Yücel, öğrenci vizesiyle gayri yasal işler yapılarak, para aklama noktasına gelindiğini ifade ederek, ucuz işçilik, şiddet, fuhuş, taciz ve tecavüz gibi birçok sorunlar yaşandığını açıkladı. Mine Yücel, öğrencilere ucuz üniversite, burs ve kolay vize şartları altında paket sunulduğunu ve genellikle fakir öğrencilerin hedef seçildiğini vurguladı.
Yücel birçok kadının şiddet gördüğünü, parasını alamadığını, polise gitse dahi ‘biz ilgilenmiyoruz, mahkemeye git’ dendiği bir ortamın mevcut olduğunu, Afrikalı erkek öğrencilerin ise acenteler tarafından genellikle inşaat işçisi olarak getirilerek pazarlandıklarını aktararak, ciddi bir “insan ticareti” olasılığına da dikkat çekti
“Maalesef en iyi niyetle insan ticaretine aracı olmuş bir üniversite sektörü gelişti”
YENİDÜZEN (Özel)
Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) Direktörü Mine Yücel, yapılan araştırmalar soncunda yabancı öğrencilerin ciddi sorunlarla boğuştuğuna dikkat çekerek; ucuz işçilik, şiddet, fuhuş, taciz ve tecavüz gibi birçok sorunlar yaşandığını açıkladı. Öğrenci vizesiyle gayri yasal işler yapıldığına belirten Yücel, “organize suç örgütleri”nin de devrede olduğunu iddia etti.
Kanal SİM’de yayınlanan Mektepli Bakış programında Akademisyen Umut Bozkurt’un konuğu olan Mine Yücel ve Enfeksiyon uzmanı Dr. Nesil Bayraktar, Afrikalı öğrencilerle ilgili çarpıcı açıklamalar yapdı.
“Toplum çok kültürlülüğe hazır değil”
Afrikalı ve İranlı öğrencilerin yaşadıkları sorunlara araştırmasında yer verdiğini aktaran Yücel, Kıbrıs’ın kuzeyinin hem altyapı hem de üst yapı olarak bugünkü uluslararası öğrenci yoğunluğunun yaşamaya müsait olmadığını belirtti.
Yücel, şunları söyledi:
“Afrikalı kadın bir öğrenci her gün saçına dokunarak bunlar gerçek mi diye soran ya da çikolata renkdli diye kendisine yanaşan birisiyle karşılaşabiliyor. Ama bunlara kültürel farklılıklar deyip gülüp geçiyorlar.”
“Öğrenci vizesiyle gayri yasal işler yapılıyor”
Mine Yücel, öğrenci vizesiyle ülkede gayri yasal işler yapılarak, para aklama noktasına gelindiğini de iddia etti.
“Gayrı yasal bir ortamda öğrenci vizesi kimileri tarafından bir araç olarak kullanıyor” diyen Mine Yücel, bu sayede “kara para aklandığını” söyledi.
Üniversitelerin “kayıt sorununu” ciddiye almadığını, öğrencilerden para geldiği sürece diğer unsurların göz ardı edildiğini aktaran Yücel, “Üniversiteye kayıt yaptıran ama aslında birçok gayri yasal işlem yapan öğrenciler var ” dedi.
“Ucuz üniversite, burs ve kolay vize şartları”
Afrikalı genç kadın öğrencilerin sıkıntılarına da dikkat çeken Yücel, özellikle ulaşım sorunu yaşandığını aktardı. Yücel, öğrencilere ucuz üniversite, burs ve kolay vize şartları altında paket sunulduğunu söyleyerek, genellikle fakir öğrencilerin hedef seçildiğini söyledi.
Yücel şöyle konuştu:
“Genelde acenteler tarafından buraya getirilen öğrencilerden bahsediyoruz. Kıbrıs için burs, ucuz üniversite, kolay vize şartları içerikli bir paket satılıyor. Ve tabi ki Avrupa Birliği içinde olduğu düşündükleri bir adaya geliyor öğrenciler. Geldikleri gün aslında ‘burs’ denen şeyin pek de orda olmadığını görüyorlar. Kendilerine ilk 3 gün yurtta bedava kalma deniliyor, çoğu onu da bulamıyor. Ve bir anda yeni bir ülkeye gelip ortada kalan öğrencilerden bahsediyoruz. Genellikle hedef kitle fakir kesim. Bu nedenle buraya gelip, çalışmak zorunda olan kesim” dedi.
“Tacize uğruyorlar”
Öğrenci vizesiyle çalışama şansı olmayan öğrencilerin kampus dışında gayri yasal çalışmak zorunda kaldıklarını aktaran Yücel, toplu taşımacılık olmadığı için de öğrencilerin çoğunlukla otostop ile seyahat ettiklerini söyledi.
“Afrika kökenli kadınların neredeyse tümü tacize uğradıklarını söylüyor” diyen Yücel, yaptıkları araştırmada taciz görmedim diyen tek bir öğrenci yer almadığını anlattı.
Program sırasında “mecbur kaldığı için seks işçiliği yapan” öğrencilere de dikkat çekildi.
“Şiddet olayları ciddi boyutta”
Mine Yücel, yabancı öğrencilerin iş hayatında yaşadıkları zorluklara da değinerek, bu öğrencilerin çalıştıkları yerlerde az para aldıklarını, hatta kimi zaman para alamadıklarını ve dayak gibi şiddet olaylarıyla karşılaştıklarını belirtti.
