Köprünün altından sular akıyordu!..
"Çok sular aktı" geçmişte, biliyoruz.
Ama yine de 'bulanık' bugünlerimiz...
Ve su akacak, yatağını bulacaktı, gün gele...
***
50 yıllık suskunluğunu yutkunmuş Agios Sozomenos yani Arpalık köyü, kurşun izlerini gizlediği toprağından fışkıran yemyeşil çayırla karşıladı bizi...
Tepelerin eteğinde şirinlik abidesi, umut diyarı, huzur beldesi bir kucaktı adeta...
***
Hani bir çoban kaybolmuştu, sonra polislere tuzak kurulmuştu, tüm köy yakılmış, yıkılmış, yağmalanmıştı ardından...
İnsana hasret köyde artık harabeye dönmüş eski binalar, gösterişli kemerleriyle selamlıyordu yine de umudu...
Ve onlarca barış gönüllüsü, toplumlarına dayatılan 'ezber'i reddediyordu.
64 sonrası Kıbrıslı Rumlar'ın tek başına yönettiği 'Cumhuriyet', tıpkı 74 sonrası mülklerinden baskıyla kovulan onbinlerin acısı üzerinde oluşturulan 'ayrılıkçı' yapı gibi geleceğe taşınamazdı...
Egemenlik yarışları, 'tek tipleştirici' dayatmalar, 'düşman' öğretileri yerini artık yüzleşmeye, işbirliğine, barışa bırakmalıydı.
'Federal Kıbrıs İnisiyatifi' böylesi duygularla ilan edildi.
***
Umutlandım yine.
Doğrusu bu kadar senedir katıldığım iki toplumlu etkinliklerde, belki ilk kez Kıbrıslı Rumlar'ın böylesi yoğun katılımını gördüm.
Yüzlerin bu kadar güldüğünü...
***
Günlük güneşlik başlamıştı sabah...
Sağanak bastırdı sonra...
Ve Agios Sozomenos'ta tek bir 'çatı' yoktu, başımızı altına sokacak...
İkiye bölünmüş yurdumuz gibi...
İşte o 'çatı' federasyondu, farklılıklar içinde birlikte bir gelecekti, insanlık onuruydu ve haysiyet siyasetiydi en fazla...
***
Fidanlar diktik birlikte zeytin, çam, harup...
Kemiklerine elli sene sonra ulaşılan o çobanın, polislerin ve nice kurbanın anısına 'yeşerecekti' hayat, yeniden...
'Sürü' gibi güdülmeyi reddedersek eğer...
Ve hatırlarsak hep, kerpiç duvarlara asılan o yaftayı...
"Milliyetçilik savaştır" diyen...