Stella Aciman
Bu haftaki konuğum Prof. Dr. Rüveyde Bundak. Kendisi İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü müdürü… O bir Kıbrıslı, doktorluğuna her ne kadar İstanbul’da devam ediyorsa da Kıbrıs’ı ve buradaki hastalarla da ilgilenmeyi asla unutmuyor. Dr. Rüveyde Bundak ile biraz hastalıkları biraz da Kıbrıs’ı konuştuk...
Endokrinoloji nedir?
Önce endonun ne olduğundan başlayalım. Yunanca kökenli bir kelime olan endo iç, kronoloji ise salgı demektir. Dolayısıyla endokrinoloji iç salgı oluyor ki bunlar hormonlardır. Hormonları salgılayan belli organlarımız var. Bunların başında ise beyinde olan hipofiz bezi gelir. Bu bezden salgılanan bazı hormonlar tiroit, böbreküstü bezlerimizi, kadınlarda over, erkeklerde ise testis dediğimiz yumurtalıkları, büyüme hormonunu ve diğer hormonları salgılayan hipofiz bezidir. Tiroit bezi hormonu çok önemli bir hormon, özellikle çocuklarda beyin gelişimi ve büyüme için çok gerekli bir hormon. Anne karnından hatta doğum öncesinden annenin tiroit hormonlarının normal olması gerekiyor.
Siz çocuk endokronoloğusunuz…
Evet, hormonların çocuklarla ilgili kısmıyla bizler uğraşıyoruz. Zaten çocuk hekimliği neden ayrıdır, çünkü çocuğu erişkinden ayıran en önemli özellik büyüme ve gelişme göstermesidir. Onun için her yaş ve her cins için farklı doktorlar var, dolayısıyla bu hormonlar için de böyledir.
Bir aile çocuğunu ne zaman endokronoloğa götürmeli?
Anneyi sağlıklı tutmak kadın-doğumcunun görevidir. Eğer bir sorun varsa hastayı bir erişkin endokronoloğu ile takip etmelidir. Mesela annenin diyabeti varsa, tiroit bezi az çalışıyorsa gibi… Bebek dünyaya geldiği an bir çocuk uzmanı mutlaka görmeli. 3 ila 7 gün arasında topuğundan bir damla kan alıp tarama testi dediğimiz, tiroit bezi iyi çalışıyor mu diye bakılması lazım. Bir başka hastalık ise PKO dediğimiz beslenmeyle ilgili bir hastalık; bunların taraması yapılmak zorunda. Çünkü tiroit hormonu beyin gelişiminin en önemli unsurudur. Beyin ilk iki yaşta %65 gelişir, en hızlı dönemi bu yaşlardadır. O yüzden o dönemde tiroit bezinde olan bozukluk kalıcı zekâ geriliklerine neden olur. Ondan sonra da çocuk hekimlerinin çocuğu takip etmesi gerekiyor. Mesela bir çocuğun en geç sekiz ayda yastık koymadan oturması, ilk üç aya kadar başının sağa, sola düşmemesi, başını tutabilmesi lazım. Eğer çocuk başını tutamıyorsa bir sorun vardır ve doktoru onu nörolojiye gönderir. Büyümesinde bir sorun varsa endokronoloğa gönderecek. Zaten diyabet gibi hastalıklar gürültülü gelir. Genellikle çocuklar koma halinde gelir. Diyabet teşhisi konulduktan sonra bizler gireriz devreye.
Tarama testi ne zaman ortaya çıktı, çünkü geçmiş yıllarda yapılan bir şey değildi…
1952 yılında Amerika’da başladı. Bu testi dünyada devletin karşılaması gerekir çünkü her doğan bebeğin hakkıdır. Fakat Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren bizim üniversite hastanelerinde doğan tüm bebeklerin taramasını yapıyorduk ama devlet bunu karşılamıyordu. Biz çok uğraştık bu konuyla ve en sonunda 2007 yılında bu tarama testleri devlet tarafından karşılanmaya başlandı ve çok düzenli olarak gidiyor.
TİROİDDE ÜCRETSİZ TESTE DOĞRU
Kıbrıs’a gelirsek…
Kıbrıs’a gelince; Kıbrıs’taki çocuk hekimlerimiz çok iyi çalışıyorlar. Çocuk doğumlarından sonra devlette de olsa, özelde de olsa kanı aldırıyorlar ve aileye vererek bir laboratuarda yaptırmalarını istiyorlar. Yani parasıyla da olsa bu tarama testi Kıbrıs’ta da yapılıyor ama devlet eliyle değil şu anda.
Bunun için ben geçen yıldan beri çocuk doktoru, Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi Müdürü Emine Güllüelli ile konuşuyorum, o uğraşıyor bu olayla, sanırım gerçekleşecek.
Son yıllarda çocuklar ergenliğe erken yaşlarda girmeye başladı, sebepleri nelerdir?
Bu konuyla ilgili tam yapılmış bir çalışma yok. Amerika’da prost diye bir çalışma çıktı. Bütün çocuk hekimleri hastalarının ne zaman ergenliğe geçtiklerine dair muayene kayıtlarını toplamışlar ve bu çalışma yapılmış ve ergenliğin erken yaşlarda başladığını söylemişler ama bu çalışmanın eleştirilecek çok tarafı var. Ergenlik kız çocuklarda ortalama 10 yaşında başlar, en erken yaş 8, en geç yaş 13’tür. Kız çocuklarında meme büyümesiyle veya edep ve koltukaltı bölgesinde tüylenmeyle başlar. Erkek çocuklarda ise en erken 9 en geç 14 yaş arasında yumurtalıkların büyümesiyle başlar. Türkiye’de bu konuyla ilgili değişik zamanlarda yapılmış çalışmalar var. Benim Türkiye’de ve Kıbrıs’ta gözlemlediğim; ergenliğe 7,5-8,5 yaş arasında giren çocuklarda bir artış varmış gibi görünüyor. Bazı çocuklarda böyle başlar ama yavaş ilerler. Bizler çocuk erken yaşta ergenliğe girmişse korktuğumuz şey boyunun kısa kalmasıdır. Kız çocuklarının 10 yaşından önce adet görmesini istemeyiz. Meme kanserinin kökeninde erken yaşta östrojenle tanışma gösterilmiştir. Yani ergenliğe erken giren kız çocuklarında meme kanserine yakalanma riskinin fazla olduğunu belirten çalışmalar var. Mesela erken olanları bir takım hesaplamalara göre durdurabiliyoruz. Erken ergenliği, erkek çocuklardan ziyade kız çocuklarında daha çok görüyoruz. Eğer bir erkek çocukta ergenlik erken başlamışsa bunun altında bir tümör çıkabiliyor veya böbreküstü bezlerinde bir bozukluk olabiliyor. O yüzden biz öğrencilerimize bile, erkek çocukta erken ergenlik çıkarsa “mutlaka beyin emarını çekin ve bir tümör var mı diye araştırın” diye öğretiyoruz.
---------------------------------------------------------------------------
ERGENLİK VE OBEZİTE
Obeziteye gelirsek…
Bakın işte, obezite arttı diyebilirim. Erken ergenliğin kökeninde de obezite olduğu söyleniyor çünkü obezitede yağ dokusundan östrojen salımı arttığından dolayı erken ergenliği başlatabiliyor. Yine bu östrojen yüzünden obez kadınlarda meme riski daha fazla.
Neden artış var obezite de?
