“O büyük sesin bir parçası olmak olağanüstü bir duygu”

Cenk Mutluyakalı

BBC Senfoni Orkestrası’na kabul edilen ilk Kıbrıslı müzisyen, keman sanatçısı Nihat Ağdaç’la İngiltere’deki hayatını konuşuyoruz. BBC Senfoni Orkestrası deneyiminde ilk izlenimleri neler, nasıl bir ortam ve disiplin var?
Orkestra çok büyük… 90 kişi… Koro da katıldığı zaman sahnede 150 kişi oluyoruz. O büyük sesin bir parçası olmak olağanüstü bir duygu… Burada (KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni) orkestramız şu an için 20 kişilik… Yasadaki rakam da 39 sanatçı. Kıbrıs ölçeğinde elbette normal… BBC’deki önemli bir özellik genelde yeni eserler çalıyoruz. Bir eseri ilk kez çalmak özel bir duygu… İnsanın kendini gerçekten ayrıcalıklı hissettiği bir orkestra, önemli bir gelenek, ileri bir profesyonellik…

BBC Orkestrası’nın bugüne kadar hiç Kıbrıslı üyesi oldu mu?
“Kıbrıslı olmadı, kayıtlardan da baktık, ilk oldum. Elbette benim için son derece gururlandırıcı bir durum. Tek Türk üyesi oldu. Ruşen Güneş… Uzun yıllar viyola grup şefiydi.”

İngiltere’ye ilk kez Avrupa Birliği Gençlik Orkestrası’nda 2006’da gitmiş, Nihat Ağdaç… O dönem Royal Albert Hall’e aşık olmuş… “Burada çalmak isterim” demiş. O hayali gerçek oldu şimdi… İngiltere'nin en önemli tarihi yapılarından biri Royal Albert Hall. 1871'de açılmış, her sene 350'den fazla performansa ev sahipliği yapan, 6 bin kişilik görkemli bir salon…

Peki, BBC Senfoni Orkestrası’nda nasıl bir çalışma temposu var?
“Pazartesinden perşembeye her sabah on buçuktan beş buçuğa kadar prova yapıyoruz. Oldukça yoğun. Cuma sabahı dileniyoruz. O gün öğleden sonra genel prova ve akşama konser oluyor. Hafta sonu tatiliz… Turneler de oluyor tabii…”

Her hafta konser var.
Buralarda pek alışılmış değil…
Kimi zaman radyo kaydı için de ayrıca stüdyo konserleri düzenleniyor.
“İkinci keman grubunda çalıyorum. Bizim grupta 10 kişi tam sözleşmelidir, 3 kişi de yarı sözleşmeli… Kadrolu olarak tam zamanlı görev yapıyorum. İngiltere’de BBC orkestraları kadrolu sözleşme imkanı sunan tek kurumdur. Emekliliğe kadar görev yaparsınız.”

İngiltere’deki hayatı nasıl Nihat Ağdaç’ın…
“11 yıl önce master eğitiminde kaldığım evde kalıyorum yine… Buradaki hayat standardım değişmedi. İngiltere’deki gelirim Kıbrıs’a kıyasla daha fazla olsa da elbette yaşam standardı da farklı… BBC Senfoni Orkestrası’nın tatminkar bir geliri, önemli imkanları var; kıdemli isimler için bu standart daha da yükseliyor. İngiltere’deki hayatımdan mutluyum. Yoğun çalışmaya temposuna yeni yeni alışıyorum. Çok profesyonel bir çalışma hayatı var. Orkestranın geniş idari yapılanması içerisinde, biz yalnızca müziğe yoğunlaşıyoruz, kurumsallık ön planda… Burada öyle değildi. Kıbrıs’ta müzik dışında pek çok farklı sorumluluk da üstlenmek zorunda kalıyorduk. BBC Senfoni’nin de elbette Sanat Kurulu var, sadece grup şeflerinden oluşuyor, ancak, kapsayıcı bir anlayışla, orkestra üyelerinin de görüşleri alınıyor.”

Hiç mi zorlanmadı peki?
“İngiltere’deki orkestraların en önemli özelliği notaları deşifre standardı son derece yüksektir. Notayı önüne alan sanki yıllardır çalıyormuş gibi yorumlar. Elbette bu bizim işimiz. Tabii standartları çok yüksek bir yerde sorumluluk da artıyor. Heyecan, stres her zaman vardır. Deneme süreci çok acımasızdı. Bir pozisyon için onlarca insan yarıştığı için… İnsan hep kendini gözlem altında gibi hissedebiliyor. Kadroyu aldıktan sonra da altı aylık bir süreç var. Az kaldı, bu sürecim de tamamlanacak. Çalınacak çok eser var. Orkestra çok yoğun çalışıyor. Hafta sonları dinleniyorum genelde… Kimi zaman evden çıkmıyorum. Kıbrıslı Türk arkadaşlarım var, Londra’da yaşayan… Konserlerime de geliyorlar. Bir akşam Kıbrıslı Türk misafirlerimle birlikte 18 arkadaşım geldi örneğin… Orkestra üyeleri dahi şaşırdı…”

“Eğitim sistemimiz çocukları sanata yönlendirme noktasında yetersiz.”


