Hasan Özder
Kalkınmanın son hedefi, toplumundaki bireylerin mutluluğudur. Bireyin iyi bir öğrenim görmesi ve buna bağlı olarak öğrenimine uygun olarak istihdam edilmesi en önemli beklentisidir. Bu bağlamda, eğitim ve istihdam arasındaki ilişkinin önemli olduğu söylenebilir. Burada ortaya çıkan diğer önemli bir kavram da ‘eğitim planlaması’dır. Küreselleşme ile birlikte uygulanan neoliberal politiklar sonucunda eğitim ve istihdam arasındaki tutarsızlıkları artırmakta aynı zamanda da işsizlik oranını yükseltmektedir. İşsizlik oranlarının yüksek olması nedeniyle ücretler düşmüş, emekçilerin yaşam koşulları kötüleşmiştir. 2000’li yıllarda neoliberal politikaların tahribatını önleme adına istihdam tedbirleri adı altında bazı önlemler alınmış̧; fakat sermaye sınıfı ve emekçi sınıfı arasındaki uçurum, sermayenin lehine giderek artmaya devam etmiştir (Aydın, 2013). Türkiye’de yeni mezun kişilerin önemli bir kısmının işsiz kaldığı ya da istemedikleri işlerde çalıştıkları söylenebilir (İncekara, 2010). ‘Türkiye’de genç işsizlik, yetişkin işsizliğinin üzerindedir. Ayrıca, genç işsizlikte yıllar itibariyle bir iyileşme olmadığı görülmektedir.’ (Çondur ve Bölükbaşı, 2014). Eğitimli genç nüfus, toplam işsizlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. 15 - 24 yaş grubu içinde lise ve daha yüksek eğitimli olanların yaklaşık beşte biri istihdam imkânı bulamamakta ve bu kesim, işsizlerin arasına katılmaktadır (Oktay, 2014: 219). Ayrıca, meslek teknik liselerden mezunlarının işsizlik oranları genel lise mezunlarına göre aynı kalmıştır. Bir başka anlatımla, meslek teknik liseleri mezunlarında beklenen düzeyde istihdam artışı sağlanamamıştır (Özcan, 2014).
Eğitim ve istihdam arasındaki ilişkinin dengeli bir planlama ile sağlanması gerektiği açıktır. Türkiye’de öğretmen yetiştirmenin ihtiyaç doğrultusunda planlandığını söylemek mümkün değildir. Hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyulduğu ve bu ihtiyacın nasıl karşılanması gerektiği, tutarlı bir planlama ile yapılmamaktadır. Bazı alanlarda öğretmen ihtiyacının olmadığı, bazı alanlarda ise çok fazla ihtiyacın olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, din eğitimi öğretmenlerinin çok kolay bir biçimde atama aldığı ve herhangi bir istihdam sıkıntısı yaşamadıkları söylenebilir (Tunç, 2012). Toplumun ihtiyaç duyduğu sayıdan daha fazla öğretmen adayının eğitim fakültelerine alınması ile istihdam sıkıntısının doğduğu söylenebilir. Buna ek olarak, fen-edebiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerin -ki işsizlik kaygıları çok yüksektir (Tekin, 2015)- ve ayrıca alan dışından pedagojik formasyon programını tamamlayanların atanmaları da istihdam sıkıntısını artırmaktadır (Özdemir, 2014; Yılmaz, 2015). Bu nedenle, üniversite mezunu öğretmen adaylarının çoğunlukla lise ve daha alt düzeyde eğitim gerektiren, düşük ücretli, geçici, kesintili, güvencesiz işleri yapmakta bir yandan da “asıl” işlerini aramaya devam