Çocukta da erişkinde de sebepler aynı… Fast foodlar gibi sağlıksız gıdaların artmış olması. Televizyon, bilgisayarın önünde saatlerce oturmak, dolayısıyla hareketsiz bir yaşam şeklini benimsemek… Biz çocukluğumuzda Kıbrıs’ta okula yürüyerek giderdik. Ben okula 15 dakikada gider 15 dakikada dönerdim. Öğlen evde yemeğimi yer yine okula kadar 15 dakika yürürdüm. Şimdi bakıyorum burada da çocuk okula ya servisle gidiyor ya da aileden biri bırakıyor. Obezite ve erken ergenlik en çok gördüğüm vakalar burada da, Türkiye’de de.
--------------------------------------------------------------------------------
ÖNERİLER
Obezite beraberinde ne getiriyor?
Tip 2 diyabeti getiriyor çocuklarda. Mesela bugün Amerika’nın bazı eyaletlerinde çocukların yarısı Tip1, yarısı Tip2 diyabet… Hâlbuki biz öğrencilerimize anlatırken Tip1 diyabet çocuklarda daha çok görülür derdik ama şimdi şişmanlık artınca Tip2 diyabeti özellikle 10 ila 20 yaş arası çocuklarda daha sık görmeye başladık ve bunun ilk bulgusu da ensülin direncidir. Çocukların özellikle boyun ve koltukaltı bölgesinde kahverengi, kir gibi görünen bir görünüm olur ki bu ensülin direncinin belirtisidir.
Peki, ne öneriyorsunuz çocuklara?
Tip2 diyabeti önlemek mümkündür, ne yaparak? İyi bir diyet uzmanından alınacak bir diyet listesi, her gün bir saat yapılacak yürüme, koşma veya başka bir spor, çocuğun altı ay içinde ensülin direncini kırmasını sağlayacaktır.
Boy kısalığı ile ilgili çok çocuk geliyor mu?
Geliyor, boy kısalığıyla gelen çocuklarda biz önce anne, babaya ve çocuğun hangi çizgide gittiğine bakarız. Eğer bir çocuk alt sınırlardaysa, anne ve baba da alt sınırdaysa, çocuk da tutturduğu çizgideyse onda sorun yoktur. Bir çocukta sorun varsa tutturduğu çizgide gitmez, aşağı doğru gider. Ya da erken ergenliği varsa hızla yukarıya çıktığını görüyoruz. O zaman bu gelişimi sağlayan bir hormon bozukluğu olduğunu düşünüyoruz. Her çocuğun 2 yaşından itibaren genetik potansiyeline uygun bir eğriye iner ve o eğride devam eder. Dolayısıyla tutturduğu çizgiden ayrılırsa o çocukta bir sorun var demektir. Genel olarak şöyle bir şey var; seküler trend diyoruz biz buna. Aileler, herkesin çocuğu anne ve babalarından daha uzun olabiliyor diyor, neden? Muhtemelen anne, babanın bakımı iyi olmamıştır, benim zamanımdaki doktora gidişler, büyümenin izlenmesi bu kadar iyi değildi. Yani anne baba kendi genetik potansiyeline ulaşamadı ama kendi çocuğuna daha iyi baktığı için o çocuk genetik potansiyeline ulaşmış oluyor. Mesela 2. Dünya Harbinde negatif seküler trend vardı. O dönemde çocuklar iyi beslenemediği için daha kısa kaldılar. Büyümede şöyle bir şey var ki; bir çocuk ortalama 3.200 kg doğar, boyu da ortalama 50 cm.’dir. Bebek 12 ayda ortalama 25 cm. uzar. Düşünün 50 cm’den bir ayda 75 cm olur. Mesela bu bebek ilk 3 ayda ağır hastalıklar geçirdi, iyi beslenemedi, enfeksiyon hastalıkları geçirdi, altı ay kötü gitti ve 10 cm.’ni alamadı. Biz bu kaybettiği 10 cm.’ i artık ona veremeyiz. O yüzden hızlı büyüme dönemlerinde bakım çok önemli.
20 YAŞ ALTI VÜCUT GELİŞTİRME ZARARLI
Çocuklar için en önemli yaş dönemleri ne zamanlardır?
