz biliyoruz!..
Anastasiades’in anlatmaya çalıştığı şey basit aslında: “Kıbrıs Cumhuriyeti anayasa değişikliğiyle federal bir yapıya dönüşecek”
Yani devlet devam edecek.
Kıbrıs Cumhuriyeti!..
Hala Denktaş görüşleri ile ayrılığı savunanların kafasındaki; aslında federasyon değil, konfederasyon.
Herhalde bunu dile getirmeye çekiniyorlar.
Zira federalizm yetkisini anayasadan alır, anayasa ile kurulur.
Konfederasyon ise uluslar arası bir anlaşma…
Akıncı ve Barış Burcu açıklamaları kuruluş aşamasında "konfederasyonda ısrar etmek" anlamı çıkıyor, kimse kusura bakmasın!..
Hal böyle olunca da insan şüphelenmeden edemiyor: Liderliğimiz birleşmeyi mi, ayrılığı mı konuşuyor?
Hangisi?