O kadar ‘eşek’ olalım işte...

“Kıbrıslı” diye “sadece eşekler vardır” söylemini kullanmıyorlar, çoktandı!.. Orada dahi “Kıbrıslı” geçiyor ya, öfkeleri ondan!.. Çok yakında onlar da “Türkleşecek” diyedir sanırım “egemen” bek

 

 

 

“Kıbrıslı” diye “sadece eşekler vardır” söylemini kullanmıyorlar, çoktandı!..

Orada dahi “Kıbrıslı” geçiyor ya, öfkeleri ondan!..

Çok yakında onlar da “Türkleşecek” diyedir sanırım “egemen” beklenti!..

Lafını kullanmıyorlar da... “Eşek” yerine koyuyorlar bizi, “söylem” de “eyleme” dönüşüyor böylece !...

 

***

 

Yeni haftayı “eşek” muhabbeti ile açtık, öyle de devam edelim isterseniz.

Günlerden bir gün, köylerden birinde, bir adamın eşeği kör kuyulardan birinin içine düşmüş.

Niye düşer, nasıl düşer diye sormayın.

Eşek bu, düşmüş işte.

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, anırmış, sesini duyurmaya çalışmış.

Derken eşeğin sahibi gelmiş kuyunun başına.

Bakmış zavallı eşek kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor.

Üstelik de yaralı.

Bir hal çaresi düşünürken bir koşu gidip köylüleri yardıma çağırmak gelmiş aklına.

Ne yapsak, ne etsek de şu eşeği kuyudan çıkarsak derken, bakmışlar ki hayvan zaten yaralı, belki de kırık çıkığı da var, çok acı çektiği de belli, artık kurtarılsa da işe yaramaz düşüncesiyle çıkarmaktan vazgeçmişler ve üzerini toprakla doldurmaya karar vermişler.

Herkes eline geçirebildiği ne varsa başlamışlar kuyuyu toprakla doldurmaya.

Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek üzerinden atmış.

Onlar yukarıdan atmış, eşek silkelenerek her defasında toprağı altına almış.

Derken, ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her defasında biraz daha yükselmiş ve giderek yukarıya çıkmaya başlamış eşek.

Köylüler de şaşırmışlar hayvanın giderek yükselmesine.

Onlar atmış eşek yükselmiş derken neticede hayvan yukarıya çıkmayı başarmış.

 

***

 

Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.

Üstümüzü toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.

Bunlarla baş etmenin tek yolu sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmaktır.

Aydınlığa bir adım daha yaklaşmaktır.

Kör kuyuda olsak bile!

Yani “eşeğiz” de, bu kadar yani...

Yaralarımıza rağmen...

Ve acılarımıza...

Yükselebiliriz, ‘köy kuyu’nun ucundaki ışığa....

 

 


 

Eylemciler kadar...

 

Bayram en fazla da ‘hırsızlara’ yaradı!..

Millet tatile gidince, ‘evler, işyerleri’ onlara kaldı...

 

***

Dikkatimi çekti...

“Ara bölgedeki” 1 Eylül eylemine, 300-400 kişi katıldı ya...

Birkaç yüz de polis vardı...

Ve hatta, hiç güzargahta olmasa dahi, yine Meclis ve Elçilik önünde de bekliyordu, kimileri..

 

***

Diyorum ki, eylemcilerin peşine takılan bu polisler, biraz da “sokaklarda, caddelerde” gezseler, insanların yaşadığı mekanlara odaklansalar, devriyeleri artırsalar...

Biraz da “hırsızların” peşine düşseler yani...

Ve hatta...

Aynı hassasiyetle “kayıt dışı, kaçak, ipsiz sapsız”ı toplasalar yoldan sokaktan...

Olmaz mı?

Vatana millete yaramaz mı yine?

 


 

Başbakan

 

 

Başbakan Temel gazetecilere açıklama yapıyor!

-Programımızı tamamlamak için dört yıl daha istiyoruz

- Programınız nedir ?

- Dört yıl daha görevde kalmak !

(Siz Temel’in yerine dilediğiniz adı yazarsınız artık...)

 

 


 

KORSAN

 

Bayram yerine gidince, “Burası Kıbrıs değil” dedim, “olamaz...”

Sonra...

Bir baktım tüm markalar sahte “Adidas, Nike vs. vs...”

Ve CD’ler, kitaplar, kasetler...

Hepsi KORSAN!..

O zaman dedim ki, “Tamam burası KKTC!..”

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri