Lefkoşa, 27 Temmuz 2015 (T.A.K.) Yunanistan’ın 21 Temmuz 1974 gecesi Kıbrıs’a komando sevk etmek üzere büyük bir gizlilikle Girit’teki Suda hava üssünden havalanan Noratlas tipi 15 nakliye uçağından, 22 Temmuz 1974 günü Lefkoşa Havaalanı bölgesinde RMMO ateşiyle düşürülüp gömülen birinin kazı çalışmaları bugün başlıyor.
Politis “Noratlas’ı Böyle Gömdüm” başlıklı haberinde, hem “Niki” (zafer) kod adlı Yunanistan’ın Kıbrıs’a komando gönderme operasyonuyla ilgili detayları, hem de vurulan ve içindekilerle birlikte gömülen nakliye uçağının gömü çalışmasını yapan Kıbrıslırum’un kayıp aramaları kapsamında 22 Aralık 1999’da Rum polisine verdiği ifadeyi yayımladı.
Gazete, 22 Temmuz 1974 sabahı vurulup yanarak 32 komando ve mürettebatıyla Makedonitissa bölgesine düşen Niki-4 kod adlı Noratlas uçağıyla ilgili detayları şöyle aktardı:
“Belki de, düşme sebebi hiçbir zaman uluslararası kurallara göre araştırılmayan, aksine, düşüşünden 24 saatten az bir süre sonra enkazı ve içinde kalanlarla gömüldüğü tek uçak kazasıdır. Koordinasyonsuzluk yaşanan o günlerde, geriye kalan tek şeyin, Milli Muhafız Ordusu’nun Yunanistan’dan bir komando birliğiyle havadan takviye edildiğine dair bütün unsurların ortadan kaldırılması olduğuna hükmedildi. Suda üssünden havalanan 15 Noratlas’ın 21 Temmuz 1974 gecesi Lefkoşa’ya gelmek üzere havalanmadan önce aldığı emir de operasyonun her ne pahasına olursa olsun sabahın ilk ışıklarından önce tamamlanması ve uçakların üslerine geri dönmesi gerektiği şeklindeydi.
Uçaklardan ‘Niki-4’ kod adlı bir tanesi yanarak Makedonitissa bölgesine düştü, diğer ikisi de ciddi hasar gördü ve tekrar havalanamadı. Yunan Silahlı Kuvvetler Komutanlığı tarafından birkaç ay sonra hazırlanan raporda ‘Hasarlı iki Noratlas, 22 Temmuz günü Hava Kuvveti mensuplarının ateşiyle imha edildi’ ifadelerine yer verildi. Siyasi ve diplomatik nedenlerin, 32 kişiyi taşımakta olan bir nakliye uçağının düşüş sebeplerinin araştırılmasına mani olmuş görünüyor.
Mevcut belgeler ve bulgulara göre, düşürülen Noratlas’ın ‘gömülmesi’ operasyonu; bazı parçaları halen vızıldıyor, içinde cesetler ve etrafında dağılmış parçalar bulunuyorken 22 Temmuz’un ilk ışıklarıyla birlikte başladı. İçerisinde patlayıcı, etrafta da yanıcı madde bulunuyordu ancak hiçbir güvenlik önlemi alınmadı. O kadar ki yıllar sonra arsa açmak üzere bölgede çalışan bir kişi uçağın bir bölümü üzerinde kazı yaparken mühimmat da döküldü. Mühimmatın kontrollü patlatılması için uzmanlar çağrılması gerekti.
Buldozer sahibi ve operatörü Kostas Savva Pokerizes’in 25 yıl sonra, 22 Aralık 1999’da 1974 ölü ve kayıplarının kimlik araştırma ve tespiti çerçevesinde polise verdiği ifade karakteristiktir. Gazetemiz bu ifadenin kopyasını ele geçirdi ve bugün yayımlıyor:
‘1974 senesinde kendi buldozerim vardı. İstila olduğunda beni buldozerimle birlikte göreve çağırdılar. İstilanın üçüncü günü beni polise çağırdılar, buldozerimle gittim. Deftera Polis Karakolu’nda bir de Yunan subay vardı. Bana, buldozerimle birlikte Makedonitissa merkezine gitmemi emretti. Saat 11.00’de oraya gittim. Buldozerimi durdurup merkeze girdim. Orada üç yunan subay vardı. Biz içerideyken Dodge marka olduğunu zannettiğim bir kamyonet geldi.
Kamyonet şoförünü tanıyordum çünkü Paraskevaidis’te birlikte çalışıyorduk ancak adını bilmiyordum. Kamyonetiyle geldiğinde adlarını bilmediğim üç subayla birlikte bulunduğumuz merkezden çıktım. Orada çamların altında ölü askerler gördüm. Onları battaniyelere sarıp kamyonete yüklediler. Hatırladığım kadarıyla oradan 8 asker topladılar ve bunların uçağın içindeki Yunan askerler olduğunu söylediler. Ölüleri topladıktan sonra Yunan subay, buldozerimle kendisini izlememi emretti. İlerledi ve bugün Makedonitissa Höyüğü’nün (Yunan Askeri Mezarlığı) olduğu yere geldi.
Oraya gittiğimde, motorları sağa sola savrulmuş –biri çok uzaktaydı- yanık bir uçak gördüm. Uçağın dışında yarı yanmış vaziyette 8 asker olduğunu hatırlıyorum. Onları kamyonete doldurup gitti. Ben iki çukur açtım ve her birine uçağın bir motorunu gömdüm. Daha sonra uçağı gömmeye başladım. Uçağın kabinine çıkabilmek için buldozerimle topraktan bir plato yaptım. Kabine ulaşır ulaşmaz açtım ve içeride yüzleri tanınmayacak hale gelmiş 5 ölü gördüm. O zaman, görünmesin diye uçağı toprakla örtmeye başladım. Ölüleri almadık çünkü kabinden çıkarılacak gibi değillerdi. Torak atarken, bir ara kepçeye takılmış bir ölü daha gördüm ve onu da toprakla birlikte uçağın kabinine koydum.
Uçağın kuyruğuna toprak yığdıktan sonra ön tarafına da toprak yığmaya gittim. Ancak ön kısma yaklaştığımda uçağın yanında toprak üzeride iki el bombası gördüm, patlayacağından korkup durdum. Orada tek başıma idim çünkü yunan subaylar ölüleri kamyonete yükleyip gitmişlerdi. Daha sonra buldozerimle Deftera karakoluna döndüm ve uçağı gömerken el bombası gördüğüm için tamamını örtmeden ayrıldığımı anlattım. Orada bulunan Yunan subay bana tamam, ama ihtiyacımız olduğunda seni yeniden çağıracağız dedi. Ben bir daha işimi tamamlamak için Makedonitissa’ya hiç gitmedim, sonrasında ne oldu bilmiyorum.”
(POLİTİS’ten aktaran TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni – 27.7.2015)