"Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz" meşhur laftır.
Oysa Kıbrıslılar çoğunlukla salyangoz yerler "garavolli" diyerek adına!..
Belki de bundandır yıllardır hummalı bir şekilde her köşeye bir cami dikilmesi.
Peki bu mahallelerin adına ne denmeli şimdi?
* * *
1942'de Galatya İlkokulu'na giden Asım Çelebi, başı sarıklı bir hocanın kendilerine birkaç yıl din dersi verdiğini anlatır torununa…
Ve pazartesi sabahları okudukları marştan aklında kalan şu meşhur tek cümleyi:
"Yaşa kralım!.."
* * *
Aradan geçen yıllarda "sömürge" değişse de bir olgu değişmedi.
İnsanlar da…
Duygular da…
Değerler de…
Kavramlar da…
Hep ama hep sömürülür birilerince…
"Sömürgeci"nin adı, rengi, marşı, dili değişir de kolay kolay değişmez "sömürülenlerin" kaderi!..
* * *
Kimi, sofrasında "bol ekşili" salyangozun hayalini kurdu yıllarca.
Kimiyse küfrün!..
İlginçtir ama "küfrü" keyfe çeviren çok az toplumdan biri oldu Kıbrıslılar…
Ahmet Akdal, nam-ı diğer Ciğerci Ahmet, 1983 senesinde açtığı dükkanında "ciğer" kavurdu sürekli.
Ama müşterileri, ciğerden çok "sövme" duymak için gitti mekana…
Şöyle der anılarında:
"Sövme duymayan müşterimiz o gün ne doyar, ne de yemeği beğenir!"
* * *
Kıbrıs'ın İngiliz yönetimine geçmesinden önce "Akdeniz Adaları Valisi" vardır!..
En fazla da salyangoz yenen "Müslüman" mahallerini gezer vali Kıbrıs'a gelişlerinde.
Ve tarihe de "ferman kaybeden vali" olarak geçer.
Sava Paşa'dır ismi…
Ve bir Rum’dur…
* * *
1948'te Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum maden işçileri, tarihe geçen ve 4 ayı aşkın devam eden ortak bir grev yaparlar.
Bu grevi onlarca miting destekler.
Polis kurşunlarına birlikte hedef olur işçiler, birlikte hapis yatar…
Grev boyunca ortak sofralar kurulur…
Bir somun ekmek pay edilir böylesi bir yoldaşlıkta…
Mavrovuni mahallesindeki o sofraların birinde, nisan yağmurlarıyla "antenlerini" Akdeniz'e uzatan salyangozlar da vardır…
Müslüman mahallesinde değil…
"Direniş" mahallesinde…
Ve o sofralardan yükselen "sövme" doyurmaz kimsenin karnını…