Çözüm karşıtlığını asabi bir tonda dillendiriyor iktidar milletvekili...
Kıbrıslı Rum liderliğine boşaltıyor içindeki kini, hıncı, öfkeyi!
- “Olmaz”, diyor... “O-la-maz!”
“Hangi pasaportla uçuyorsun dünyaya" diyor soruyor karşısındaki gazeteci!
- “O başka”, diyor...
- “Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki ortaklık hakkımızı işgal ettiler!.. Hakkımız”
* * *
Yönetim “işgal” altında, haklı!
O nedenle "hakkım" diyor “pasaport”!
Diyor da...
Peki, sen de onun malını, mülkünü işgal etmişsin, ne oluyor?
- Geldim, ben de evime girdim, dese, tekme tokat sokağa atacaksın!
O sana pasaportu veriyor!
- “O başka!”
Niye?
- “Çok seneler geçti üzerinden!”
O çok seneler ikisinin de üzerinden geçti!
Biri, senin...
Hakkın!
İstiyorsun...
Öteki yine senin, vermiyorsun!
* * *
İşte bu "çelişki" yüzünden inandırıcı olamıyoruz bir türlü....
“Pasaportu” alırken “hakkımız” diyoruz ama o pasaportu temsil eden "Cumhuriyet"in toprağına gelince....
Başlıyoruz mağdurlaşmaya...
* * *
Çözüm bu bakışla gelmez...
Tümden bu “ezber”leri bozmadan gelmez!
Her gün biraz daha “vilayetleşir”iz!
"Çözüm zor" diyenlerin gizli senaryosu Türkiye'nin vilayeti olmaktır.
Resmen ya da hayatın içinde böyledir...
Evrildiğimiz böylesi bir mevsimdir...
"Garanti" isteğinin gizli sebebi de aynıdır.
- "Yağmayı korumak” garantisidir istenen!
Anlaşarak, uzlaşarak, önemli bir çoğunluğuna “gerçekten” sahip olmak yerine!
* * *
Böyle düşmanlıkla, hiddetle, hınçla, çıkarla, bencillikle, etnik bağnazlıkla ne güneydeki kafalardan umut doğar, ne kuzeydeki...
Çözüm dediğimiz de bu bilinmezleri ortadan kaldırmak için değil mi zaten?
Toprağım diyebilmek toprağına...
Pasaportum, dünyam diyebilmek...
Yurttaşlık hakkıyla, eşitlik içerisinde, tüm imkanları birleştirerek...
Bu coğrafyanın bütününde, yarına dair ciddi bir potansiyel var...
Fırsatlar var...
Ve riskler...
Israrla “riskler”e razıyız....
Dünyalı “fırsatlar” yerine...
Çünkü “gelecek nesiller”i değil ilk seçimi ve bugünü düşünüyoruz sadece...