Geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz; Jazz Mania grubunun bas gitaristi, dostumuz Gürsel Güngör’ün acısı yüreğimizde hâla taze iken, bu kez de yine aynı dönemlerin; yani ‘80’li yılların popüler gruplarından TELEX’in bas gitaristi, dostumuz, iyi insan Taner Akcan’ın ani ölümüyle acımıza acı kattık.
18 Mayıs sabahı kalp krizi sonucu yitirdiğimiz Taner dostumuzu ebediyete uğurlarken, bıraktığı toplumsal mirasla unutulmayarak, kalplerimizde ve anılarımızda yaşamaya devam edecektir.
O günlerdeki haber dağılımında basının; Taner Akcan’ın “müzisyen” yönünüyle de tanındığını dile getirmediğini gördüm.
Elbette bilinçli olarak yapılan bir şey değildi.
Son dönem görev üslendiği meslek icabı “Kıbrıs Türk ve Zanaatkarlar Odası Eğitim Koordinatörü, Çıraklık Eğitim Merkezi kurucusu, Mesleki Teknik Öğretim Dairesi eski Müdürü” şekliyle aramızdan ayrıldığı haberi yapılmıştı. Hizmet verdiği bu alanlar kuşkusuz çok önemli, değerli ve toplumun zanaatkar yetiştirme açısından sıkıntılar çektiği böylesi bir ortamda “su kadar aziz” olan bir görev üstlenmişti.
Fakat Taner Akcan sadece bu değildi...
Onu; 1980’li yılların başından itibaren yakından tanımış, her karşılaştığımızda sohbetimizin başına müzik geçmişimizi ve müziği koyar, eski günleri anardık.
Bahsettiğim dönemde, bizim Girne Gelişim ve Gelişim Rock grubumuz, Reggae müziğin Kıbrıs temsilcisi olarak yer edinen ve mükemmel müzisyenlerden oluşan Grup Telex, Mağusa’dan Jazz Mania, Güzelyurt’tan Gazi Set ve Güzelyurt Gelişim, Lefkoşa’dan yine Acar Akalın/Ahmet Okan, Kanal-4 gibi grupların önde olduğu gruplar vardı. Ve elbette hotel ve restoranlarda yer alan birçok grubumuz. Ama “batı” türünde müzik yapanların tatlı rekabetleri bir başkaydı bence.
İşte Taner Akcan’ı da grup Telex’in bas gitaristi olarak tanımıştım. Mükemmel baterist dostum Cavit Alkapon nam-ı diğer Joe, grubun sürükleyicisi sevgili Mustafa Alkapon... tek kelimeyle mükemmel bir gruptu.
O yılların müzisyenleri birbirlerini nerede görse “içten” bir karşılama yapmadan edemezler. Elbette bazı “kaprisli” müzisyenlerimiz de yok değildi ama genel olarak dostluğu ve paylaşımı, kendi ruh alemleri içerisinde yer ettirmiş, “hade” derkenden bir araya gelip her hangi bir etkinliği paylaşabilecek baki dostukları taşımayı bilenlerdir.
Bundan dolayıdır ki tıpkı diğer eski müzisyenleri gördüğümüdeki içten tepkimi, Taner Akcan’ı gördüğümde aynı şekilde veriyordum.
O bir müzik adamıydı...
Belki de Taner Akcan öncelikle bu idi: Müzik Adamı...
Çünkü bu “adamlık”; ne birinin verdiği mevki ile ne de görevle kazanılacak birşey değildir. Sana takılan sıfatlar gelip geçicidir ama ister faal ol ister olma; “müzik adamlığı” her daim insana baki olandır.
Işıklar içerisinde uyu sevgili dostum, müzik adamı Taner Akcan...