Elbette bu iş tek başına akademik eğitimle öğrenilmiyor olabilir ama İngiltere’de siyaset ve uluslararası ilişkiler okuyan oğlumla, Ukrayna – Rusya olayını konuşuyorduk…
Yeni nesil Dünya’yı bizden daha farklı inceleyebiliyor…
-*-*-
Dedi ki, “Doğu Ukrayna Rusya’ya bırakılacak…”
“Bırakılmalı…”
Başka?
“Batı ülkeleri Ukrayna’yı silahlandırmayı durdurmalı… Ve barış müzakereleri öyle başlamalı…”
-*-*-
Ukrayna, Doğu Avrupa’nın en kötü yönetilen, en çok yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet ve benzeri çökmüşlüklerin yaşandığı bir ülke…
Ve Ukrayna’da binlerce Neo Nazi bulunuyor…
Ve bu biliniyor…
-*-*-
Tüm bu saptamalar, oğluma ait…
Ve yine oğluma göre, Batı ülkeleri, özellikle de İngiltere Putin’i, Hitler’e benzetmekte ısrar ediyor ki bu doğru değildir…
-*-*-
Tam tersine başta Ukrayna ve Almanya’daki Neo Naziler, Dünya Savaşı çıkması konusunda aşırı istekli…
Ve Batı’da, sırf Rusya sıkıştırılsın diye Ukrayna’yı koruyan çok ülke bulunuyor…
-*-*-
Birinci Dünya Savaşı başlamadan az önceki durum gibi bir görüntü hakim.
Küçük ülkeler, büyükleri savaşa çekecek…
-*-*-
“Babam, son bir soru; peki sonuç ne olur?”
Cevap: Her şey! Nükleer savaş dahil her şey olabilir…
-*-*-
Bundan sonrası benim yorumum veya düşüncelerimi içeriyor…
Çok korku verici…
Gelişmeler, sadece bir ülkede yani Ukrayna’da yaşanan savaşın yakında biteceğini pek göstermiyor…
-*-*-
Ekonomik yansımaları bir yana, ucunda toplu ölümler hatta tüm Dünya’nın mahvolmasına kadar ulaşabilecek riskler içeren korkunç bir durum söz konusu…
-*-*-
Yaşananları durdurabilmek için, iki taraftan birinin alttan alması lazım…
Mümkün değil gibi görünüyor…
-*-*-
Haaa bunu asla yazmak istemezdim ama Suriyeli, Iraklı ve Afgan göçmenlerle Ukraynalı göçmenlere davranışlar arasında Dünya’nın ama özellikle Batı medeniyetinin son derece iki yüzlü olduğunu da apaçık görmekteyiz…
-*-*-
Batı, burada bile “ayrımcı” davranmaktadır…
Özellikle Yunanistan’dan bahsetmek istiyorum…
Ukraynalı göçmenlere yardımcı olmak bir yana, bu ülkeye silah bile gönderen bu ülkenin Sahil Güvenlik ekiplerinin Ege’de Asyalı ya da Arap göçmenlere karşı uyguladığı zulmü, Dünya ırkçılık tarihi bir kenara not etmeli…
-*-*-
Evet, kesinlikle iyiye gitmeyen bir görüntü söz konusu…
Yakın bir gelecekte, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yaşam süren ve bankalarda ciddi hesapları olduğu iddia edilen Rusların bu ülkeden ayrılma konusu çok ciddi şekilde değerlendirilmelidir…
Bu konuda bir taraftan “o yatırımları KKTC’ye çekmek” gibi bir “yasadışı” plan yapılabileceği gibi; buna yeltenmenin, Türkiye’nin başını da derde sokabileceği iyi hesaplanmalı.
-*-*-
Aynı şekilde, Rus turist getirme hayali de tıpkı Rus yatırımcı çekme hayali veya hesabı gibi çok iyi planlanmalı.
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti, bu konuyla alakalı çok önemli toplantılar yapıyor.
Rusların parasını ve dostluğunu aslında kaybetmek istemiyorlar ama Batı ile AB içerisinde yaşadıkları “Enosis” nedeniyle, “özgür” bir şekilde karar veremiyorlar.