etmektedirler (Karakul, 2012). Dolayısıyla, ‘beyaz yakalı’ çalışanlar olacakları varsayılan üniversite mezunları, ‘mavi yakalı’ olmuşlardır. Kalay (2010)’ın araştırmasına göre, mesleki teknik eğitim fakültesi mezunlarının öğretmen olarak istihdam edilememesi, bu mezunları sanayiye yöneltmektedir. Plansız ve ihtiyaç fazlası öğretmenlerin yetiştirilmesi, halen eğitim fakültelerinde okuyan öğretmen adaylarını kaygılandırmaktadır. Meslek alanlarındaki öğrencilere istihdam sağlanması konusunda yaşanan sıkıntı ve tedirginlikler, öğrencilerde işsizlik kaygısı meydana getirmektedir (Dursun ve Bayram, 2013; Kıcır, 2010; Yurdakul, 2006). Arz-talep dengesini gözetmeyen bu sistem, daha çok kaygı ve kaos yaratmaktadır. Oysaki öğretmen adaylarının seçimi aşamasında sıkı bir ele alış olsaydı başka mesleklere yönelmek eleme dışında kalanlar için daha erken olurdu. Bu da gençlerin hem zaman hem de maddi kayıplarının azalmasını sağlamış olurdu. Örneğin, Finlandiya’da öğretmen yetiştiren okullara başvuran adaylar sıkı bir elemeden geçmekte ve sadece başvuranların yüzde 7’sine yakını seçilmektedir (Ministry of Education and Culture, 2014). YÖK başkanı Saraç’ın eğitim fakültelerine baraj puan getirilecek yönündeki açıklaması geç kalınmış bir uygulama olunmasına rağmen öğretmen yetiştirmeye bir kalite getireceği söylenebilir.
Öğretmen yetiştiren bölümlere girişlerin bir plana bağlı olarak yapılmaması, çok sayıda öğretmen adayının mezun olmasına neden olmaktadır. Yapılan merkezi sınavda (KPSS)’da ataması yapılmayan öğretmenler ise ya özel okul veya dershanelere geçmekte ya da devlette iş güvencesinden yoksun olarak ücretli öğretmenlik yapmaktadırlar. Eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesinin ve öğretmenlerin kamu istihdamındaki değişikliklerin sonucu olarak, ataması yapılmayan öğretmenler çalışma yaşamının kısa süreli, geçici ve güvensiz yeni biçimleri ile yaşamak zorundalar (Seher, 2013).Gerek dershane öğretmenlerinin gerekse ücretli öğretmenlerin birçok sorunu vardır. Ücretli öğretmenlerin en önemli sorunlarının; ücretlerin yetersiz olması, iş güvencesinin olmayışı ve gelecek kaygısı olduğu, ücretli öğretmenlik uygulamasının öğrenciler üzerindeki en olumsuz etkilerinin ise ücretli öğretmenlerin taşıdığı kaygıların (gelecek, ücret, KPSS ve özlük hakları vb.) öğrencilere olumsuz yansıması ve sık öğretmen değişiminin öğrencilerde hem uyum hem de disiplin sorunlarına sebep olması belirlenmiştir (Öğülmüş, 2012). Benzer sorunlar, dershane öğretmenlerinde de vardır. Özellikle iş güvencesinin olmaması, yoğun mesai ve ders saatleri, düşük maaş̧, ücretini geç alma, sosyal güvenlik ve özlük haklarının göz ardı edilmesi dershane öğretmenlerini sosyo-ekonomik yönden olumsuz etkilediği gibi, geleceğe yönelik düşüncelerinde de karamsarlığa neden olmaktadır (Ulutaş, 2014; Seher, 2013; Yel, 2014). Ayrıca, dershane öğretmenlerinin iş tatmin düzeylerinin düşük olduğu da söylenebilir (Odabaşı, 2010).
Sözleşmeli personel istihdamı, statü hukukunun tersine ekonomik dalgalanmalara duyarlı olduğu gibi, amire emir komuta yerine işini kaybetme ve ücretini azaltma korkusuyla özsel bağlılık yaratır (Kablay, 2014: 176). Özel okullar; rekabet edebilmek, tercih edilmek ve daha fazla öğrenci kaydı alabilmek için pazarlama ve reklam faaliyetlerine zaman ve bütçe ayırmak zorundadırlar. Özel okullarda çalışan öğretmenler, sık sık bu tip faaliyetlere katılmaktadırlar (Bakioğlu ve Sarıkaya, 2015: 115). Bir başka anlatımla öğretmenler, eğitim ve öğretimi geliştirmek için ayırdıkları zaman ve enerjiyi kısıtlamak ve pazarlama-reklam faaliyetlerine de zaman ayırmak zorundadırlar (Kwong, 2000: 89-90). Burada ortaya çıkan durum, güvencesiz çalışarak işsiz kalma kaygısı ile sürekli otoriteye itaat etme durumudur. Mezun öğretmen adayının çok olması, sermayeye büyük bir esneklik tanımaktadır. Özel okul ve dershanelerde çalışan öğretmenlerin sürekli bir kaygı içinde olmaları, onların mevcut otoriteye itaat etmelerini ve insani olmayan çalışma koşullarına katlanmaları demektir. Örneğin, devlette kadrolu bir öğretmen haftada ortalama 31 saat çalışırken dershane öğretmeni haftada 49 saat saat çalışmaktadır (Gümüş ve Çetin, 2014: 261). Aynı durum, devlette sözleşmeli veya ücretli öğretmenlik yapan kişiler için de geçerlidir (Öğülmüş, 2012; Ölmez, 2009) Devlet, kendine sürekli itaat eden bireyler istemektedir. Oysaki Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, kendine yakın bulduğu din eğitimi öğretmenlerine kadrolu atama olanağını daha çok tanımaktadır.
KKTC’de okulöncesi ve ilkokul öğretmeni yetiştirme işi, Türkiye’ye göre daha planlı bir biçimde arz-talep dengesi gözetilerek yapılmaktadır. Tarihi bir geçmişi olmasından ve bu sistemin kurumsallaşmasından ve ayrıca Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikasının (KTÖS) bu sisteme sahip çıkmasından dolayı günümüze kadar korunmuştur. Paralı özel üniversitelerin özellikle YDÜ’nün (1) bu sistemi bozmasına yönelik çabaları on yıla yakın bir süredir sürmektedir. Okulöncesi eğitimin dört yaş grubuna kadar indirilmesi ve devlet tarafından yaygınlaştırılması yönünde kararlar aldıktan sonra YDÜ, bu karar karşısında boş durmamıştır, denilebilir. Okulöncesi öğretmeni yetiştirmek için programlar açmış, sonrasında da devlet eliyle yürütülen öğretmen yetiştirme sistemini kötülemeye başlamıştır. KTÖS ve YDÜ arasında süren bu mücadelede ihtiyaca dayalı planlı öğretmen yetiştirme sistemi devlet adına halen korunmaktadır.
Ancak sözkonusu paralı özel üniversitenin kurulmuş olan plana dayalı öğretmen yetiştirme sistemini kırma çabası devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki, ‘Neoliberalizmde her şey satılıktır ya da kâr uğruna talan edilebilir.’ (Giroux, 2007: 15). Bu nedenle, nitelik söz konusu değil; önemli olan kâr ve buna bağlı olarak sermayenin güçlenmesidir.
Sendikanın verdiği büyük mücadele ile paralı özel okullardan mezun öğretmen adaylarının devlet okullarına kadrolu olarak atanmaları mümkün olmadığından, diğer bir yöntemle bu sistem yıkılmak istenmektedir. Bu yöntem de şudur: devlet okullarındaki öğrenci sayısını ve öğretmen ihtiyacını azaltmak. Bir başka deyişle, planlı öğretmen yetiştirme sistemi devletin özel okullara verdiği önemle kırılmak isteniyor. Kuzey Kıbrıs eğitim sisteminde özel okulların (2) hızla yaygınlaşması özel okullardaki öğretmen sayısının da aynı oranda artmasını sağlamıştır. Bu artışın ilerleyen yıllarda da devam edeceği söylenebilir. KKTC’deki üniversitelerin aynı zamanda ilkokul ve ortaöğretim okullarının da olması, onlar için büyük bir avantajdır. Kendi bünyelerinde var olan eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin yine kendi ilk ve ortaöğretim okullarında istihdam edilmeleri mümkündür. Buraya kadar her şeyin normal olduğu söylenebilir. Ancak burada öğretmenlerin maaş ve çalışma koşulları üniversite patronlarının keyfine göre düzenlenmektedir. Aynı zamanda, gerek istihdamda gerekse göreve başlayıp bu görevi devam ettirmekte sürekli var olan bir kaygı vardır; o da işsizlik kaygısıdır. Devlet okullarındaki öğrenci azalması ve buna bağlı olarak da azalan öğretmen ihtiyacı, mezun olan öğretmenlerdeki ve aynı zamanda özelde çalışan öğretmenlerdeki işsizlik kaygısını artırmaktadır. Kâr amaçlı bir işletme olarak görülen okullarda çalışan öğretmenler, bu işletme mantığının öngördüğü psikolojik ortamda çalışmak ve ona göre davranmak zorundadırlar. Bir diğer konu ise özelde çalışan öğretmenlerin sendikasız olmasıdır. Oysaki KKTC’de öğretmen sendikaları, güçlü bir örgütlenme yapısı ve mücadelesi ile eğitim sisteminde önemli yer almaktadırlar. Sendikal mücadelede öğretmenlerin gücünü kırmak ve sendikasız öğretmen sayısını çoğaltıp sendikalı öğretmen sayısını da azaltmak egemen güçlerin önemli bir hedefidir. Bu hedefin gerçekleşmesi için de özel okulların artması ve devlet okullarının azalması istenmektedir. Devlet okullarında öğretmen ihtiyacının azalması veya ortadan kalkması ile AÖA’nın kapatılması gündeme gelecektir. Uzunahmet (2013: 50) AÖA’nın kapatılmasına yönelik girişimlerin nedenini AKP hükümetinin KTÖS’ün örgütlü yapısını bozmak için olduğunu söylemekte ve bu durumu şöyle açıklamaktadır:
İlkokul öğretmenlerinin örgütlü olduğu KTÖS, 2000-2001 Öğretim Yılı’nda Türkiye hükümeti tarafından Kıbrıslı Türkler’e bugünlerde olduğu gibi yine dayatılan ekonomik paket sonrasında yaptığı ‘Ne paranı ne de memurunu istiyoruz’ açıklaması ile hem Kıbrıs’ta hem de Ankara’da büyük yankı uyandırmıştı. Ankara’daki egemenler, bu açıklamadan büyük rahatsızlık duymuştu. KTÖS’ün bu söylemi, daha sonra yıllar içerisinde slogan haline dönüşmüş, çeşitli eylemlerde kullanılmış ve özellikle AKP hükümeti ile Kıbrıslılar arasında yaşanan ‘besleme’ krizi döneminde de yeniden gündeme gelmişti. Gerek Ankara’daki gerekse Kıbrıs’taki genel kanı, AKP hükümetine karşı Kıbrıs’tan yükselen ‘karşıt’ söylemin KTÖS öncülüğünde gerçekleştiriliyor olmasıdır. Dolayısı ile egemen güçlere göre KTÖS’ün etkisizleştirilmesi ve onun yaşam kaynağı olan Atatürk Öğretmen Akademisinin kapatılması gerekmektedir.
Sonuç
Öğretmenlik mesleğinde dönüşüm ile işsizlik kaygısı birbirini etkileyen iki kavramdır. Eğitimin özelleştirilmesiyle birlikte güvencesiz bir ortamda çalışan öğretmenlerin elbette işsizlik kaygıları yüksektir. Bu kaygı ile birlikte öğretmen emeğinin değiştiğini ve aynı zamanda sömürüldüğünü söylemek mümkündür. Türkiye’de hem özel okullarda hem de devlet okullarında ortaya çıkarılan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamaları ile öğretmen emeğinin sömürülmesi artmıştır. KKTC’de ise anaokul ve ilkokul öğretmenlerinin ihtiyaç doğrultusunda yetiştirilmesinden dolayı bu kademedeki öğretmen adaylarının işsizlik kaygısının neredeyse olmadığı söylenebilir. Öğretmen adaylarının iş güvencesinin olması, gerek sermaye kesimini gerekse iktidar erkini tedirgin etmektedir. Otoriteye itaati sağlamak için bu sistemin kırılması önemli görülmektedir. Tüm bunlara ek olarak, ortaöğretim alan öğretmenlerinin işsizlik kaygısının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Devlet olanaklarının hemen hemen yok denecek kadar az olmasından dolayı özel okullarda veya dershanelerde çalışma olanağı bulanlar ise ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalmaktadırlar.
*Bu yazı “Alternatif Eğitim” dergisinde 2. sayıda (Mayıs-Ağustos 2016) Türkiye’de yayımlanmıştır.
Notlar
1. Yakın Doğu Üniversitesi KKTC’de paralı özel bir kurum olarak faaliyet göstermektedir. Ürdün tarafından tanınmamaktadır (Kibristime, 2013).
2. Özel okulların tercih edilmesi daha kaliteli bir eğitimden kaynaklanmamaktadır. İren (2009), araştırmasında öğretmen ve sendika yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde şu yanıtları almıştır: Özel okulların daha iyi eğitim verdiği anlayışı var. Belki alt yapı yeterli olduğundan seçiliyor. Gösteriş var sadece. Öğretmenlerin kaliteli olduğunu düşünmüyorum. Sözleşmeli oldukları için az parayla çok iş yaptırılıyor. Bu da öğretmenin niteliğini ve verimliliğini düşürüyor. Devlet okullarındaki eğitim ve öğretmenler daha iyi bence (İren, 2009: 87). Özel okullar, velinin görmek istediğini gösteriyorlar bina, araç-gereç gibi. Ama eğitim boş. Özel okullarda ya emekli öğretmenler ya da öğretmenlik sınavını kazanamamış öğretmenler çalışıyorlar (İren, 2009: 88).
Kaynakça
Aydın, Z. (2013). Neoliberalizmin Türkiye’deki istihdam politikalarına etkisi. İstanbul Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi.
Bakioğlu, A. ve Sarıkaya, A. K. (2015). Eğitimde özelleştirme. Ankara: Nobel Yayınları.
Çondur, F. ve Bölükbaş, M. (2014). Türkiye’de İşgücü Piyasası ve Genç İşsizlik- Büyüme İlişkisi Üzerine Bir İnceleme, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 47, Sayı 2, s. 77-93.
Dursun, S. ve Bayram, N. (2013), “İş güvencesizliği algısının çalışanların kaygı düzeyleri
üzerine etkisi: Bir uygulama”. Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 15(3):
20-27.
Giroux, A. H. (2007). (Çev:Barış Baysal). Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm. İstanbul: Kalkedon Yayıncılık.
Gümüş, A. ve Çetin, İ. (2014). Öğretmen işsizliği ve dershane öğretmenliği: atanan ve atanamayan öğretmenlerin uyaranma biçimleri, (Editör: Kemal İnal ve Nevzat Samet Baykal) Kamusal Eğitime Tehdit Dershaneler. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
İncekara, B. (2010). Gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’de işsizlik. Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
İren, G. (2009). KKTC’de öğretmen sendikalarının eğitim alanına etkilerinin öğretmen ve sendika yöneticilerinin görüşleri yoluyla değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Kablay, S. (2014). Kamu istihdamındaki esnekleşmeye 4B örneğinden bakış, (Hazırlayan: Müftüoğlu, Ö. ve Koşar, A.) Kapitalist üretim ilişkilerinde yeniden esneklik Türkiye’de Esnek Çalışma.İstanbul: Evrensel Kültür Kitaplığı.
