Yaşıyorsan, taraf seçeceksin, sahip olacaksın. Çok çalışacaksın, kazanacaksın. Başkalarının sırtına basarak tırmanacaksın başarı basamaklarını genellikle, ama olsun böyle var olacaksın. Söke söke alacaksın her daim, her şeyi. Neden diye sorgulamayacak, sabah sekiz, akşam dokuz mesailerine kalacaksın.
Maaş çekinin üzerindeki sıfırlar arttıkça, yaşadığın ev büyüdükçe, kullandığın araba markasının sahipleri etrafında azaldıkça, kendini daha tam hissedeceksin, daha büyük, daha önemli.
Güçlü!
Okuduğun her dergi, izlediğin her reklam, konuştuğun her insan, sendeki bir eksikliğe parmak basacak. Onu da gidermek, daha tam olmak için daha fazla çalışacaksın, daha büyük kavgalara tutuşacaksın. En güzel kadına, en parlak tek taşa, en başarılı evlada, en sadık dosta, en mükemmel evliliğe sahip olacaksın, yetmeyecek!
Hep dahası istenecek, bir fazlası beklenecek, hiç tamamlanamayacaksın. Biraz daha sahiplenirken etrafını, daha da eksileceksin nedenini bilemeden. Dolmayacak ki içindeki boşluk, hiç tamamlanmayacak o eksik yanın. Ne koltuk, ne para, ne rengarenk zaferler, ne de ‘o adam’ deva olacak derdine.
Kilo verince, ülke değiştirince, sonunda o diplomayı alınca, adını altın harflerle tarihe yazınca dahi hiçbir şey değişmeyecek, sızı hiç dinmeyecek, hâlâ sen olmaya devam edeceksin. Hep bir daha iyisine, güzeline, çoğuna özenen, hiç mutlu olamayan, hep eksik kalan sen olacaksın.
Kimse bilmese de sen bileceksin, içinde bir yerlerde, özenle sakladığın kocaman boşluğunu. Belki alışverişe, yemeğe, alkole veya nikotine saracaksın, bir ihtimal o boşluk dolar diye.
Daha çok bağlanacaksın, sıkı sıkı sarılacaksın sahip olduğun her şeye, gitmesinler, seni bir başına bırakmasınlar diye. Olamam diyeceksin, onsuz ben hiçim, var olamam. O her ne ise, bir gün gidecek, sudan çıkmış balığa döneceksin önce. Sonra anlayacaksın sonunda, aslında tek bağlanman gerekenin kendin olduğunu.
İhtiyacın olduğu için değil, sevdiğin için çalışmaya başladığın gün, sorumluluklarının yerine tutkularını geçirdiğin gece, mecburiyetlerini arzularınla takas ettiğin an varacaksın gerçek kazananların yanına.
Boşluğun aslında özgürlük olduğunu anlayacaksın işte o zaman. Hiçbir bağın, bağlılığın, bağımlılığın olmadığı bir dünyada tek gerçeğin sevgi olduğunun ayrımına varacaksın.
Ve mecbur olduğun için değil, mutlu olduğun için kalmak isteyeceksin olduğun ülkede, anda, insanda. Ait olmadan, sahiplenmeden yaşamayı öğreneceksin.
İşte o zaman, kendini yine sen tamamlayacaksın.