O zaman öyle, şimdi böyle!

“…Boğazköy’de 1400 hanelik bir site... Yeri de Lefkoşa-Girne yolu üzerinde şimdi başka bir betonlaşmanın olduğu yerin yanında. Bu betonlaşan yer de neredeyse bitecekken yol izni alabilen! bir inşaat. Yolu olmadığı için ara emri alınan

 

 

“…Boğazköy’de 1400 hanelik bir site...

Yeri de Lefkoşa-Girne yolu üzerinde şimdi başka bir betonlaşmanın olduğu yerin yanında.

Bu betonlaşan yer de neredeyse bitecekken yol izni alabilen! bir inşaat.

Yolu olmadığı için ara emri alınan ama bu emre rağmen bir süre geceleri ve hafta sonları çalışmaya devam edilen ve Dikmen tarafından uzanan bir patikanın ‘yol’ yapılmasıyla izin alabilen bir başka bina yığını...

İşte şimdi bunun yanında sözkonusu 1400 hanelik site büyüyecek.

Yanılmıyorsam sözü edilen yerde birkaç gündür başlatılan çalışmalar bu siteye ait…

Lefkoşa’dan Girne’ye giderken sağda, ‘meclis ormanı’ tabelasını gördüğünüz yerde bir yukarılara doğru bakın...”

Bu paragraf 2006 yılının Haziran veya Temmuz aylarında yazılmıştı… Paragrafta sözü edilen binalar şimdi yanlarında bulunan yani anayolda bulunan ‘cep’lerin kapatıldığı ve kapatılması için uğraş verildiği siteler… İşte bu sitelerle ilgili ve daha başka binalarla ilgili de o yıllarda, o aylarda defalarca yazılarımız olmuştu.

Bu çift şerit yol kenarına bina, site, konut veya işyeri yapılması için izin verilirken buralara yerleşen insanların ulaşım sorunlarının da (anayolun dibine bina yapan kişi dolambaçlı yerlerden değil, en kısa yoldan ana yola çıkmak ister gerçeğinden hareketle) düşünülerek ve planlayarak izin verilmesi gerektiğini belirtmiştik.

Ama her zaman olduğu gibi yetkili makamlarda oturanlar kendi bildiklerini yapmaya devam ettiler. İzinler verildi, konutlar, siteler kalktı ama buralara yerleşenlerin veya yerleşecek olanların ulaşım sorunlarını nasıl aşacakları düşünülmedi.

Defalarca inşaatı yapanlar ve oralarda yerleşmeye çalışanlar tarafından anayola çıkış için tehlikeli patikalar yaratıldı, anayola çıkıldı, girildi, toprakla kapatıldı defalarca önlem diye! ama yeniden açıldı.

Sormuştuk o zamanlar yine; Anayola çıkılacaksa bir üst geçit, bir alt geçit, rum tarafında olduğu gibi kısa paralel bir yoldan sonra çıkış gibi alternatifler neden yaratılmadı diye…

“Onlar zaten Dikmen tarafından gelip gidecekler” dendi. Veya “onlar zaten Boğaz eski yolunu kullanacaklar” diye yanıtlandı. Öyle de olabilir ama gördük ki şimdi kapatılmaya çalışılan ceplerden sitelere giriş-çıkış sağlandı bu kadar zamandır… Solda park edildi, tehlikeli bir şekilde karşıya geçildi siteye gitmek için… Kısa yol diye defalarca anayolda hızla giden arabaların önüne fırladı oralardan çıkanlar…

İşte şimdi kapatılan cepler de o zamanlarda yapılmıştı. Hatırlıyorum da o cepleri yapanlar aslında devlet kurumları da değil, o zamanın askeri kurmaylarıydı. Bilirsiniz bazen askerin başındaki kişiler istedikleri şeyi yapmak için yetki kullanırlar. Biryerlere sorma gereksinimleri de yoktur. Bazen bir kayanın üstüne bir kartal figürü, bazen dağlara taşlara alüminyum çiçekler koydururlar, bazen de tepelere kahramanlık yazıları yazdırırlar. İşte bu cepler de öyle oluşmuştu hatırladığım kadarıyla… Yol daha yeni oluşuyordu ama yolun kenarında böyle çiçekli, böcekli cepler, ceplerin ortasından ovalara açılması için merdiven basamakları ve gösterişli, çerçeveli taklar… Geçtiğinizde bir bakın, bunları göreceksiniz… Anlamsız ama birilerini tatmin etmiş işte…

O zaman böyle yapılmıştı buralar, plansız, önlemsiz inşaat izinleri de verilmişti. İşte şimdi de kapanıyor. Ama eminim yine plansız programsız… Oralara yerleşenler, “bu cepler bizim için kolaylıktı. Yağmurlarlar yağdığında toprak yollardan girip çıkamıyoruz” diyorlar. Olsun, şimdi de birileri “kapatın” dedi, kapanıyor işte…       

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri