Çok eski bir yoldur niyet öne koyarak, niyet falcılığı yapmak, sonra da niyet Savcılığı ile Yargıçlığına soyunmak.
Egemen olanların egemenliklerini sürdürmeleri için başvurdukları bu yolla, pek çok insanın canı yandı, düşünceler, eleştiriler ve farklı öneriler boğulmaya çalışıldı.
Bir zamanlar Engizisyon mahkemeleri böyle çalışılırdı. Farklı düşünce ve bilinen kalıpların dışında davranış içinde olanları derhal niyet falcıları müzevirler, sonra niyet savcıları ve yargıçları yargılardı.
Modern zamanlarda da bunun özü hiç değişmedi. Kimi dönem ulusal çıkarlara ihanet, kimi zaman devlet düşmanlığı, bölücülük vs gibi tanımlamalarla farklı olan her düşünce boğulmaya çalışıldı.
Sağ veya sol olsun, egemen olandan farklı her görüş, bu yol ile değersizleştirilmeye çalışıldı.
Bir söz, bir yazı veya bir konuşmanın içinden alınmış bir cümle veya paragrafla niyet falcılığı ile yola çıkarak, niyet savcılığı ve yargıçlığı ile insanlar mahkum edildi, yargılandı veya itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
Üstelik bu öyle dönemlerde yarattı ki halk içinde öğretilmiş yaklaşımlarla sıradan insanlar da bu niyet savcılığı ve yargıçlığına soyundu.
HASTÜRER, EROĞLU
Bakın son SU tartışmaları bu niyet falcılığı ile savcılığı ve yargıçlığının bizde çok yaygın olduğunu gösterdi.
Bu gerici tavır ve davranış, en benim ben diyen liberal, solcu veya sağcı insanları dahi sarmalına aldı.
Ne dendiği değil, kimin ne maksatla bunu ifade ettiği falcılığı ve savcılığı ile yargıçlığı yapılarak tartışma boğulmaya ve farklılık değersizleştirilmeye çalışıldı.
Geçtiğimiz hafta, Sayın Hasan Hastürer makalesinde, Sayın Eroğlu ile buluşmasından hareketle bir yazı yazdı. Onu yorumladı.
Sayın Hasan Hastürer'in, iyi bir makale yazarı olarak, okuyucularına, Sayın Eroğlu'nun ağzından aktardığı bir cümle var ki niyet falcılığı ve savcılığı ile yargıçlığını bundan daha güzel yansıtan bir şey olamaz.
Sayın Eroğlu şöyle dedi.
"Talat, Türkiye'ye bir anlamda kafa tutarak, hem Olağan Kurultayda Genel Başkanlığa, hem de Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmaya çalışmış olabilir".
Evet, SU konusunda ilk metni koşulsuz imzalamaktan yana olan ve bunu tartışmak isteyen herkesi suçlayan Sayın Eroğlu şimdi böyle diyor.
EROĞLU, ÖZERSAY, TALAT, ERHÜMAN
Ne acıdır ki o tartışma süreci içinde kimi aydın ve solcu, ilk metnin değiştirilip geliştirilmesi gayreti içinde olan herkesi, "niyeti, şunu bunu yeme peşinde olan insanlar" olarak takdim ettiler.
Hatta kimi sol tandanslı yazar ile kimi sağcı yazar, ağız birliği etmişçesine, ilk metnin değiştirilmesini isteyen insanları, niyet falcılılığından yola çıkıp, onları önce Türkiye düşmanı olarak ta tanımlayıp, arkasındanda niyet yargıçlığı da yaptılar.
Bu arada metin üzerinde yeni gelişmelerin oluşmasına katkı yapan bir buluşma da olmuştu.
CTP Genel Başkanı Sayın Talat, Türkiye CB Sayın Erdoğan'la görüşmüştü. Daha sonra meydana gelen olumlu gelişmelerin temelinde bu var.
İşte bu buluşmadan sonra Halkın Partisi Başkanı Sayın Özersay bir demeç vermiş ve "dağ fare doğurdu" demişti.
Şimdi bu konu ile ilgili olarak konuşmuyor.
Bence, Sayın Eroğlu'nun yukarıda alıntıladığım yaklaşımı, bir konunun özlü olarak tartışılmasını yok etmek için ifade edilen niyet falcılığı ile savcılığı ve yargıçlığı konusuna güzel bir örnek olurken, onun bu tutumu; Sayın Özersay'ın tavrından daha tutarlıdır.
Çünkü Sayın Eroğlu ilkten beri budur ve tavrını değiştirmiyor. Ne isterse olsun, hangi gelişme yaşanırsa yaşansın, o ayni yerde duruyor.
Bir olay olmadan evvel farklı olanı, ya Türkiye karşıtlığına bağlayan bir niyet savcılığı ile suçluyor, daha sonra farklılığın kendince mahkum edilmesi için niyet yargıcı da oluyor.
Ama daha sonra, kendi iddiası yerine, farklı olanın öne sürdüğü tez gerçekleşirse; bu farklılığı ortaya koyanı, bunun niyeti, "başkan olmak, falan yere gelmektir, bunun için bunu yaptı" diye, bu kez de, farklılığı ortaya koyanı, bunun üzerinden itibarsızlaştırmak için, farklı kulvardan, ayni niyet savcılığı ile yargıçlığına devam ediyor.
Esas ise bellidir. Özü ve özdeki doğru ile yanlışın açığa çıkmasını engellemek.
Peki, kendine "yeni" diyenler, bir olay oldu ve bunu "dağ fare doğurdu"diye takdim ettikten sonra; o olayla ilgili olarak meydana gelen, bırakın büyük bir değişimi, en küçük bir değişimi dahi değerlendirme zenginliğini göstermesi gerekmez mi?
Betler ve gece kulüpleri ile ilgili olarak CTP Genel Başkanı ve Genel Sekreterine, bu en eski usulün metodu ile konuşmalarındaki bir cümlelerini alarak, bunun üzerinden niyet yargıçlığının en tipik örneği ile eleştiri yapan "yeni" siyaset erbabı, iş SU konusunda meydana gelen metin üzerindeki reel değişime gelince sustular.
O, "dağ fare doğurdu”cular susmak bir yana "doğanın" ne olduğunu dahi yorumlama cesareti göstermediler.
Peki bu nedir? Bunu yorumlamayı niyet falcılarına bırakalım.
Kim ne isterse desin, niyet falcılığı ve savcılığı ile yargıçlığı bu en eski metot iliklere kemiklere işledi. İster solcu, ister liberal, isterse kendinize yeni deyin, bu en eski metot hala etkili. Parti içlerinde, sendikalarda, sivil toplum örgütlerinde ve düşün dünyamızın her alanında hala etken. Bu çok zararlı.