Niye satmak istiyorlar?

Hani derler ya, “sırtımıza kambur”, zarar eden işletmeler için!.. Yine de “sat, kurtul” değil yöntemi... Ya da Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi “kapısına kilit vur, çalışanı sokağa at, derdi sav!..” Böyle bir yöntem olam

 

 

Hani derler ya, “sırtımıza kambur”, zarar eden işletmeler için!..

Yine de “sat, kurtul” değil yöntemi... Ya da Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi “kapısına kilit vur, çalışanı sokağa at, derdi sav!..”

Böyle bir yöntem olamaz çünkü “yönetmek”, sorunları aşmak ve krizlerle başa çıkmak becerisidir sonuçta...

Kıbrıs Türk Petrolleri’nde durum bambaşka...

Şirket, zarar etmiyor.

Hatta gelir fazlası var.

Ne piyasaya borcu var, ne çalışanlarına...

Üstelik ülke için “yaşamsal” önemli...

Ve bu kurumun, iki ortağından biri “hisselerini” satışa çıkarmış.

Bir diğer ortak, bizim devlet!..

Aslında, hisselerin “tamamını” alma şansı varken...

Ya da “satıştaki” yarı hisseler için Kıbrıslı Türk yatırımcıları teşvik etme, diğer yarısını da bu “yaşamsal önemi” nedeniyle elinde tutma...

TÜMÜNÜ SATMAK istiyor!

Niye, biliyor musunuz?

“SICAK PARA” için!..

Günü kurtarmak için yani...

Başka da bir sebep, gelmiyor akla...

Onca grev ve gerginliğin ardından, “Hisseleri elimizde tutma karar aldık” diyorlar en sonunda...

Bakanlar Kurulu’nun verdiği sözler açısından çok parlak olmayan “siciline” rağmen, inanmak istiyoruz yine de...

 


 

Gardaş!..

 

“Sözcükler” insanı çeler bazen...

Büyüler...

Hele sloganlar...

Önemlidir...

Yürürüz peşinden çığlık çığlığa...

Ama eğer altı boşsa...

Eğer yoksa yaşamda yeri...

“Samimi” bir dokunuş hissetmesek yüreğimizde...

İşte o zaman derin bir “kırıklık” bırakır ardında...

 

***

Bir siyasi partimiz, partilerine çağrı yaptı:

“Artık birbirimize gardaş diyelim!..”

Kimilerinin “yoldaş” dediği gibi..

Gardaş!..

Hele Kıbrıs özeline inince...

Ne de güzel bir sözcük, değil mi?

 

***

Ledra caddesinde yürüyorum...

Yolun sonunda, Lokmacı’ya doğru, sık sık uğradığım bir yer var...

Bitki özlü ürünler satıyor, sabun falan...

Zeytin özlü, lavanta, limon.

Mum istiyorum, kokulu...

Bulamıyoruz.

Sonra, en küçüklerinden birkaç mum buluyor, işyerinin yaşlı sahibi...

“Tamam” diyorum, “Kaç para?”

“İstemez” anlamında başını sallıyor, gülümsüyor, hiç konuşmasa yetecek...

Yine de tek kelime çıkıyor ağzından, beni şaşırtan, Türkçe:

- “Gardaş...”

 

***

Böyle bir “gardaş”lık özlediğimiz...

Hazmedeceksek eğer...

Kardeş ya da gardaş, fark etmeden...

 


 

Bataklık kurursa ne olacak onca sineğin hali?

 

“Halk için, halkla beraber sözünü halkın çoluk çocuğunun rızkını servetini çalmak olarak anlayıp, bunu böyle benimseyen, böyle anlayan ve böyle yapanı da başarılı politikacı olarak tanımlayan fedakâr ve cefakâr davasever adamlar(!) ...

 

Kıbrıs''ı tıkama hakkını ihsan etme gibi inanılmaz terzilikleri + çalışmaları + gayretkeşlikleri olan adamlar!...

“Meşhur Kıbrıs Bataklığı”nı, değerli düşündaşlarıyla birlikte kuran adamlar!...

O çamurlu sularda beslenen adamlar!...

 

“Dünya Çözümsüzlük Tarihi”ndeki haklı yerlerini alıp her nevi demokratik tercih bizlere vızzz gelir tırıs gider diye adamlar!...

 

“Maksat üzüm yedirmemek. Bağcıyla mesele çıkarmak. Bizim zaten o bağcıya garezimiz, yedi düvele kompleksimiz var” diyen adamlar!...

 

Ey Mutluyakalı !

Kurutursan sen şimdi bataklığı, burayı hakikaten barışın ve demokrasinin soluk alıp verdiği bir yeşil ada haline getirirsen; ne olacak o zaman onca bataklığına müptela sivrisineğin hali?

 

[Mustafa / Girne]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri