Üniversiteler adası olarak anılmak istediğimiz bu coğrafyada hep unutulan bir yükseköğretim kurumu var; Atatürk Öğretmen Akademisi… Oysa Öğretmen Akademisi bu ülkedeki ilk ve en köklü yükseköğretim kurumudur. Ülkemizdeki üniversiteler henüz mezun vermemişken; eski adıyla Öğretmen Koleji’nden mezun olanlar dünyanın bir çok üniversitesinde yüksek lisans, doktora yapmaya başlamışlardı bile… Ayrıca 1937’deki kuruluşundan bugüne sürekli olarak toplumsal ihtiyaçları karşılama konusunda önemli misyonlar üstlenmiştir. Bu ülkenin temel eğitim kademesindeki öğretmenlerini yetiştirmiş, belki de toplumsal gelişmenin en önemli yapıtaşlarından biri, toplumuzdaki önemli kanaat önderlerini yetiştiren kurum olmuştur.
Atatürk Öğretmen Akademisi’nin bugün çok büyük eksiklikleri vardır. Bütçesi, alt yapısı, olanakları ve daha birçok yönü ciddi anlamda geliştirilmeye muhtaçtır. Ancak bu durumuna rağmen marka değerini korumaktadır… Bunun en önemli nedeni, bu ülkedeki en üst düzeydeki öğrenci profiline sahip öğrenciler tarafından tercih ediliyor olmasıdır…
İngiltere’nin AB’den çıkma tartışmaları, Türkiye’de yaşanan darbe girişimi ve buna bağlı olarak Türkiye üniversitelerinde ortaya çıkan gelişmeler, ülkemizde kalite kaygısı olmadan mantar gibi çoğalan üniversitelerin varlığının tavan yapması ülkemizdeki üst düzey öğrencileri heyecanla Atatürk Öğretmen Akademisi giriş sınavını beklemeye sevk etti. Ancak böylesi bir sınavdan ses seda yok… Bu konuda bilgi sorun öğrenci adaylarına verilen yanıt ise çok daha ilginç: “Bu yıl Atatürk Öğretmen Akademisi’ne öğrenci alınmayacak…”
Peki, ama neden?
Örneğin geleceğe yönelik bir projeksiyon yapıldı ve gelecekte okul öncesinde ve ilkokullarda öğretmene ihtiyacımız olmayacağı sonucuna mı ulaşıldı? Yoksa başka bir dert mi var?
Oysa hükümet programında okul öncesinin yaygınlaştırılması, yeni ilkokulların eğitim sistemine dahil edilmesi öngörülüyordu… Bu politikalardan vaz mı geçildi? Yoksa bütün bunlar için öğretmene ihtiyaç olmayacağı mı düşünülüyor? Dahası her geçen gün temel eğitim kademesinde özel okullar açılmaya devam ediyor. Bu okullarda görev yapacak öğretmenlerin nerelerden mezun olması bekleniyor!
Yanıtsız kalan bu sorular bir yana, Atatürk Öğretmen Akademisi’nin geleceği ile ilgili çok daha farklı tartışmalar ağızdan ağıza dolaşıyor… Bu konuda resmi bir açıklama olmadığı için dedikodu üzerinden yorum yapmamak adına ben de daha fazlasını ifade etmek istemiyorum.
Ne yapmalı?
Hiç kuşku yok ki Atatürk Öğretmen Akademisi’nin sahip olduğu tarihsel ve kültürel değerleri korunarak, okul öncesi ve ilköğretim kademelerine öğretmen yetiştirme misyonunun geliştirilmesi sağlanmalıdır. Ancak bu yeterli değildir…
Akademi’nin yaşaması, marka değerini koruması için atılması gereken önemli adımlar var. O adımlardan birisi akademiyi bir eğitim araştırma merkezi haline dönüştürmektir. Bunun için de yapılması gereken en önemli uygulama, öğretmen yetiştirme eğitimi yanında lisansüstü eğitim programlarını hayata geçirmektir…
Akademi bünyesinde açılacak yüksek lisans ve/veya doktora programları, hem akademinin eğitim araştırmaları odağında gelişen bir kurum olmasını, hem de öğretmen adaylarının çağdaş eğitim-öğretim kuramlarının ve araştırma kültürünü içselleştirmesini daha etkin hale getirecektir. Dahası akademinin döner sermayesine ciddi katkılar sağlayacak, böylelikle öğrencilerine daha nitelikli hizmet verilmesinin önü açılacaktır…
Ayrıca Atatürk Öğretmen Akademisi; öğretmenler için önemli bir hizmet içi merkezi olabilecek potansiyele sahiptir. Zaten kuruluş yasası da bunu öngörmektedir.
Öte yandan Akademinin kuruluş yasasında yer alan bir diğer önemli olgu da; akademinin, eğitim sistemimizin ihtiyaç duyduğu ölçme-değerlendirme merkezi görevini üstlenmektir.
Kısacası Atatürk Öğretmen Akademisi’nin sonunu getirecek, onu kurumsal olarak zayıflatacak; sınav yapmamak, öğrenci almamak gibi yaklaşımlardan uzak durulması gerektiği aşikardır… Bu yaklaşımların aksine Atatürk Öğretmen Akademisi’nin tarihsel ve kültürel misyonu desteklenmeli, güçlendirilmeli ve tüm ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik politikalar belirlenmelidir. Sahip olduğu yasal mevzuatının öngördüğü gibi temel eğitim kademesine öğretmen yetiştirmenin yanında kaliteli bir hizmeti içi eğitim merkezi ve nitelikli bir ölçme-değerlendirme merkezi olarak da hizmet verebilecek duruma getirilmelidir.
Atatürk Öğretmen Akademisi’nde görev yapan öğretim elemanlarının akademik, bilimsel ve profesyonel deneyimleri, bu adımlarım atılması için yeterli olduğu tartışılmazdır. Geriye kalan Atatürk Öğretmen Akademisi yönetiminin böylesi bir iradeyi ortaya koyma becerisini göstermesidir…
-----------------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
Okullar Kime Ait?
Hiç düşündünüz mü, okullar kime ait? Hangi okullar diye sorduğunuzu duyar gibiyim… Bütün okullar; devlet okulları, özel okullar ve diğerleri…
Sanılanın aksine okullar ne devletin ne de özeldeki sermaye sahiplerinindir. “Okullar; öğrencilere, öğretmenlere, topluma ve gelecek nesillere aittir.” Bu nedenle herhangi bir okul için yapılacak herhangi bir değerlendirme bu olguların tamamını düşünme gerekliliği vardır.
------------------------------------------------------------
Gülmece
Yalakalık
Padişah bir saray yaptıracak. Yalaka çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri. Teslim edecek. Padişah almış vezirini sarayı gezmeye çıkar.
Yalaka çavuşla çok iyi anlaşamayan vezir, sarayın tuvaletinin olmadığını fark eder ve bu durumu padişaha hissettirmeye uğraşır. Hemen söze başlar:
- Hünkarım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz?
Yalaka çavuş fırsat verir mi? hemen atılmış söze. Vezire dönerek:
- Sana ne… Koskoca padişah! Sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!