SİYASETSİZLİK BİTİRDİ, BİTİRECEK
Son dönemde yaşadıklarımızı düşünün.
Bir tarafta 4'lü hükümet var.
Diğer tarafta, UBP, YDP…
Elbette iletişim çağındayız.
Bu hükümetten memnun olmayan güç odakları "medya" eliyle devrede.
Medya dememe bakmayın, medya görünümlü algı operasyonu merkezleri bunlar.
Hemen hemen herkes bir algı operasyonunun peşinde.
Neler neler söylenmiyor ki:
- "Türkiye bu hükümeti sevmez, para vermeyecek"
- "Türkiye bu hükümeti onaylamaz, protokol imzalanmayacak"
- "Türkiye HP'nin Telefon Dairesi'ndeki projesini onaylamaz, o yüzden protokolde kriz var"
- "Türkiye, Serdar Denktaş'ı sevmez, bazı iddialar var, o yüzden para vermeyecek"
- "Kudret Özersay, DP ve Denktaş'ın Denktaş Üniversitesi konusundaki tavrından rahatsız, hükümette kriz var"
- "Denktaş, Bakanlar Kurulu'na rağmen oğluna arazi devretti, Özersay bu işe fena kızdı"
Vesaire, vesaire, vesaire…
***
Fark ettiniz mi hepsi birer gizli ajandanın algı operasyonları…
Belki de bazıları doğru, bazıları yalan.
Ama topluma sunuluş biçimlerini okuduğunuzda gizli ajandaların birer sayfası oldukları ne kadar da aşikar!
Birileri bu toplum üzerinde bir operasyon yürütüyor yine.
Bu operasyonda bu kez farklı bir yöntem var.
Tıpkı Türkiye'deki 28 Şubat süreci gibi.
Algı operasyonlarını yürüten çok sayıda merkez var.
Bu merkezlerin arasında hükümetteki kimi partilerin liderleri de var belki de, kim bilir!
Ancak dikkat ettiniz mi aylardır siyaset konuşmuyoruz?
Birileri dayatıyor, gündem bu yönde oluşuyor ve bir girdabın içinde dön babam dön, dönüyoruz.
Aslında esas mesele siyasetsizlik!
Siyaseti konuşan var mı? Çözüm önerileri dillendiren?
Bu ülke nasıl düzlüğe çıkacak?
Konuşmak isteyenler de susturuluyor zaten, ya da dinlemiyor kimseler…
Magazin kokan "hükümet düştü düşecek"- ya da "o bunu sevmez, para o yüzden gelmez" hikayecikleri daha ilgi çekiyor şimdi.
Peki gerçekle yüzleşmek? Neyse biz siyaset konuşalım.
****
Hemen hemen herkes KKTC'de statükonun sürdürülemez olduğunu söylüyordu bir dönem. Bu söylemin altında yatan da aslında siyasetsizlik değil mi?
Elbette “siyasetsizlik” de tam bu noktada başlıyor.
Kıbrıs Türk solu veya sağı Türkiye'nin buradaki toplumsal mühendislik girişimlerine alternatif bir politika üretmeyi ne zaman başaracaktır, bunu kimse kestiremiyor. 2008’lerde dillendirilen “kendi kendimize yetelim” tezinin üzerinde kapsamlı bir plan çalışıldı mı? Bilmiyorum. İnanın bilmiyorum.
Kıbrıs'ın kuzeyinde yaratılan rejimi tamir etmek-cilalamak elbette yeterli bir siyaset değildir.
İktidardaki CTP'yi geçtim, madem ki muhalefet UBP… UBP'yi de konuşalım.
Kim “herkesten farklı” bir çözüm önerisi ortaya koyuyor? Soruyorum, samimiyetle soruyorum.
Örneğin ekonomi, KKTC ekonomisi…
KKTC'nin bütçe yapısı konusunda nedir çözümü partilerin?
Kıt bütçe olanakları nedeniyle oluşan sorunlarla ilgili UBP'nin kapsamlı bir çözüm paketi sunduğunu gördünüz mü? Hayır!
“Türkiye para vermiyor, bize verecek” gibi kapalı kapılar ardında dillendirilen sığ bir siyaset var, peki başka?
Kıbrıs Türk solunun küçük partilerinin veya birçok sendikanın “Göç Yasası kaldırılsın” gibi hemen hemen herkesin ezberlediği bir mağdurlar şiirini okumayı tercih etmesi alternatif siyaset adına bir çıkış olabilir mi? Ya da "bulacan canım, bulamazsan gidecen canım"?
Çok derinlemesine değil mi (!)
Zayıf bütçe olanaklarının sonuçlarını kaşıyarak muhalefet etmeye çalışmak, kimseden farklı bir şey söylememek, kapsamlı-detaylı çözüm projeleri ortaya koyamamak-koymamak bizi ne kadar ileriye taşıyacak ki?
İhtiyacımız olan bu değil…
Sağlıklı demokrasilerde ihtiyaç; sağlıklı, güçlü, dinamik, farklı çözümler ortaya koyan alternatif muhalefettir.
Ne yazık ki UBP bu gidişatıyla bırakın muhalefeti, kamuoyunda yer bulmakta bile zorlanacağı bir döneme girmiştir. Çünkü ortada bir siyaset yoktur.
Siyasetsizlik ve dönemsel fırlamaların yarattığı kendini dev aynasında görme halleri koskoca partileri kapanma noktasına kadar taşımıştır. Bunu solda da sağda da çok net görebilirsiniz. Bakınız: DP, TKP…
'Siyasetsizlik sorunu' tabii ki sadece sağın değil, solun da peşine düşmüş bir sorundur.
Eğer toplumsal muhalefet (ki buna bazı iktidar partileri de dahildir), bu şansı iyi kullanamaz, reformları adım adım hayata geçirmez, alternatif sol siyasetleri ileriye taşımazsa Kıbrıs Türk siyasetindeki kırılma daha derin yaralar açabilecek güce gelecektir.
Ve bu yeni dönem, sağ-sol topyekûn bütün siyaseti değiştirecek güçte olacaktır.
Bugün mü?
Bugün "o bunu sevmez, para o yüzden gelmez" dedikoduları ile günü geçirmeye devam!