Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Öztoprak, “Doğrusu çok üniversitenin ülkenin yararına olduğuna inanmıyorum” diyerek, “Üniversiteler çoğalmış olsa bile risk sayıda da değildir, denetimdedir. Bizim en büyük sorunumuz denetimi yapabilmektir” şeklinde konuştu.
YÖDAK’ın hem siyasilerden hem de üniversitelerden arınmış özerk bir yapıya kavuşması gerektiğini de ifade eden Öztoprak, “Biz bunu sağladık mı? Yeterince değil” dedi.
Pandemi süresi boyunca yükseköğrenimde yeterli planlamanın da yapılmadığını kaydeden Öztoprak, yüz yüze eğitim ortamının mutlaka sağlanması gerektiğini vurguladı.
Öğrencilerin adaya gelişinin neredeyse imkansız olduğunu belirten Öztoprak, planlama yapılmadığını ifade etti.
YENİDÜZEN: Mart’ tan itibaren yükseköğrenim yeni bir süreç içerisine girdi. Bunca yıllık yüksek öğrenim deneyiminiz ile siz nasıl yorumlarsınız?
Abdullah ÖZTOPRAK: Dünyanın beklemediği bir durum oluştu. Hatta ‘bu salgın yazda biter, eğitime devam ederiz’ öngörümüz vardı. Ama bu maalesef böyle olmadı. Benim öngörüm yükseköğrenimde bir yıl daha pandemi döneminin devam edeceğidir. YÖK’ün aldığı karar ise ‘uygulamalı dersleri Şubat’a aktarın’ şeklindedir. Birçok üniversite aktardı ama orada da bence sorun yaşanacak. Üniversitelerimiz ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışsa da yabancı öğrencinin gelmesinde sorunlar yaşanıyor.
Ama pandemi öncesi verilen eğitim şu an üniversitelerde verilir mi? Bence hayır. Zaten üniversite sadece sınıfta alınan ders değildir. Üniversite, gençlerin sosyal olarak bir araya geldiği ve geliştiği bir ortamdır. O yüzden yüz yüze eğitim kaçınılmazdır. Biz üniversiteler olarak en iyisini yapmaya çalışıyoruz ama en iyisini yapıyor muyuz? Aslında bu işlerin çok iyi planlanması gerekirdi.
YENiDÜZEN: Mart’tan itibaren süreç başladı, YÖDAK, hükümet ve üniversiteler bu planlamayı organize edemedi mi? Yoksa her üniversite kendi kendine mi çözüm arayışına girdi?
Abdullah ÖZTOPRAK: Ülkenin ekonomisi düşünüldüğünde öğrencilerin buraya gelmesi büyük önem taşıyordu. Öğrencilerin gelmesinin maksimuma çıkarılmasını sağlamak için bunun çok iyi planlanması gerekirdi. Ağustos’ta yükseköğrenimde nasıl bir süreç yaşanacağı belliydi. Yüzde 40 yüz yüze eğitim, yüzde 60 online ders olabileceği YÖK tarafından gündeme getirildi. Yani aslında bu dönem online olarak devam edilecek öngörüsü vardı.
Öğrencilerin adaya gelmesi neredeyse imkansız hale geldi. Gelmek isteseler bile uçaklarda yer bulmak dert. Bunların iyice planlanması gerekirdi. Bu planlama yapıldı mı? İstenilen seviyede değil.
Sağlık açısından da tedbirler alınmalıydı. Öğrencilerin belki de ülkeye gelişi daha geniş bir sürece yayılmalıydı. Belki üniversiteler ile konuşulup fakülte fakülte üniversiteler açılabilirdi. Bir anda 50-60 bin öğrencinin ülkeye gelmesi zaten kendi başına bir olay. Bunların bir de karantinaya gireceğini düşünün. Böyle olmaması gerekirdi. Bütün bunlar planlanarak, yapılabilirdi.
Şimdi bu iş Şubat’ta da olacak. Bir dönem online, kısmen yüz yüze eğitim olacak. Üniversite öğrencileri de online eğitimi daha çok tercih ediyor.
Ama asıl önemli olan bilgiyi ölçmedir. YÖK’ün de çok önem verdiği konu, ölçerken sınav tekniğinin sağlanması gerekir. Bunun bu koşullarda ve bu deneyimi yaşamamış üniversitelerde bunun yapılabileceğini zannetmiyorum.
YENiDÜZEN: Tüm bunları planlayacak bir üst kurul oluşturuldu mu?
Abdullah ÖZTOPRAK: Bunları planlaması gereken Eğitim Bakanlığı’dır ama bunları planlayıp, uygulamaya geçirecek elemana sahip mi? Bilemiyorum. Rektörlerden de bilgi alarak, tüm planlamanın birlikte yapılması sağlanmalıdır. Gerekirse bu yıl eğitim süreleri kısaltılabilir, ders sayıları artabilir, cumartesi eğitim verilebilir. 2020-2021 öğrenim yılı çok fazla zarara uğramadan, öğrenci kaybı da olmadan atlatılmalıdır.
“Beklentinin altında”
YENiDÜZEN: Ülkedeki üniversitelerin tercih edilmesi beklediğiniz kadar mıydı? Yoksa çok daha fazla tercih edilebilir miydi?
