Nurtane Karagil;“Başka yerde, başka insan, başka işler”

“Kıbrıs’ta yaşıyorum, çizdiklerimle insanlarla iletişim kurmak istiyorum. Fark ettim ki, burada insanlar en son ilkokulda resim çizdi. Ancak bu şekilde resim çizersem, benim resimlerimi okuyabileceklerine karar verdim.”

Simge Çerkezoğlu

Nurtane Karagil genç bir sanatçı olsa da çalışmalarıyla adından sıklıkla söz ettiren, sıradanlığı kıran, kendimizi ve toplumu sorgulamamıza olanak sağlayan, karşımıza hep yeni fikirlerle çıkan, yaratıcı bir isim… Son olarak Baf’ın 2017 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri çerçevesinde çizdiği bir resimle gündeme gelen sanatçı, konunun iç yüzünü bizimle paylaşarak, sanattaki tarzını ve hayata olan bakışını daha yakından tanımamıza olanak sağladı.     

Eğitim sistemindeki en büyük yanlışın liseyi bitiren bir çocuktan meslek seçmesini istemek olduğunu söyleyen Nurtane, resim eğitimi almaya nasıl karar verdiğini gülümseyerek anlatıyor ve “iyi ki” diyor.  

“Lise son sınıfta herkes mesleğini belirlemeye çalışırdı. Benim meslek seçimine yönelik yaptığım testlerde sanatsal yanım güçlü çıkardı. O yıllarda endüstriyel tasarım okumaya karar verdim ama puanım yetmedi, bir yıl Ankara’ya kursa gideyim diye düşündüm. Bir yıllık gözlemlerimden sonra anladım ki endüstriyel tasarım işi bu coğrafyada sipariş üzerine yapılan bir meslek. Oysa ben başkalarının beni yönlendirmesinden çok kendim bir şeyler yaratmaktan zevk alıyorum ve insanların beni yönlendirmesini istemiyorum. Böylece Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Resim eğitimi almaya karar verdim. İyi ki de böyle yapmışım. Eğitim hayatım boyunca sadece resim yapmadık. Heykel de yaptık, video ve fotoğraf da çektik. Bir anlamda sanatta disiplinler arası bir yol izledik. Hayatta derdimiz neyse, bunu en iyi hangi araçla anlatabileceğimizi öğrendik. Bu anlamda çok şanslıyım. ERASMUS programına katılarak son yıl Çek Cumhuriyetinde fotoğrafçılık eğitimi de aldım. Bu da benim için güzel bir deneyim oldu. Daha sonra eğitimime Brighton’da yaptığım yüksek lisansla devam ettim.”

“HER ZAMAN KENDİMİ ELEŞTİRİR, KENDİME BİR YOL BULMAYA ÇALIŞIRIM”

Nurtane sanatçılar arasında eleştirel ve muhalif olarak tanınıyor. Bunu söylediğim zaman ise çok gülüyor.

“Ben aslında hep kendimi eleştiririm. Başkasıyla değil kendimle sorunum olduğu için tüm bunları yapıyorum. Kendime bir yol bulmaya çalışırım. Muhalif ise bana çok soyut kalan bir ifade. Kime göre, neye göre muhalifim acaba. Ben hiçbir zaman var olan düzeni bile kabul etmiyorum ki ona muhalif olayım. Yarattığım her şey yaşadığım yerde hissettiklerim sonucu ortaya çıkıyor. Hep kendimi sorgularım ve başkalarına bir şeyler anlatmaya çalışırım. Başka bir ülkede başka bir insan olsaydım ortaya bambaşka işler çıkardı. Belki o zaman beyaz duvarlar, pembe balonlar küçük canavarlar çizerdim. Oysa biz böyle rahat bir ortamda yaşamıyoruz. Yaşadığım sorunlar sonucunda ortaya bunlar çıkıyor. Ben aslında eleştirel ve muhalif değilim ama belki bu coğrafya beni öyle yapıyor. Bulunduğum yere göre hareket ediyorum.”

