Bütçe görüşmelerini izliyorum...
Muhalefet eleştiriyor, hükümet yanıtlıyor...
Daha doğrusu, hükümet üyeleri “yanıtlarmış gibi” yapıyor!
-*-*-
Bir de hükümet üyeleri tarafından sürekli olarak verilen sözleri takip ediyorum...
Cek Cak!
Cağız, ceğiz!
-*-*-
Ülke gerçeklerini yaşayarak bilen biri olmasam ve geçtiğimiz gün tatil amaçlı olarak KKTC’ye gelmiş olsam; hükümet üyelerinin söyledikleri ışığında “bu ülkenin profilini çiz” deseler, “Muhteşem bir durum söz konusu, Dubai’ye, Katar’a, Brunei’ye, Almanya’ya rahat kredi verecek kapasitede refah içinde bir devlet” derim...
-*-*-
Cümle çok mu uzun oldu?
Kısaltalım; batmış durumdayız ama bize kelimenin tam anlamıyla “yalan” söyleniyor...
Ayranımız olmadığı halde, atla büyük abdeste giden bir “devlet”!
-*-*-
Cumhurbaşkanı’nı “seviye” açısından çok eleştiriyor ve geçmişteki “dört cumhurbaşkanı” ile kıyaslayıp, “hiç bir lider bu kadar zavallı olmamıştı” diyoruz...
-*-*-
Kimse kusura bakmasın ama hiç bir hükümet de şu andaki kadar zavallı olmamıştı...
Sorulara doğru dürüst yanıt verebilen bir “Maliye Bakanı” yok...
Eveliyor, geveliyor ve sanki yığınla usulsüz işe imza atması isteniyormuş gibi bir mesaj veriyor!
Ya da çok tecrübesiz...
Veya ne bileyim, konuşma yeteneği çok zayıf...
“Ciddi bilgi eksikliği de var” dememek için, kendimi zorluyorum...
-*-*-
Başbakan ortada yok!
Dışişleri Bakanı, “1932 Nazi model”...
Dünya’dan uzak, Dünya gerçeklerinden bihaber!
“Ben goftiden oturtulduğum koltukta kalayım, yeter”den ötesi olmayan bir Dışişleri Bakanı söz konusu!
-*-*-
Evet dediğim gibi, Başbakan Ünal Üstel ortalarda yok!
Geçenlerde sağlığıyla ilgili dedikoduları bizzat kendisine sordum, “sapasağlamım” demişti...
Ama o sağlıkla alakalı söylentiler ayyuka çıkmış durumda; resmi bir açıklama şart...
Ve Allah’tan dileğim tabii ki sağlığının çok iyi olması ama değilse, kendisinden ricam, haliyle görevi “bırakması!”...
-*-*-
Tüm bakanlıkları, bağlı daireleri tek tek ele aldığımızda, mevcut bütçenin yetersizliği bir yana, özellikle ihaleler veya yatırımlar açısından “döviz ve enflasyon” sıkıntısının önümüzdeki günlerde belimizi çok bükeceği rahatlıkla anlaşılabiliyor.
-*-*-
İçteki “yıkık” görüntünün yanısıra, dış siyasette tamamen “aciz ve bomboş” durumda olduğumuzu; egemen eşit devlet siyasetinin tutarlı bir siyaset olmadığını çok net bir şekilde görebiliyoruz...
-*-*-
“Anavatan yanımızda” veya “her zaman yanınızdayız” gibi söylemlerin “gaz” olduğunu da bütçeye baktığımız anda fark ediyoruz...
-*-*-
Tanınma, tanıtma, yatırım, kalkınma, turizm yani “milli bir gelecek” sadece hikaye!
-*-*-
Hani başarılı hükümet?
Hani başarılı cumhurbaşkanı?
Hani başarılı dış siyaset?
Nerede “başarı” olduğunu gösterebilirsiniz ki?
Hangi sektörde?
Güney’den gelen “turist”lerde mi?
Bir tek “alan” sayın ve deyin ki, “işte devletimiz burada çok başarılı oldu” vallahi kabul edeceğim!
Ama sayamazsınız!
-*-*-
Eğitimde mutlak gerileme söz konusu...
GCSE – A Level sınavları başlıyor...
5 tane sınava girecek olan bir çocuğunuz varsa, ödeyeceğiniz Euro ve Sterlin’le hesaplanan sınav ücreti 15 bin TL’yi aşıyor...