Abdullah ÖZTOPRAK: Beklentimizin altında oldu. Bu süreç içerisinde üniversiteler de zarar görüyor. Bir de KKTC üniversitelerinin kendi aralarındaki rekabetinden dolayı çok yüksek sayıda burs veriliyor, toplum açısından bu belki tamamdır ama üniversitelerin bu konuda kayıpları oluyor. Sayısal olarak düşüş olmamasına rağmen, gelirlerde bir düşüş olacak.
YENİDÜZEN: Sizin okulda online ve yüzyüze eğitim oranı nedir?
Abdullah ÖZTOPRAK: Şuana kadar yapılan kayıtlardan 150-160 civarındaki öğrenci online eğitimi tercih etti. Bir kısım öğrenci pandemi süresince burada kaldı, onlar yüzyüze eğitim görmek istiyor. Kıbrıslı öğrencilerin de tercihi yüzyüze eğitimdir.
“Süreç Şubat’ta da bitmeyecek”
YENİDÜZEN: Ekonomik olarak üniversitelerin, ülkeye katkısı yadsınamaz.
Abdullah ÖZTOPRAK: Hepimizin istediği öğrencilerin adaya gelmesidir. Üniversitelerin de aslında yaşayabilmesi için de bu gereklidir. ‘Online eğitim verelim, parayı alalım’ durumu olmaması lazım. Her ne taraftan bakarsanız bakın, üniversiteler ‘online’ değil de yüzyüze eğitime geçmelidir. O nedenle biz iyice tedbirlerimizi almalıyız. Çünkü bu süreç Şubat’ta da bitmeyecek. İyice plan, program yapıp öğrenciyi ülkeye getirtmeliyiz
YENiDÜZEN: DAÜ’de rektörlük geçmişiniz var. DAÜ, bu dönem online eğitim yapmaya karar verdi, özellikle Mağusa esnafı tarafından tepki topladı. Sizce DAÜ’nün seçeneği bu mu olmalıydı?
Abdullah ÖZTOPRAK: Ben bu yolu tercih etmezdim. Gelecek olan öğrenci gelirdi. Yalnız orada şöyle bir düşünce olabilir; eğer öğrenciyi buraya gelmeye zorlarsak, birçok öğrenci Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş yapacak. Bir yıl değil, sürekli öğrenciyi kaybedeceğiz. O nedenle böyle bir karar verilmiş olabilir.
YENiDÜZEN: Artık sayısını kestiremiyorum birçok üniversite açılıyor. Bu sizce yükseköğrenim için sağlıklı bir gelişim mi?
Abdullah ÖZTOPRAK: Kaynakların bölünmesi açısından baktığımızda doğru değil. Rekabet açısından baktığımızda doğru gibi gözükse de öyle değil. Doğrusu çok üniversitenin ülkenin yararına olduğuna inanmıyorum. Üniversiteler çoğalmış olsa bile risk sayıda da değildir, denetimdedir. Bizim en büyük sorunumuz denetimi yapabilmektir. 20 üniversitenin tek bir kurum tarafından denetlenmesini beklemek olmaz. Buna kaynak, personel ayrılmalıdır. Aynı zamanda akademik olarak denetleyen kurum, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte mali, eğitim ve diğer konularda denetim yapması gerekir. Yani yükseköğrenimin denetimine kaynak ayıracaksınız ve denetim kurumlarının bağımsızlığı sağlanmalıdır. YÖDAK, hem üniversitelerden, hem de siyasilerden bağımsız olmalıdır. Biz bunu sağladık mı? Yeterince değil. 3’nü Meclis, 1’ni Cumhurbaşkanlığı, 3 üyeyi de üniversiteler atar. Bu çok doğru yöntem değildir. Tabi bu görevleri yürüten arkadaşlar çok özverili görevlerini yapıyor.
Siz her ne kadar da bağımsız ve özerk bir kuruluştur deseniz de aslında birisine bağlı özerk bir yapısı yoktur. Buna kafa yormalıyız ve bu kurumlar siyasilerden arınmalıdır. Hatta ‘kurul üyeleri KKTC vatandaşı olması gerekir’ denilir ama bence tam tersi vatandaş olmayan, yurt dışından profesörler bile olabilir ki daha bağımsız bu görevler yürütülsün.
YENiDÜZEN: Sizi en son Final Üniversitesi’nde görmüştük, şimdi Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde görevdesiniz. Daha önce de DAÜ’de rektörlük yaptınız. Neden UKÜ?
Abdullah ÖZTOPRAK: İdari konularda yönetimle anlaşamadım o nedenle Final Üniversitesi’nden ayrıldım. Aslında yaşım geldi, emekliye ayrılayım mı düşüncesindeyken, baktım ki emekli olamam, evde oturamam. Böyle bir teklif gelince de burada önemli bir potansiyel gördüm. Deneyimlerimle birlikte çok önemli noktalara üniversiteyi taşıyacağıma inanıyorum. Kurumsallaşma, eğitimde kalite, eğitimin ölçülmesi üzerinde daha önce DAÜ ve Final Üniversitesi’nde de çalıştığım 2 arkadaşımla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Ben icranın içinde değilim, üst kuruldayım. İnşallah uyum içerisinde çalışarak, üniversiteyi çok iyi noktalara getireceğiz.