Geçtiğimiz haftalardaki "MARAŞ'A ATFEDİLEN MÜBADELE DEĞERİ" adlı Yenidüzen yazımda,
Maraş'a atfedilen mübadele değerini sorgulamıştım :
"Parça parça yani "Güven Artırıcı Önlemler- GAÖ- " adı altındaki bir yöntem paradigmasıyla, Farklı bölgeleri ya da ilişkileri "hukuki zemine" taşımak; Örneğin, Maraş'ın iskana açılması/devri karşılığında doğalgazın Türkiye üzerinden geçecek borularla Avrupa'ya taşınmasını sağlamak, Kıbrıslı Türkler adına ne derece doğrudur/kazanımdır ? Maraş'a atfedilen böylesi bir mübadele değerinin Rum tarafındaki karşılığı nedir?Mağusa limanının da BM gözetiminde kuzeyin dış ticaretine açılması mı?"
Rum tarafının başından beri Kapalı Maraş’ı,
"Güven Artırıcı Önlemler" olarak tartıştığını ve siyasi konjonktürü bu merkezde toplamaya çalıştığını biliyoruz...
31 Mart'ta yapılan son liderler görüşmesinde de,
Rum lider Nikos Anastasiadis,
Maraş'ın iadesi karşılığında, Mağusa limanının açılmasını önerdi...
Yani Rum tarafının Maraş'a atfettiği mübadele değeri bu...
Ercan'nın doğrudan uçuşlara ve uluslar arası hava trafiğine açılması ise öyle görülüyor ki zaten çözümden önce pek mümkün değil !..
Dikkatli olmak şart...
Sayın Talat'ın Maraş gibi konuların güven yaratmakla ilişkisinin son derece sınırlı olduğunu söylediğini biliyoruz...
Öte yandan ;
Pandio Üniversitesi Uluslararası Hukuk ve Dış Politika Yardımcı Doçenti Angelos Sirigos
"Şu anda acele etmemize bir sebep yok; Kıbrıs’ın Güneyinde başka hidrokarbon yatakları bulunmadığından emin olmamız gerekir..." diyor !..
Nitekim şu anda müzakerelerde ne bir takvim var ne de hakemlik müessesesi..!
Anastasiadis, müzakerelerin belirli bir takvime göre yürütülmesine karşıydı, hakemlik müessesesine de...
Hrisostomos'un "kırmızı çizgileri" belli:
1-Türklere yüzde 25' ten fazla toprak bırakılmaz;
2-Tüm Rum göçmenler geri dönmeli;
3-Türkiyeliler geri gitmelidir...
Kısacası Hrisostomos, benim önüme referandum falan getirmeyin, reddederim diyor!..
Hallerine ve tavırlarına bakılırsa,
"Barış Süreci" dediğimiz süreç,
1 Nisan şakası etkisi bırakacağa benziyor...!