Kalay, M. (2010). Mesleki ve teknik eğitim fakülteleri mezunlarının istihdam edilebilirlik becerilerinin işveren görüşlerine göre değerlendirilmesi, Ankara Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Karakul, A. K. (2012). Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizliğinin eleştirel bir çözümlenmesi. Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi.
Kibristime (2013). YDÜ’nün Ürdünle başı dertte. Erişim tarihi: 20 nisan 2016, http://www.kibristime.com/kibris/ydunun-urdunde-basi-dertte-h20694.html ıbrıs manşet gösteren hastahanede ise organ naklians tezis tezi.sek lisans tezi.manşet
Kıcır, B. (2010). Üniversite son sınıf öğrencilerinde işsizlik kaygısı: psikolojik etmenler açısından bir inceleme. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Kwong, J. (2000). Introduction: Marketization and privatization in education. International Journal of
Educational Development, 20(2), 87–92.
Ministry of Education and Culture (2014). Teacher education in Finland. Erişim tarihi: 1 Kasım 2015, http://www.oph.fi/download/154491_Teacher_Education_in_Finland.pdf
Odabaşı, H. (2010). Kamuda ve özel dershanelerde çalışan öğretmenlerin iş tatmin düzeylerinin karşılaştırılması, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Oktay, G. F. (2014). Türkiye’de istihdam analizi (1990-2013). Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Ölmez, Ç. Z. (2009). SözleşmeliÖğretmenlik Uygulamasının Öğretmenler Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi (Trabzon İli Örneği), Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Özcan, V. (2014). Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim ile istihdam ilişkisi. İzmir Gediz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Özdemir, B. (2014). Türkiye’de neoliberal istihdam politikaları ve beyaz yakalı işsizliği “Ankara’da ataması yapılmayan öğretmenler üzerine bir araştırma”. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Öğülmüş, K. (2012). Ücretli öğretmenlerin görevlerini yaparken karşılaştıkları sorunlar ve ücretli öğretmenlik uygulamasının okul yöneticilerce değerlendirilmesi, Gaziosmanpaşa üniversitesi, sosyal bilimler enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Seher, S. (2013). From precarious employment to precarious life: the case of non-appoınted teachers in Turkey, Middle East Technical University, The Graduate School of Social Sciences, Unpublished master thesis.
Tekin, A. N. (2015). Üniversite öğrencilerinde işsizlik kaygısı: Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencileri üzerinde bir araştırma. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Tunç, E. (2012). İlköğretim ve ortaöğretime din eğitimi öğretmeni yetiştirme ve istihdamı (2006-2011 yılları arası). Kayseri Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Ulutaş, B. (2014). Türkiye’de dershaneler ve öğretmen emeği (Editör: Kemal İnal ve Nevzat Samet Baykal) Kamusal Eğitime Tehdit Dershaneler. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Uzunahmet, B. (2013). AKP Atatürk Öğretmen Akademisini neden kapatmak istiyor? Eleştirel Pedagoji politik eğitim dergisi, yıl:5, sayı:26, 48-51.
Yel, Ş. Y. (2014). Neoliberalizm ve Küreselleşme Ekseninde Beyaz Yakalı Emeğin Dönüşümü: Nazilli’de Özel Dershanelerde Çalışan Öğretmenler Üzerine Bir Araştırma, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Yılmaz, G. (2015). Pedagojik formasyon yoluyla öğretmen yetiştirme uygulamalarında karşılaşılan güçlükler ve mezunların istihdamlarının değerlendirilmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Yurdakul, T. (2006). Gazi üniversitesi mesleki eğitim fakültesi uygulamalı sanatlar eğitimi bilim dalı seramik eğitimi anabilim dalı öğrencilerinin işsizlik kaygıları üzerine bir araştırma. Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.