ÖĞRENCİ MERKEZLİ EĞİTİME BİR BAKALIM -2-

Tam ve sağlıklı bir eğitimin olabilmesi için öğrenenle – öğreten arasında mutlaka sıcacık bir ilişki olması şarttır. Dolayısıyla öğretmenin araştırıcı kişiliği, örnek insan olması ve öğrenciyi öğrenme konusunda sevgiyle motive etmesi gerekiyor…

Yeni ders kitaplarının hazırlanmasında hem eğitim alanında geniş çapta deneyimleri, hem de kültürel bir birikimi olan çeşitli uzmanlardan oluşan sistemli bir ekip çalışması şarttır. Bu kitaplarda çözümleme ve anlama yetilerinin geliştirilmesine koşut olarak özgün üşünebilmeyi ve düşündüklerini sözlü ve yazılı olarak dile getirebilmeyi öğrenmesi sağlanmalı öğrencinin.

Neriman Cahit

DERS KİTAPLARI VE ÖĞRETMEN OLGUSU:

Kuşkusuz ders kitaplarının çağdaş bir anlayışla yenilenmesi de atılacak ilk adımlardan biridir. Buna paralel bir adımsa bu kitapları kullanacak ve sistemi sağlıklı bir şekilde oturtacak olan “öğretmendir…” Yeni ders kitaplarının hazırlanmasında hem eğitim alanında geniş çapta deneyimleri, hem de kültürel bir birikimi olan çeşitli uzmanlardan oluşan sistemli bir ekip çalışması şarttır.

Bu kitaplarda çözümleme ve anlama yetilerinin geliştirilmesine koşut olarak özgün düşünebilmeyi ve düşündüklerini sözlü ve yazılı olarak dile getirebilmeyi öğrenmesi sağlanmalı öğrencinin.

Böylece de insanımızın / çocuklarımızın “Ben bunları niye öğreniyorum, hayatta bunların bana ne yararı var” v.b haklı yakınmalara ve insana ciddi şeyler kazandırmayan bilgi yığınları bir kenara bırakılacaktır.

Unutulmamalı ki, dünyada artık iletişim ortamının yoğunluğu nedeniyle okul, birçok fonksiyonlarını yitirmek üzeredir. Çocuk, okuldan aldığı bilginin yedi kat fazlasını okul dışından alabiliyor. Bu sistemde okul, çocuğa bu bilgileri alma ‘anahtarlarını’ bunun yanında bu bilgileri nasıl kullanabileceğinin ‘ipuçlarını’ öğretmelidir. Eğitimde gözetilmesi gereken bir önemli nokta da çocuğun “gelişme ve büyüme çağı özelliklerini” dikkate alması…

 Ezberci, bilgiyi kullanmayı değil, öğretmeyi amaçlayan… Hayatla – çocuğun arasına mesafeler koyan eğitim anlayışı tamamıyla terk edilmeli… “Mutlu bir çocuk ve çocukluk” hedeflenen olmalıdır…

Düşünen… Sorgulayan ve Üreten…

ÖĞRETMENE GELİNCE…

Tam ve sağlıklı bir eğitimin olabilmesi için öğrenenle – öğreten arasında mutlaka sıcacık bir ilişki olması şarttır. Dolayısıyla öğretmenin araştırıcı kişiliği, örnek insan olması ve öğrenciyi öğrenme konusunda sevgiyle motive etmesi gerekiyor…

Öğretmenin yardım ve örneğiyle öğrenci konuşmayı, dinlemeyi ve tartışmayı öğrenecektir.

Konuşmak kadar, “yazılı anlatım” da çok önemlidir… Ve uzun bir süredir sadece, ‘Şık’lara indirgenen eğitimimiz süratle klasik – sözlü ve yazılı anlatıma geçmelidir…

Eğitime yüzeysel açıdan yaklaşan, hiçbir heyecanı kalmamış, sınıfta öğrenmezse özel derse gelsin anlayışı kesinlikle çağdaş eğitimle bağlaşmaz… Tıpkı “yarı gün eğitimin” bağdaşamayacağı gibi… Süratle “tam gün eğitime” geçmek gerek.

Kalıplaşmış konuları öğrencinin okuyup, ezberleyip belleğine yerleştirdiği ve girdiği sınav sonucunda öğretmenin milimetrik ölçütlerine dayanan notları ile başarısının ölçüldüğü bir yöntem yerine… Araştırma ve inceleme sonucu ürettiği yapıtlara göre öğrencinin başarı düzeyinin ölçümlendiği bir yöntemdir çağdaş olan…

Yani, işin başı öğretmendir…

Başarı: Nitelikli ve çağdaş öğretmene bağlıdır… Çünkü, öğretmenlik bir meslek değil, bir sanattır… Onun için yeni ve çağdaş eğitimin ilk adımlarından bir diğeri de öğretmen yetiştiren kurumlarımızın da yeniden yapılandırılarak, ‘öğretmen adayları yanında tüm öğretmenlerin yeniden yetiştirilmesidir… Artık sadece bilgi aktaran öğretmen devri kapanmıştır… Tek bilgi kaynağı öğretmen değildir…