Asgari ücret, tek bir çocuğun 5 tane A Level sınav parasına yetmiyor!
-*-*-
Ulaşım, sağlık, bayındırlık, nüfus gibi ana başlıklarda mutlak rezalet söz konusu...
-*-*-
Üniversiteler, insan kaçakçılığının ciddi bir ayağını oluşturuyor, kurular o kadar çok ki, o kuruların yanında, üç beş yaş da yanmak zorunda kalıyor...
YÖDAK’ı öteki yazıda anlatmaya çalıştık; tam rezalet!
-*-*-
Merdiven altı fuhuş, “yasadışı” olduğu söylenen ama gayet “yasal” fuhşu çoktan solladı!
Uyuşturucu artık kıyılardan toplanan çakıl taşlarından daha çok!
Deniz, gannavuri atıyor!
-*-*-
Sahte bir milliyetçi rüzgarla özellikle Türkiye’yi yönetemeyen ama yönetirmiş gibi yapanlara yalakalık – biat – itaat dışında hiç bir “dürüstlük” yok!
O kadar kötü durumdayız ki, buraya Türkiye’nin gönderdiği “Büyükelçi” bile, siyasi dönüş – biat ve itaat içeren bu kültürün bir elemanı...
-*-*-
Ülkede milliyetçiliğin de, tıpkı cumhurbaşkanlığı ve hükümet gibi en seviyesiz duruma düştüğü günlerden geçiyoruz...
-*-*-
Eseriniz budur...
Eseriniz bataktır ve tümden sahtedir...
Bu şekilde devamından yanaysanız, abartmadan, yalana kaçmadan, propagandaya gerek duymadan açıkça söyleyin; “Kıbrıslı Türkler defolsun” deyin...
Bilelim!
Kavga edeceksek edelim, değilse, çekelim gidelim!
Sadece laf kalabalığı ile yönetilen eşit egemen şey!
Şahsi görüşüm mü?
Ben, Turgay Avcı’nın üniversite diploması olmadığı iddiasına katılmıyorum…
Ama benim katılıp katılmamam önemli değil…
-*-*-
Bu konuda YÖDAK birbirine girmiş durumda.
Ülkenin en önemli hatta turizmle birlikte tek önemli sektörü olan üniversitelerin en önemli üst kurulunda tam bir kaos var…
Hatta kavga var!
Daha da önemlisi yasal süreç söz konusu…
-*-*-
Sorum şu:
“… Rum Dönmesi, Rumcu, hain dediği ben ve benim gibi insanlar mı, yoksa bu sorunu çözmekten aciz Ersin Tatar mı “KKTC’ye” daha çok zarar veriyor?”
-*-*-
Ersin Tatar, YÖDAK’taki krizi – kaosu çok rahat çözebilir…
Çağırır hukukçularını, çağırır Başsavcı’yı hatta eminim çağırabilir Yüksek Mahkeme yargıçlarını; koyar önüne belgeleri, bulguları; bu insanlar da açıklar görüşlerini ve konu daha da büyümeden, kavga daha da kokmadan ve bu ülkenin üniversiteleri ile yüksek öğrenim sektörü zarar uğramadan, mesele sonuçlanır…
-*-*-
Tatar çıkar ve der ki, “Avcı haklıdır”…
Ya da der ki, “Sevgili Turgay, kusura bakma, görevi bırak”…
-*-*-
Bu kadar basit mi?
Evet bu kadar basit!
Çünkü bu kaostan, bu kavgadan zarar gören, sadece ve sadece sizin eşit egemen şeyinizdir!
Siz bu eşit egemen şeyi, sadece laf kalabalığıyla mı idare ediyorsunuz?
-*-*-
Bağıra çağıra, etrafa tükürük saçarak devlet tanıtmak için yola çıktığını iddia edenler, bir YÖDAK’ı bile mamur edemediler!
KKTC’de gidişat eğer buysa; Temmuz, bilemediniz Ağustos 2023’te, KKTC Bakanlar Kurulu’nun tek kadın üyesi ve öteki bakanların eşleri ile Cumhurbaşkanı’nın eşini bir çay partisi öncesinde görüntülediğimizi düşünün… Bilmem anlatabildim mi? Kıbrıslı Türk Kemalistler mi? Hepsi, koltuk uğruna dinci oldular… Ne acıdır ama biat ve itaatta seviye budur…