Nihat Ağdaç 11 yaşından beri her gün en az 6-7 saatini kemanla geçiriyor. Şimdi de öyle… İngiltere’de henüz çok yeni olsa da “Kıbrıs’ı özlüyor musun” diye soruyorum.
“Kıbrıs’ı özlemem diyemem… İnsan özlüyor elbette… Sevdiklerini, ailesini, bu ülkenin sokaklarını, sosyal yaşamını, rahatlığını, güneşini, samimiyetini…”

Kıbrıs’taki sanat eğitimine geliyor konu…
“Klasik müzikte doğru eğitimci son derece önemlidir. Özellikle aileler, çocukları için doğru eğitimci seçiminde hassas olsunlar. İyi bir eğitimce, öğrencisine, nereye kadar gidebileceğini açıklıkla söyleyebilendir. Müzik eğitimi hem sabır hem de cesaret istiyor. ‘Benim oğlum kızım da çok güzel çalar’ deyip de çocuğunuz için on beş yaşını beklerseniz, geç kalmış olursunuz…”

Nihat Ağdaç, Lefkoşa Güzel Sanatlar Ortaokulu’ndan mezun oldu.
Sonrasında “lise”ye dönüştü okul…
Şimdiki içeriği tartışmalı…
“Güzel Sanatlar Ortaokulu’nun kişisel gelişimimde elbette olumlu etkisi oldu. Konservatuvara gitme hedefiyle Güzel Sanatları seçtim. Bunu başardım. Şimdi okulun liseye dönüşmesi ile birlikte müfredatı da değişti. Daha önceki anlayışı bence çok daha iyiydi… Konservatuvarı hedefleyen aileler çocuklarını buralara gönderirdi… Güzel Sanatlar Lisesi bir konservatuvar değil… Görsel ve işitsel sanat eğitimi de veren bir lise… Konservatuar ya da öğretmenliğe hazırlık hedefiyle yeniden yapılanmalıdır…”

Adanın kuzeyinde bir bütün olarak sanat eğitimini soruyorum.
“Çocuklar sanata yönlendirilmiyor. Eğitim sistemimiz çocukları sanata yönlendirme noktasında yetersiz kalıyor. Bir öğrenci eğer şanslıyla iyi bir öğretmenle karşılaşıyor ve o zaman keşfediliyor. İşin doğrusu ailelerin çoğunluğu da çocuğunun müzikle geleceğini kazanacağına inanmıyor. Kıbrıslı Türkler sanata yatkın insanlardır, yeteneklidir. Pek çok aile çocuğuna enstrüman dersi aldırıyor. Çocuklara müziği sevdirmek adına tüm müzik eğitim merkezleri önemlidir. Elbette yetkinlik konusunda hassas olmak ve kriterler koyabilmek şarttır. Müzik sabır ister, cesaret ister, çalışmak ister…”

Unutmadığı öğretmenleri ve kendine örnek aldığı sanatçılar

Nihat Ağdaç’a kendi gelişiminde iz bırakan, unutamadığı öğretmenlerini soruyorum.
“Müziğe 6 yaşında Cansen Taneri ile başladım…Özkan Pastırmacıoğlu hocamla sürdürdüm… Her iki isim de benim için son derece özeldir. İlkokul müzik öğretmenim Sabit Zabit örneğin… Karneme yazmıştı, ‘İleride çok iyi bir müzik adamı olacağına eminim…’ Güzel Sanatlar Ortaokulu’ndaki öğretmenlerim Kürşat Tilki, Fatoş Özçelik, Demet Alkan üzerimde emeği olan isimlerdir. Türkiye’den gelip beni seçen Leda Cenaz da öyle…”

Kendine kimleri örnek aldığını soruyorum…
“Maksim Vengerov… Janine Jansen… Bunlar hayranlıkla dinlediğim isimler… İlk aklıma gelenler…”

Kahve içiyor, hayal kuruyoruz, “İngiltere’de, Royal Albert Hall’de seni izlemek umuduyla…”




[ Fotoğraf: Chris Christodoulou, BBC ]

[ Fotoğraf: Fatoş Arca ]