Eğitim, toplumsal bir sistem olarak ele alındığında, bu sistemin başlıca öğelerini; öğrenciler, öğretmenler, eğitim programı, yöneticiler, eğitim uzmanları, eğitim teknolojisi, fiziksel ve finansal kaynaklar oluşturmaktadır. Hiç kuşku yok ki, bunların içinde en önemlisi öğretmendir… Eğitimin niteliği ve kalitesi de büyük ölçüde öğretmenlerin niteliği ile doğru orantılıdır.
Toplumun her kesiminin öğretmenlerden beklentileri oldukça fazladır. Bu beklenti; öğrencileri eğitmenin yanında toplumun sahip olduğu kültürel mirası koruma ve aktarmanın yanı sıra sosyal ve ekonomik değişime yardım etmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan öğretmenler, günümüzde meydana gelen değişmeleri yakından takip etmesi gereken ve değişime en fazla ayak uydurmak zorunda kalan kesim olmuştur. Bu durumda öğretmenlerin görevi; çocuklar ve gençleri yaşadıkları toplumun kimliğini korumak ve aynı zamanda evrensel değerleri içselleştirerek, küresel dünyaya onları hazırlamak gibi karmaşık unsurlar içermektedir. Bütün bunların yanında öğretmenler, eğitim sistemlerine entegre edilmeye çalışılan birçok yönetsel uygulamayı da öğrenmek, bilmek ve uygulamak durumundadır… Birçok ülke eğitim sisteminde, öğretmenden bunların tümünü de aynı anda yerine getirmesini beklemektedir.
Japon eğitim felsefesini oluşturan şu sözler toplumların öğretmene neden değer verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır: “Yetiştirdiği her insanı yeniden kullanabilen toplum, akılcı, uygar, ileri bir toplumdur. Ancak, yetişkin insanların en iyilerini öğretmenlik mesleğine seçebilen toplum en güçlü toplumdur” (Fromm, 2001).
Toplumun güçlü olması bireyin güçlü olmasıyla orantılıdır. Bireyin güçlü olması ise onun bireysel yeteneklerini kullanabilen, bağımsız karar verebilen, kişiliğini bulmuş, başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilen bir kişi olarak yetiştirilmesi ile sağlanabilmektedir. Bu da yalnız ve ancak nitelikli bir öğretmenlikle olur…
Bir toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik alandaki gelişmişlik düzeyini ortaya çıkarmak için o toplumda öğretmenin sosyal, kültürel ve ekonomik alandaki durumuna bakmak toplumu anlamak açısından yeterli bir gösterge olabilir.
Platon (Eflatun), “kaç çeşit insan varsa o kadar devlet şekli vardır” demektedir. Burada vurgulanmak istenen, bütün sistemlerin temel öğesinin insan olduğudur…
Eğitim sistemlerinin de temel öğesinin insan olduğu ve de insanların toplumları meydana getirdiklerinden hareketle her toplumun kendine özgü bir eğitim sisteminin olması gerekmektedir. Galiba yapmamız gereken ilk ve en önemli şey, kendimize ait bir eğitim sistemini tam anlamıyla kurmak ve nitelikli öğretmen kadrosuna sahip olmayı başarmak…
----------------------------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Hayat Bir Sınav Mıdır?
Hayır değildir…
Kuşkusuz, yaşantımız boyunca önemli ya da önemsiz birçok sınavla karşılaştık. Ancak bilim insanlarına göre, önemli olanın sınavlardaki başarınızdan çok o sınavlardaki sorulara verdiğimiz yanıtların ne olduğudur. Bilim insanları, J.J. Rousseau’nun "soru sormak zannedildiği kadar kolay bir hüner değildir” tespitine vurgu yaparak çoğu zaman bir sınavda başarısız olan kişilerin o soruları hazırlayanlardan daha zeki olabileceğini belirtmektedirler…
Öte yandan sahip olduğumuz zeka alanlarının gelişme dönemi olan çocukluk ve ilk gençlik yıllarında gereğinden fazla ve sadece ansiklopedik bilgi olarak ders çalışmanın insanın zihinsel gelişimini ve yaratıcılığını ortadan kalkmaktadır. Prof. Dr. Ali Nesin’e göre okul, etüd, test, ders, dershane derken öğrencilerin haftanın bir günü bile tatil yapmadan çalıştığını, “yöneticiler, çocuklarımız kadar çalışmamızı isteseler ülkede isyan çıkarmaya varan karşı duruşların olabileceğini” belirtiyor.
Oysa çocuklarımızın sesi bile çıkmıyor… Değil mi?
-------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
Penaltı Deneyi
Bir grup futbolcuya penaltı atışı yaptırılır. Başka bir grup oyuncuya da penaltı atışını hayallerinde yapmaları istenir. Her iki grubun da fizyolojik yapılarındaki hareketliliği ölçmek için kafalarına elektrotlar yerleştirilir. Çıkan sonuç çarpıcıdır. Hayali penaltı atan grubun fizyolojilerindeki hareketlilik, gerçekten penaltı atanlarınkiyle eşit ya da fazla çıkmıştır.
Bu yöntem çeşitli terapi tekniklerinde de kullanıldığı bilinmektedir. İnsanların zihinsel yollarla dinlenmeleri ya da öğrendiklerinin kalıcılaşması sağlanabilmektedir. En büyük dahi olarak kabul edilen Albert Einstein’ın da günün belli dilimlerinde düşünce deneyleri yaptığı birçok kitapta yer almaktadır.
Deneyin ortaya koyduğu gerçek şudur: Öğrendiklerimizi zihinsel canlandırma yoluyla pekiştirmek mümkündür. Zihinsel canlandırmayı, pekiştirme ihtiyacı duyduğumuz her konu için kullanabiliriz. Örneğin bir sınava hazırlanırken…
----------------------------------------------------------
Anlayana Gülmece
Nasıl Zengin Oldum?
Gazeteci, ülkenin en zenginlerinden bir işadamıyla röportaj yapmaktadır. Sorar:
- Efendim, bize bugünlere nasıl geldiğinizi, bu serveti nasıl oluşturduğunuzu anlatır mısınız?
- Zevkle... Gençlik yıllarımdı ve yeni evlenmiştim. Cebimde birkaç sentten başka bir şey yoktu. Cebimdeki 5 sentle, bir elma aldım. Akşama kadar onu parlatıp, 10 sente sattım. O gece sabahı zor ettim. Ertesi sabah, 10 sentle 2 elma aldım ve onları da sattım. Böyle çalışarak, bir ay sonunda, 10 dolardan fazla para kazanmış oldum. Ertesin ayın başında, karımın halası öldü ve bize 20 milyon dolar miras bıraktı...