“RESİMLERİMİ ÇOCUK GİBİ ÇİZERSEM İNSANLAR OKUYABİLİRDİ”

Uzun yıllardır yaptığı tüm çalışmalarında resimlerini bir çocuk gibi çizen sanatçı, bu yönüyle de dikkatimi çekiyor. Öyle görünüyor ki bunun nedeni insanlara hayatla olan derdini anlatmak, kendilerine bir pay çıkarmalarını sağlamak. 

“Yüksek lisanstan sonra hep resimlerimi çocuk gibi çizmeye başladım. Ben Kıbrıs’ta yaşıyorum, çizdiklerimle insanlarla iletişim kurmak istiyorum. Fark ettim ki, burada insanlar en son ilkokulda resim çizdi. Ancak bu şekilde resim çizersem, benim resimlerimi okuyabileceklerine karar verdim. Bu kötü bir şey değildi. Önemli olan resimlerimin karşısında duran her insana birkaç saniyeligine dahi olsa ulaşmamdı. Ayrıca bu şekilde çok şiddetli konuları bile, çok daha naif biçimde anlatabileceğimi fark ettim. Kimsenin gözüne sokmadan, anlatmak istediklerimi çok da içsel ifade edebileceğimi fark ettim. Bunun yanında aslında ben hamamböceklerini de çok kullanıyorum. Kıbrıs’ta çok hamamböceği var ama insanlar da en çok onlardan tiksinir. Bu bana çok garip gelir. Her gün görüyorsunuz, bu böcekler var. İlaçlanan ama sonu hiç gelmeyen böcekler. Hamamböcekleriyle Kıbrıs’ı özdeşleştiriyorum. Biz de burada bazı gerçekleri bilerek yaşıyoruz. Fakat saçma sapan bir şey oldu mu da hala şaşar ve korkarız. Oysa biliyoruz aslında bazı şeyler bu ülkenin gerçekleridir."

 

“BAF’TA İLK DİKKATİMİ ÇEKEN AFRODİT VE MAKARİOS HEYKELLERİYDİ”

Görüşmemizin esas nedeni Nurtane’nin Baf Kültür Başkenti Projesinde yer almasıyla birlikte Makaryos’a dair çizdikleriyle gündeme taşınmasıydı. Sohbetimiz bizi bu sergiye ve tartışmalara getiriyor.  