AB karar veriyor, onlar uyguluyor ve sonuç özellikle ilk aşamada ekonomik açıdan ciddi sıkıntı yaratabilir.
-*-*-
KKTC mi?
KKTC’de tam bir “siyasi maskaralık” hakim…
Tanınmamışlığın avantaja çevrilmesinden söz eden “korsan” bir hükümet söz konusu ama öte yandan bu korsanlar, korsanlık da yapamıyor çünkü Türkiye her an zorda kalabilir.
-*-*-
Oysa, şu anda mesela, “biz savaşın dışındayız, bizi ilgilendiren ülkemizin ekonomisidir; Rus yatırımlar, Rus turist hatta varsa Ukraynalı turistlere kapımız açıktır” diyebilmek lazım!
Ama bunu diyebilecek “liderlik” de gerekiyor değil mi?
Var mı öyle bir liderlik?
Kaymakam muavini seviyesinde masgaraya dönüştürülmüş, kasten ezilen, “gelen seçim aday bile olamayacaksın Ersin bey” diye aşağılanan, psikolojik baskı altına alınmış bir “liderlik”, “Kıbrıs Türk toplumu” adına, tarihin en zavallı pozisyonundadır.
Kendi ülkemizde turist olmak!
Yine bir Rum tarafı kıyaslaması…
Trodos…
Yollar ter temiz…
Köyler kalabalık…
Kakopetria insan dolu…
Omodos keyifli…
Ama evler pırıl pırıl…
-*-*-
Omodos’ta bir kilise…
Anlatılanlara göre, İstanbul Osmanlılar tarafından işgal edildiği zaman bir papaz altın bir haç almış ve gelip Kıbrıs’ta Omodos’a yerleşmiş…
-*-*-
Kilise…
Apostolos Andreas bizde…
Apostolos Barnabas da…
Dünya çağında önemi olan “kutsal” mekanlar…
-*-*-
Ama, kilise yıllardır çok etkili…
Peki Cami?
Çok kutsal veya en kutsal camimiz Larnaka’daki Hala Sultan!
Bir çok köye de cami yapılmış!
Peki neden?
Öyle cami inşaatlarımız veya camilerimiz var ki, “ibadet” veya “sosyalleşme” maksatlı değil, Türkiye’yi yönetenlere “yağ” maksadı var…
-*-*-
Düşünün Haspolat’taki camiyi, şimdilerde terör örgütü kabul edilen FETÖ başlatmıştı…
-*-*-
Çok merak ediyorum acaba Güney Kıbrıs’ta, Yunanistan lderlerine yalakalık maksadıyla inşa edilen tek bir kilise var mı?
Emin olun yoktur…
-*-*-
Aylar önceden planlanan bir geziydi dün yaptığımız…
Trodos’a da gittik…
Sohbetler ettik…
Trodos’ta, köpeklerini de gezmeye getiren çok Rum gördük!
Bizim de üç köpeğimiz var ama onları Trdos’a getiremiyoruz!
Güney’e bile geçiremiyoruz…
Kendi ülkemizde, resmen turistiz!
-*-*-
O şarap mahzenleri şarap üretimi, Avrupa Birliği katkıları…
Bir arkadaşa dedim ki, “Kıbrıs Cumhuriyeti, KKTC’den 50 sene değil, 500 sene öndedir…”
Bu arada belirteyim; dün Toroslar nasıl görünüyordu bilemem ama Trodos muhteşemdi…
Hele civarı…
Şahane…
Toroslara gidemiyoruz… Sağ olsun cumhurbaşkanımız fotoğraf paylaşıyor görüyoruz ama dün Trodos’tan geçtik… Kendi ülkemizde turisttik dün… Avrupa… Farklı bir dünya… Kimlik – pasaport kontrolü yapılıyor, aşı kartlarınıza bakılıp geçiyorsunuz. Saatlerce de bekleyerek… Ama en acısı, gerçekten insanın kendi ülkesinde turist olması…