Öfke kontrolü ve yük

Cenk Mutluyakalı

“Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” diye bir söz var.
Hep birlikte böylesi bir siyasi manzaraya tanıklık ediyoruz.

"Öfke kontrolü sorunu” yaşıyor, Tatar...

Çünkü hakikati biliyor.
Kendi vicdanıyla hesaplaşıyor, her gün, her gece…
Bir “yük” olarak sırtında taşıyor irade yitimini, demokrasi utancını, itaat ilişkisini…
O yük altında eziliyor, yoruluyor, bunalıyor.

***

"Cumhurbaşkanı" olmayı hiç düşünmedi aslında!
Bir başkasından değil kendisinden duydum.
İstemiyordu.
“Olacaksın” dediler.

Seçim sürecini yaşadı.
Komutan ve Büyükelçi'nin hem de askeri bir tesiste vekillerle yaptığı toplantıyı biliyor.
Parti başkanlarının Ankara’ya çağrıldığını…
Kendisi için organize edilen “canlı yayınları” biliyor…
Erdoğan ile yan yana gelişlerini…
Masaya serilen anketleri…
Müdahaleleri anbean…

O ikinci tur seçiminde kimi belediye başkanlarının "hizaya" getirildiğini...
Ev ev çalışıldığını...
"Seçilmediğini" ve “zorla” seçtirildiğini biliyor.

Dünyada "Kıbrıslı Türk lider" olarak itimat ve saygı görmediğini biliyor.

Biliyor, bir bakanı görevden alacak kadar dahi irade sahibi olmadığını…

Ankara’dan gelen talimatla Dışişleri Bakanı operasyonu yapmasaydı eğer Antalya’daki zirvenin dışında kalacağını biliyor.
UBP Genel Sekreteri’ni telaşla Saray’a çağırarak “Bakanlıktan istifa et” dediğini biliyor.

Tek bir işi var, gezip gezip fotoğraf çekmek insanlarla ve paylaşmak...

***

Öfke kontrolü yaşıyor, Cumhurbaşkanı...
Kendini tutamıyor.
İçinde biriken huzursuzluğu bastıramıyor.
O ağır yükü taşıyamıyor.



Siz "Dünya Basın Özgürlüğü" endeksinde 81'inci sırada olan kuzey Kıbrıs'ı, 149'uncu sırada olan Türkiye'ye mi benzeteceksiniz?


"TC-KKTC Protokolü"nde basın özgürlüğüne yönelik de maddeler var.
Ne ilgisi var, "Mali ve İktisadi" işbirliğiyle bunun!

Çünkü o protokol bir "alt yönetim" belgesi aslında!
Öyle mali, iktisadi dedikleri sadece işin vitrini...

Bu ülkede, "din" dahil her türlü eğitimin devletin kontrolünde olduğu zaten yasalarla anlatılıyor.
Şimdi güya "Kur'an kursları"na düzenleme yapacaklar...
Laikliği ortadan kaldırmaya yelteniyorlar!

Üç ayrı yasada ön görülen değişiklik önerileri tam bir felaket!
"Her kim bilişim sistemleri veya kitle iletişim araçları kullanarak oluşturulan her türlü iletiyi yayınlarsa suç işlemiş olur" ne demek!

Düşünsenize, "hoşnutsuzluk" ya da "soğukluk" yaratmak gibi tümüyle muğlak ifadeler üzerinden "suç" arıyorlar.
Bunu da Türkiye'yle birlikte yapacaklar.

***

Türkiye, basın özgürlüğü endeksinde Kongo'dan Togo'dan sonra geliyor.
149'uncu sırada!
Somali'nin de gerisinde...

Siz "Dünya Basın Özgürlüğü" endeksinde 81'inci sırada olan kuzey Kıbrıs'ı, 149'uncu sırada olan Türkiye'ye mi benzeteceksiniz?
Türkiye'de gazetecilerin çoğu ya hapiste, ya da yurt dışına kaçmış!
Ötekilerin çoğu da lanet ediyor mevcut iktidara...

Heyyyy!
Norveç'e benzeyelim, Danimarka'ya, İsveç'e...
Örnek alacaksak buraları alalım...

***

Basın özgürlüğüne dair nettir tavrım.
Eğer sokakta birine "küfür" ederseniz, açık, galiz...
Sokakta küfür ederseniz ve bu suçsa, gazetede yazıldığı zaman da suçtur.
Sosyal medyada da suç...
Özel hayatın ihlali için de geçerli aynısı...

Bunun için de yasalar var zaten!

Biri sizi eleştirirse eğer soğukluk hissederseniz elbette, hoşunuza da gitmez!
Ama salt böyle diye kimseyi içeri atamazsınız.
Ne düşünmek yasaktır, ne de fikrinizi, düşüncenizi yazmak.

Ne söyleyeyim, bu kurmaca yönetim var ya bu kurmaca yönetim, memleketin en az yarısı hoşlanmıyor sizden!
Hem de nasıl soğukluk hissediyor…
Bunun için de kimse sizi dava etmiyor!



Uydu devlet! 

 

“Türkiye, Azerbaycan ve KKTC bir millet üç devlet” gibi bir açıklama yaptı Tatar…
Azerbaycan’ın bağımsızlık gününü kutladı.

O saatlerde Azerbaycan’da “TeknoFest”in açılışı vardı.

Bugün TEKNOFEST’i yurt dışında ilk defa can Azerbaycan’da düzenlemenin heyecanını ve haklı gururunu yaşadık, Türk Devletleri Teşkilatından davetli misafirlerimizin de aramızda olması bahtiyarlığımızı kat kat artırdı” diyordu Erdoğan!

Tatar neredeydi peki?
Toroslara bakıyor, iç çekiyordu!
Bir de nutuk atıyordu kendince...

Azerbaycan seni “devlet başkanı” olarak çağırmaz…
Erdoğan da almaz yanına, götürmez.
Talimat verir, “Tahsin’i bakan yap, Sunat’ı görevde tut” falan…
O kadar!

Azerbaycan yoksul da olsa bir dünya devletidir.
KKTC bir “uydu” devlet (!)

O yeni siyaset denilen de Kıbrıs’ın kuzeyinin yalnızlığı, görünmezliği ve uluslararası toplumun dışında bırakılışıdır sadece…