“Serginin konusu gezegenlerdi, anlatılmak istenen se Baf’ın nasıl bir gezegen gibi Kıbrıs’ın içinde olup da, Kıbrıs içindeki diğer yerlerden etkilenmeden, ayrı bir coğrafya gibi olma hissiydi. Bu konu çok evrensel bir konu ve sergide çok iyi çalışmalar yer aldı. Felsefi olarak bir yerlere varan, bir şeyleri çözümleyen bir konuydu. Beni de bu sergiye davet ettiler. Böylece Baf’ın üzerine düşünmeye başladım. İnsanların Baf’a dair neler düşündüklerini öğrenmeye çalıştım. Baf olaylarını da okudum, aralarında çok ilginç hikayeler de buldum. Yapmaya çalıştığım Baf’a uzaktan ilk akla gelenlerle bakmaktı. Baf’a gittiğim zaman ise ilk dikkatimi çeken her yerde Afrodit ve Makarios heykellerinin olmasıydı. Hayal edin bir şehre gidiyorsunuz, her yerde aynı kadın, aynı erkek heykeli var. İnsan zihninde ister istemez onları ilişkilendirir. Demek ki temsiliyetleri bunlar üzerindendir diye düşünür, ben de öyle düşündüm. Gezegen fikrini vermek için de bu noktadan yola çıktım. Bu arada Ulus Irkad bir kitabında Kocatepe olaylarını anlatırken, orada bir savaş planından bahsedilir, Afrodit bir ve Afrodit iki ismiyle. Ben de resmimde bu iki Afrodit’i ve Makaryos’u kullandım. Ancak Makaryos’u hep heykel gibi çizdim. Çünkü zihnimde onun bir gerçekliği yok. Ben onun hep heykellerini gördüm. Benim için bir kişilik, karakterden öte iktidar sembolüdür. Güneyde bazı çevrelerin sıkıntısı Makaryos’un bu şekilde Afrodit’le resmedilmesi oldu. Onu küçük düşürmek istediğimi sandılar oysa bu sanatsal bir şeydi ve bunu da sergi küratörümüz açıkladı. Oysa adanın kuzeyinde bu konu başka yerlere çekilmek istendi ancak o da mümkün olmadı. Çünkü ben hayatımda milliyetçiliği veya Türklüğü savunan bir kişi olmadım. Pek çok gazete benimle röportaj yapmak istedi ama kabul etmedim. Konunun farklı yerlere çekilmesini istemedim. Gazetelerimiz konu ile ilgili haberlerde Makaryos’u savunanlara benzer başlıklar attılar. Çalışmamı Makaryos ve iki çıplak kadın olarak ifade ettiler. Oysa işin özü bu değildi. Çalışmamın adı ‘Gün batımı ve güneşin doğuşunun sorunu’ idi. Kıbrıs’ta yaşanan her olayın gün batımından sonra olduğunu güneşin doğuşuyla bittiğini, arada her şeyin nasıl tamam göründüğünü anlatmaya çalıştım. Resim Makaryos veya Afrodit’ten ibaret değil. Aslında bu haberler bize gazeteciliğin ne denli absürt bir noktada olduğunu da göstermektedir. Beni saldırılan, aciz durumda olan, suç işleyen birine dönüştürüp, sonra da Kıbrıslı Türkleri, beni Kıbrıslı Rumlardan koruyacak gibi göstermeye çalıştılar. Bu nedenle de kimseyle bu konuyu konuşmak istemedim.”  

YÜZLEŞME, YAKINLAŞMA         

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde de yarı zamanlı dersler veren sanatçı, önümüzdeki günlerde yer alacağı projelere dair de bilgi veriyor. Öyle görünüyor ki yine ilginç konuları gündeme taşıyacak.

“Nisan ayında Lefkoşa’nın güneyinde bir sergiye katılmak için çalışıyorum. NİMAC’ta açılacak bu sergi Terra Mediterenea in Action ismini taşıyor. Bulunduğumuz coğrafyada ekonomik sosyal, politik işlerin kimlik sorgulamasıyla beraber bir araya gelmesinden oluşuyor. Günümüzde aktivizm ve sanat birbirinden çok da ayrı şeyler değil. Etrafımızda o kadar çok çatışma var ki, her birey insan hakları üzerinden bir sorgulama içine giriyor. Bu sergiyle amacımız eskiden Baf’ta kurulan bir halk kütüphanesini NIMAC’a benzer şekilde yerleştirerek interaktif bir çalışma ortamı yaratmak. Kütüphaneler hayatımızdan gittikçe uzaklaşan mekânlara dönüştü. Elbette bilgiye ulaşma şeklimiz de değişti ancak, devlet politikasında kütüphanelere yönelik çalışma yapılmaması da bunu yaratan etkenler arasında. Sergi süresince her ay bir dizi etkinliğimiz olacak. Bu etkinlik günlerini de ulusal günlerden oluşturduk. Bu ulusal günler toplumlar arası uzaklığı tetikliyor.  İnanıyoruz ki böyle günlerde ve kütüphane gibi tarafsız bir ortam birbirimizi daha iyi anlayabilmemize olanak yaratabilir. Bu bir anlamda yüzleşme, gerçeklik arayışı ve yakınlaşma için çaba sergisi olacak diyebilirim.”         

 

 

  

 

Dergiler Haberleri