KAYIT DIŞI bir ülkede, kayıt dışı yaşıyoruz.
Denizin ötesinden gelenler değil sadece, cümbür cemaat, hepimiz.
Fatura isteyene “deli gözlerle” bakıyor çoğu esnaf, kamuda görevli her beş kişiden birinin, bir başka işi var kayıt dışı!
Gelirin de yok kaydı, giderin de!
Gelenin de yok hesabı, gidenin de…
Dünyada herhangi bir “kaydı” olmayan topluluğu, kendi içinde “ehlîleştirmek” kolay değil elbette…
* * *
Hiciv ustası Şair Eşref’in meşhur hikayesidir.
Eşref’in kaymakamlık ettiği Kırkağaç diye küçük bir kasaba var, eşkıya efeler ha bire burayı basar!
Her defasında durumu merkeze iletir Eşref, güvenlik için takviye ister, yanıt aynıdır:
- “İdare-i maslahat edilmesi...”
Bir gün yine eşkıya basar kasabayı…
Eşref oturur telgrafın başına, yazar:
“İdare gitti, maslahat elde kaldı!”
* * *
“İdare-i maslahat” denilen günü kurtarmaktır; halı altına süpürmektir kiri, popülizmdir, riyakârlıktır, adaletsizliktir.
‘Kayıt dışılık’ mücadelesinde hep bu yapıldı.
Adanın kuzeyinde “kayıtlı” çalışanlar; işçisine “sigorta” yatıran işveren, aracına “ruhsat” alan yurttaş, “vergisini” ödeyen yatırımcı, işine saatinde giden memur, “ikamet” ya da “çalışma” iznini yenileyen yabancı, her kim yasalara uyuyorsa “aptalsın” dedi sistem!
* * *
2005’de AF çıktı...
2007’de yine…
2008’de bir daha…
2009’da...
2011’de…
2014’te…
2016’da…
Her seferinde “bu son af” dendi!
- “Nasılsa affedecekler” alışkanlığı yerleşti.
Bu şartlarda, siz olsanız, gelecek yıl “kayıt altına” girer misiniz?
O bin bir bürokrasiye katlanır, cebinizden para verir misiniz?
Üstelik artık sayısını bilemediğimiz onca üniversiteye kayıt yapan gençler de çalışma yaşamının içerisinde, yine kayıtsız, yine güvencesiz, sömürü düzeninde!
* * *
Kayıt dışılığa karşı en “caydırıcı” unsur iş çevrelerine yönelik “ihalelere katılmaktan men” cezasıydı.
Şimdi bundan da vazgeçildi.
Neredeyse “ödül” verilecek, kayıtsız işçi çalıştırana, bir “aferin” denmesi eksik kaldı!
O da olur yakında (!)
“İdare-i maslahat” sürekli…
Üstelik “idare” çoktan gitti !