SINAVA ENDEKSLİ EĞİTİM…

Bugün K.K.T.C’de eğitim ‘Sınav endeksli eğitime” dönüşmüştür. Neredeyse daha ilkokulun ikinci sınıfında çocuklar “kolaj sınavlarına” hazırlanmak için özel derslere başlıyorlar… Ki bu, çocuğun oyun saatlerinden çalma, aile bütçesine ağır bir yük, eğitimi hedefinden şaşırtma, bunalımlı bir nesil ve bunalımlı aileler yetiştirmektedir sadece…

Şöyle ki: ‘Sınav Endeksli Eğitim’ bütün eğitim ilkelerini, eğitim hedeflerini, öğrencileri, öğretmenleri, aileleri, eğitim kurumlarını yeniden biçimlendirmiş durumdadır… Sınav, artık bir araç olmaktan çıkmış ‘amaç’ olmuştur. Sınav bir fetiş olmuş, kendi fetişizmini yaratmış… Öğrencinin ne öğrendiği ne öğrenmediği, öğrendiğini nasıl öğrendiği, öğrenmediğini neden öğrenemediği hiç önem taşımamaktadır.

‘Sınav’ dediğimiz sistem de öğrencinin kişiliğini tanımakta, ne davranışlarına bakmakta, ne de düşünceler ve duyguları dikkate almaktadır. ‘Sınav sistemi’ öğrencileri bir ‘bilgi işler makinesi’ saymakta, sonuçları ölçerek değerlendirme yapmaktadır.

Doğru bir eğitim ilkesi olan “İnsan kişiliğini geliştirme, doğru davranışlar kazandırma, eleştirel düşünce sahibi yapma, iletişim kurmayı bilen, üretici, yaratıcı bireyler yetiştirme” ilkelerine uygun programlar ve eğitici yetiştirme bütünüyle ortadan kalkmıştır. Öğretmenlik, ‘insan yetiştirme mesleği’ olan pedagojik kökeninden uzaklaştırılmış, ‘bilgi aktararak sınav kazandıran’ biçimde yeni bir kimliğe zorlanmıştır…

***

Bugün eğitimde çocuklarımız içlin çok yönlü bir bakış söz konusudur… Bir yanda, okul – dersane- özel öğretmenle kuşatılmış ‘sınav karabasanı’, öte yanda ailenin beklentileriyle, özlemleriyle, parasal desteğiyle oluşmuş sessiz baskısı… Bunların ötesinde, kendi isteklerini yapma dürtüsü, tam bir ‘kuşatma psikolojisi’ yaratmaktadır…

Bu yapılanlar gerçekten eğitim midir?

Çocuğun, çocukluğunu yaşayamadığı, gençlerin hayata katılamadığı… Bütün enerjinin, bütün paranın, bütün heyecanların sadece ‘Sınav’ için harcandığı bir sistem (eğitim’ midir?)

Çocukların yetkin kişiliği, bu sistemin neresindedir? Eleştirel düşünce kazanımı, analiz – sentez yapabilme gücü, seçenekli düşünce üretimi bu sistemin neresindedir?

Bilgiyi arayıp bulma yönteminin özümsenmesi, bilginin kullanılma kapasitesi, yeni bilgilere ulaşma, yeni bilgiler yaratma güdüsü bu sistemin neresindedir?

Bilgiyi arayıp bulma yönteminin özümsenmesi, bilginin kullanılma kapasitesi, yeni bilgilere ulaşma, yeni bilgiler yaratma güdüsü bu sistemin neresindedir?

Yetkin insan, yaratıcı insan, mutlu insan bu sistemin neresindedir?

Evet… Maalesef eğitim sistemimiz çoktandır öğrencilerin insan yanını unuttu…

Sınava endekslenen eğitim sonucunda da özel okullar, özel dersler, özel dershaneler ve bunlara dökülen milyonlarca lira. Ve bütün bunlara karşın çocuklarımızın başarılarının (özellikle üniversite giriş sınavında) beklenenin çok altında kalması (hatta giderek düşmesi) artık eğitimimizin acil olarak masaya yatırılıp yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor…

Maalesef eğitim sistemimiz dağınık, eşgüdümsüz, hantal, verimsiz ve savurganlıkta son noktalara varmıştır. Bunun için bu sistem, “katılımcı” bir anlayışla yeniden yapılanmalıdır…

Bunun için de ‘Politikanın eli’ eğitimden uzaklaştırılmalı, eğitimdeki yöneticilerin parti rozetine göre değil… Yöneticilik ve eğitim birimi ile donanımlı olmaları… Yönelme, rehberlik ve danışma hizmetleri ülkemiz koşullarına göre güçlendirilerek eğitimimiz tepeden tırnağa yeniden planlanmalıdır…

 

İlgili Haberler

Dergiler Haberleri