Hamilelik dönemi çok önemli, hele ilk 3 ay içinde bir sorun yaşanmışsa o sorun ilerde kalıcı olabiliyor. Doğumdan sonraki ilk 2 yaş ve ergenlik dönemi.
Son yıllarda gençler tarafından çok kullanılmaya başlayan vücut geliştirme tozlarını doğru buluyor musunuz?
Erkek çocukları 20 yaşına kadar kemik, kas gibi çok yönden gelişirler. O yüzden hiçbir erkek çocuğa 20 yaşından önce ilaçsız dahi olsa vücut geliştirme tavsiye edilmez. Kullanılan o tozların da yan etkileri çok fazladır. Hatta bazılarının kansere sebep olduğu da biliniyor.
Uzun yıllardır Türkiye’desiniz, Kıbrıs’a dönmeyi düşünmüyor musunuz?
Ben Kıbrıs’tan ayrı değilim çünkü ailem burada ve ben her fırsat bulduğumda, bayramlarda, yıllık tatilimi hep Kıbrıs’ta geçiririm. O yüzden Türkiye’nin çoğu yerini bilmem. Benim zamanımda Kıbrıs’ta üniversite yoktu. 15 yaşında gidip tüm okul yıllarımı orada geçirip akademik kariyere kalınca orada kaldım.
SAVAŞ GÜNLERİ
Kıbrıs’ın geçmişinden neler hatırlıyorsunuz?
Benim doğduğum yıllarda EOKA ortaya çıkmıştı. Olaylar başladıktan sonra biz hep göç etmeye başladık. Babamın hedefi Antalya’ya gitmekti ama olmadı. Limasol’a yerleştik, çocukluğum orada geçti. Sonra diğer kardeşlerim gibi okumaya Türkiye’ye gittim.
50’li yıllardan hatırladığım kopuk sahneler var; gece benim gözümden uyku akarken annemin bizi toplayıp komşu eve götürdüğünü hatırlıyorum. Kadınlar ve çocuklar bir evde toplanırdık, erkekler ise balta ve nacaklarla bizi beklerlerdi. Sonra bizim bahçeye bir EOKA’cının bomba attığını hatırlıyorum; yani bu savaş sahneleri hep gözümün önünde kalmıştır. Sonra 63 olayları başladı, 9 yaşındaydım. 64 Şubat’ını hiç unutmuyorum çünkü Ramazan Bayramı’nda bizde savaş vardı. Evden dışarı başımızı uzatamıyorduk. Annemin koynunda bizim koçanlarımız, altınımız dururdu. Bir alarm duyduğumuzda toparlanır başka bir eve geçerdik, çocukluğum hep böyle geçti. Kadere bakın ki 74 savaşında Limasol’a tatile geldim. Savaş çıktı, o dönemi Limasol’da yaşadım. 20 Temmuz’da Rum askerlerinin girişini gördüm, mahşer günü gibiydi. Askerler bizi dipçikleyerek topladılar, bayrağı yaktılar. Bizi şehir dışına götürdüler. Ertesi sabah hayvanlar gibi bizleri kamyona tıktılar ve okullara götürdüler. Orada kadınlar ve çocuklar bu tarafa, erkekler o tarafa diyerek ayırdılar. İnanılmaz bir görüntüydü, kadınlar çocuklarına sarılıyor, kıyamet gibiydi. 2 saat sonra kadınlar, çocuklar evlerine, erkekler kalacak dediler. Ben İngilizce, annem Rumca askere yalvardık babamı bize versin diye. Yine de iyiler vardı, göster babanı dedi bana, gösterdim ve babamı bize verdi. Kasım ayına kadar Limasol’da hapis hayatı yaşadık, zaten kadın ve çocuklar vardı orada. Kasım ayından sonra geçebildik bu tarafa.
Güney’e hiç geçtiniz mi?
Bir defa geçtim… O geçişimde de sanki birisi beni yakalayacakmış gibi hissettim, huzursuz oldum.