Yücel, “Mesela Afrikalı bir kadın dayak yiyor olmasına rağmen devamlı geri dönüyor. Niye diye baktığınız da en azından cinsel taciz yok. Çünkü diğer arkadaşlarına baktığında, ‘seks yoksa para da yok’ gibi tehditlerde almaya başlıyorlar. Onun için patrondan gelen mesajları saklayan kadınlar var. Bunları polise rapor etmeye gidildiği zaman polis de çekinebiliyor. Çünkü anladığım kadarıyla bir de Nijerya kökenliler içerisinde, bizim aşiret diye anlayabileceğimiz, kabile gibi bölünmeler, onların birbirlerine intikam için toplu tecavüzler mevcut. Artı öğrencilerin tecavüz ettiği kadınlar da var. İkinci kaynak dediğimiz kişilerle de konuşuyoruz. Onların da dediği ya hatırlayamıyorlar tecavüz olayını ki burada kesinlikle içkilerine uyuşturucu katıyorlar gibi bulgular ortaya çıkıyor ya da videoya çekmek gibi tehditlerle kendilerini daha da bağlıyorlar” şeklinde konuştu.
“Ciddi insan ticareti olasılığı var”
Yücel, çalışma ortamıyla ilgili birçok kadının şiddet gördüğü, parasını alamadığı, polise gitse ‘biz ilgilenmiyoruz, mahkemeye git’ dediği birçok ortamın mevcut olduğunu söyledi. Afrikalı erkek öğrencilerin ise acenteler tarafından genellikle adaya inşaat işçisi olarak getirilip pazarlandıklarını aktaran Yücel, ciddi bir insan ticareti olasılığına da dikkat çekti. Kadınların kimisinin direk olarak gece kulüplerine pazarlandığını aktaran Yücel, bu sonuçların mülakatlarda ortaya çıkan durumlar olup, sistematik olmadığını aktardı.
Ülkede araştırmanın ne anlama geldiğinin de pek anlaşılmadığını söyleyen Mine Yücel, “polis ve bazı yetkililer bunların ispatlamamızı söylüyor. Araştırmalar sadece tabu konulara el atmak ve kamuoyuna bir bilgi vermek için yapılır. Bu ülkede polis var, Başsavcılık var. Üniversiteler kendi araştırmalarını kendi yapmak zorundadır. Para alıp üniversiteye devam etmeyen öğrencileri benden çok daha iyi biliyorlar” şeklinde konuştu.
Dr. Bayraktar: “Konsomatris vizesi
alsalar daha avantajlı olacaklar (!)”
Enfeksiyon umanı Dr. Nesil Bayraktar yabancı uyruklu öğrencilerin ülkeye geldiklerinde “sigortalandıklarını” zannederek, devlet hastanesinden yararlanabileceklerini düşündüklerini, sağlık hizmeti aldıklarını ama bunun karşılığını ceplerinden ödediklerini belirtti.
“Bunun sebebi de ilgili üniversiteler sigortanın parasını aktarmıyor” diyen Bayraktar, bu sorunun çözümü için toplantılar yapıldığını belirtti.
Ülkeye gelen öğrencilerin acenteler tarafından pasaportlarının ellerinden alındığını belirten Bayraktar, “Acenteler öğrencileri konsomatris vizesiyle alsa çok daha avantajlı olacak. Düşünün 2012’de tanıştığım bir öğrenci 2017’de hala pasaportu elinde değil ve ülkesine gitmek istemesine rağmen hiç gitmedi. Konsomatrislerin pasaportları polistedir, bunlarınki patrondadır” diye konuştu. Üniversite yönetimlerini eleştiren Dr. Bayraktar şunları söyledi:
“Eğer ben bir öğrenciyi alıyorsam, ona diploma vaat ediyorsam ve ondan para alıyorsam, bir zahmet okula gelip gelmediğini bileyim. Sınava girip girmediğini bileyim, eğer gelmiyorsa ne yapıyor? Devam zorunluluğu olmayan bölüm gerçekten var mı? 1.5 yıl okula gitmeyen, 3 ay hasta yatanı biliyorum. En son yatan hastamın içtiği ilacın, kendisine verilenin ne olduğunu hala bilmiyoruz. Çünkü Kıbrıs’ta bir toksikoloji laboratuarı yok. Kas erimesi ve böbrek yetmezliğinden yatırdık.” şeklinde konuştu.
“Sağlık için değil yardım için geliyorlar”
Üniversiteli öğrencilerin çoğunlukla hastaneye sağlık için değil, kendilerine yardım edilmesi için geldiklerini aktaran Bayraktar, yüzlerce öğrencinin bu durumda olduğunu ifade etti. Öğrencilerin polise şikayet etmede korku yaşadıklarını aktaran Bayraktar, şu çarpıcı sözleri kullandı:
“Öğrencilerin, yabancı uyrukluyum, poliste olursam doğrudan sınır dışı edilirim’ diye bir düşünceleri var. Sınır dışı edilmeleri için bile pasaporta ihtiyaçları var ve pasaportlarının yerini bile bilmiyorlar. Çünkü bahsettiğimiz acentelerde sürekli el değişiyorlar. Ve birbirlerine paket satar gibi insan satıyorlar” dedi.
Dr. Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun denetlenemez olmasını ben kabul edemem. Şöyle ki; şu an üniversite sayısıyla denetim yapamıyorlarsa, sayı 32 olduğunda neyi denetleyecekler? Kısa ve orta vadeli plan yaptıklarına inanmak istiyorum ama inanmıyorum. Çünkü bunun sonuçlarını ben sağlık basamağında bu şekilde yaşıyorsam, diğer alanlarda nasıl yaşanacağını hayal etmek istemiyorum. Çünkü bu çocukların sömürüsünü önleyebilmek için ne bizim içimizde örgütlenmiş yapı vardır ne de bu çocukların ses çıkarabilecekleri bir birlikleri vardır. Ama elimizde Uluslararası İnsan hakları Sözleşmesi var”