Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaştıkça adanın kuzeyindeki ve güneyindeki statükocuların telaşı da artıyor.
Geçtiğimiz günlerde Nikos Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma eğilimi göstermelerinden rahatsız olduğunu açıkça gösterdi. AKEL’i eleştirmek için sarf ettiği sözler büyük bir tepkiyle karşılandı. AKEL’i Kıbrıslı Türklerden “ödünç oy” devşirmekle itham eden Anastasiadis, AB vatandaşı Kıbrıslı Türklerin oy kullanmasını “dışarıdan oy taşımak” olarak yorumluyor. Kıbrıs’ın ve Avrupa’nın bu has toplumunu hem AB nezdinde hem de Kıbrıs nezdinde “dışarılı” sayıyor ve Kıbrıslı Türklere “parya” muamelesi yapıyor.
Parya, Yunanca “Paria” sözcüğünden geliyor.
Bir yerde yaşayan ama siyasal haklardan mahrum olan kişi anlamına geliyor.
Necip Fazıl Kısakürek, Kemalist Türkiye’yi eleştirmek ve Müslümanların Türkiye’de “parya” konumunda olduğunu ileri sürmek için şu popüler mısraları yazmıştı:
“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya...”
Geçmişte Türkiye’de Müslümanların “parya” olup olmadığı tartışma konusudur ama hem Güneyde hem de Kuzeyde Kıbrıslı Türklerin kendi öz yurtlarında ve Avrupa Birliği içinde parya olmalarını/kalmalarını isteyen çevrelerin var olduğu bir gerçektir.
Nitekim bu çevreler Avrupa Parlamentosu seçimlerine doğru yol alırken, biraz da telaş içinde, AB vatandaşı Kıbrıslı Türklere parya olmayı/kalmayı öneriyorlar. Yani, siyasi haklarını kullanmamalarını söylüyorlar. AB vatandaşı Kıbrıslı Türkler Avrupa Birliği içinde dolaşabilir, yerleşebilir, çalışabilir ama iş siyasi haklarını kullanarak Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmaya gelince, bunun doğru olmadığını söylüyorlar ve parya olmalarını/kalmalarını istiyorlar.
Hiç tesadüf değil! Bu çevreler Kıbrıslı Türklerin var olan başka haklarını da kullanmamalarını istiyorlar. Örneğin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin asli kurucularından biri olan Kıbrıs Türk toplumunun federal Kıbrıs devletinde eşitlik ve yurttaşlık haklarına yeniden kavuşmasına karşı çıkıyorlar. Onlar açısından en ideal durum, Kıbrıslı Türklerin dünyaya ve Kıbrıs’a “bulaşmayacakları” bir yere saplanıp dışarıda kalmak ve mevcut statükoyu sürdürmektir. Çünkü dışarıda kalmak, bazılarının işine geliyor ve milliyetçilik sosuna batırdıkları kendi çıkarları uğruna “Paryasın Sen Parya Kal” demeye getiriyorlar.
Anlayacağınız, Kuzeyin ayrılıkçıları ile Güneyin tahakkümcüleri tarihin bu noktasında bir kez daha bir araya geldiler.
Onlara verilecek yanıtlarımız vardır.
Sayın Anastasiadis bilmelidir ki, Kıbrıs ülkesinde iki-toplumlu olarak kurulan devleti kendisine hediye etmeye hiç niyetimiz yoktur. Başkalarının yaptığı gibi, Kıbrıs Rum milliyetçiliği Kıbrıslı Türkleri dışlarken ne küsüp kaçacağız, ne de ayrı devlet kurma fantezisine kapılacağız. Kıbrıs Cumhuriyeti devletini federal bir devlete dönüştürüp, Kıbrıslı Rum yurttaşlarımızla eşitlik ilişkisi içinde bu ülkeyi birlikte yönetme konumuna gelinceye kadar mücadele edeceğiz. Bu mücadele sürecinde de Avrupa Birliği içindeki bütün haklarımızı sonuna kadar kullanmaya kararlıyız.
Kuzeyin ayrılıkçılarına gelince.
Onlar, Kıbrıslı Türkleri tarihin ve siyasetin dışında bırakan bir coğrafyaya mahkum etmek istiyorlar. Çünkü o coğrafyada haksız şekilde mal-mülk ve konum sahibi olmuşlardır. Varlığımızı statüsüz bir toplum olarak sürdürmemizden hiç rahatsızlık duymuyorlar.
Ne Kıbrıs’ın bütünündeki, ne de AB’deki haklarımızı kullanmamızı istiyorlar.
Oysa biz hak sahibi olma hakkına sahibiz.
Kıbrıslıyız ve Kıbrıs’ın bütününde hak sahibiyiz.
Avrupalıyız, AB yurttaşıyız ve AB içinde haklarımız vardır...
Ve bu gerçeği adanın kuzeyindeki ve güneyindeki statükoculara açıkça göstermek için AP seçimlerine katılıp oy kullanacağız.