“Öğretmenin eğitim süresi artırılmalıdır”

AÖA Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güneyli,  ülkeye ciddi anlamda yaşanan göç sonrası mevcut eğitimin çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığını söyledi.

Fayka Arseven KİŞİ

Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güneyli,  ülkeye ciddi anlamda yaşanan göç sonrası mevcut eğitimin çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığını söyledi.
Güneyli, akademinin de öğretmen adaylarına değişen bu yapıyı da göz önünde bulundurarak eğitim vermesi gerektiğini kaydetti.
Her yıl Akademi’ye giriş sınavına 400-500 kişinin başvurduğunu ve 25-30 kişinin alındığını ifade eden Güneyli, özel üniversiteler ile protokol yapılarak bu alanda öğrenci yetiştirilmesinin doğru olmadığını söyledi.
Öğretmenlerin kendilerini yenilemesi gerektiğine de dikkat çeken Güneyli, “Ne yazık ki bugün hizmet içi eğitimler gönüllü katılıma bağlıdır.  Mezun olan bazı öğretmenler, ‘ben oldum’ der ve kendini yenilemez. Bu da bir sorundur. Öğretmen eğitimleri, planlı, sistemli ve zorunlu olmalıdır” şeklinde konuştu.
Akademi’de az öğrenci ve az öğretim kadrosu olması nedeniyle canlılık olmadığını ifade eden Güneyli, “Sanki ölü toprağı var. Okulda canlılık yoktur. Bunu sağlayabilmek için sanatsal, sportif etkinlikler Öğretmen Akademisi’ne taşınmalıdır. Burayı sürekli bir eğitim merkezi haline dönüştürmeliyiz” dedi.
AÖA Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güneyli ile bu hafta Akademi’yi ve eğitimde yaşananları konuştuk.

“Öğretmen Akademisi’ne seçilmiş bir grup girer. Ciddi bir sınav yapılır. 400-500 kişi girer 20-30 kişi kazanır. Özel üniversitelere giriş daha farklıdır.”

  • YENİDÜZEN: Atatürk Öğretmen Akademisi’nde Lefke Avrupa Üniversitesi ile protokolü tartışması yaşandı, protokol iptal edildi. Şu an durum ne?
  • Ahmet Güneyli: Geçtiğimiz yıl LAÜ ile bir protokol imzalandı. Akademi’nin işlevinin artırılması, canlanması ve mevcut öğrencilerinin çift diplomaya sahip olması amacıyla protokolün imzalandığı söylendi. Ancak gerek öğretmenler ve gerekse de AÖA’da okuyan öğrenciler içerisinde protokol ciddi tartışmaya sebep oldu. Çünkü belli bir ihtiyaç analiz edilmedi. Protokol tepeden inmiş oldu. O dönemki anlayış ve yönetim bunun daha iyi olacağını düşünerek böyle bir protokol yaptı. Bu karar öncesinde görüşler alınsaydı, belki farklı olurdu. Çünkü üniversitelerin birbirleriyle işlevsel olarak işbirliğine gitmeleri önemlidir. Yani öğretim üyesi transferi olur, projeler olur, bu çok normal. Ama protokol hayata geçseydi bence öğretmen kalitesinin ciddi anlamda sıkıntı yaşanacaktı. Çünkü LAÜ ile olan protokolde ortak programlar vardı. Oradaki öğrencilerle birlikte bazı derslerin, etkinliklerin yürütülmesi de söz konusuydu. Akademiye seçilmiş bir grup girer. Ciddi bir sınav yapılır. 400-500 kişi girer 20-30 kişi kazanır. Diğer tarafta özel üniversitelere giriş daha farklıdır. Yani öğrenci düzeyi olarak bakıldığında bir sıkıntı olabilir.
     
  • YENİDÜZEN: Verilen eğitim farklı mı olacaktı?
  • Ahmet Güneyli: Uyumlaştırılacaktı ve benzer bir programdan geçilecekti. O konuda da bir endişe vardı. Kıbrıs kültürüne, Kıbrıs tarihine ilişkin akademide dersler var. Bu dersler de hatırı sayılırdır. Bunu uyumlaştırmak bile endişe vericiydi. Artı akademinin sınavına vatandaş olan kişiler giriyor, sağlık kontrollünden de geçerek göreve başlıyormuş gibi akademiye alınıyor.

“Eğitim programı güncellenmeli”
 

“Mezun olan bazı öğretmenler, ‘ben oldum der’ ve kendini yenilemez. Bu da bir sorundur. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri, planlı, sistemli ve zorunlu olmalıdır.”

  • YENİDÜZEN: Ülke nüfusu arttı, dolayısıyla öğrenci sayısı arttı, okula, dersliğe ihtiyaç duyuluyor ve tabii ki öğretmene… Akademi bu ihtiyacı karşılıyor mu? Yoksa bu da LAÜ’yle imzalanan protokolün gereklerinden biri mi?
  • Ahmet Güneyli: Akademi’ye alınan öğrenci sayısı İlköğretim Dairesi’ne, sendikaya, bakanlığa sorularak, planlanarak belirlenir ki akademinden mezun olan öğretmenler dışarda kalmasın. Gerçekten ihtiyaca göre alınır. Onun ötesinde eksik olan nedir? Değişen şartlara uygun öğretmenler yetiştiriyor muyuz? Orada bazı sıkıntılar var. Mesela gelen göçmenlere nasıl eğitim verileceği, anadili Türkçe olmayan çocuklara nasıl eğitim verileceği, çok kültürlü eğitim, barış eğitimi gibi konularda aslında oradaki programların biraz güncellenmesi gerekir. Belki dıştan öğretim görevlileri katkı sağlayabilirler. Bir de sanatsal, sportif açıdan günceli yakalamak önemli. Çünkü Öğretmen Akademisi’ne gidip baktığınızda sanki de üzerine ölü toprağı atıldı. Öğrenci, akademisyen azdır. Okulda canlılık yoktur. Bunu sağlayabilmek için sanatsal, sportif etkinlikler Akademi’ye taşınmalıdır. Burayı sürekli bir eğitim merkezi haline dönüştürmeliyiz. Ne yazık ki bugün hizmet içi eğitimler gönüllü katılıma bağlıdır.  Mezun olan bazı öğretmenler, ‘ ben oldum der’ ve kendini yenilemez. Bu da bir sorundur. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri, planlı, sistemli ve zorunlu olmalıdır. Hükümetin bu konuda yasa çalışması olduğunu öğrendim. Kamudaki personelin kendini geliştirmesine yönelik bir yasa geçirilecek. Yıl içerisinde 20-30 saat zorunlu olarak kurslar olacak.

 

 “Okullardaki göçmen ve yabancı öğrencilerin eğitimine yönelik, önce öğretmenleri eğitmeliyiz. Çünkü bu ciddi bir sorun. Bu çocuklar kendi ülkelerinde çok iyi biz de ise sıfır.”

  • YENİDÜZEN: Her şeyi devletten mi beklemek gerekir, yoksa sizin de bu süreç içerisinde yapacaklarınız var mı?
  • Ahmet Güneyli: Kesinlikle haklısınız. Hem akademik kadroya hem de biz yönetim kuruluna ciddi iş düşüyor. Biz projeleri hazırlayıp Eylül döneminde faaliyete geçirmeliyiz. Çok fazla yasa tüzük beklemeden yapmalıyız. Örneğin okullardaki yabancı öğrencilere yönelik en azından önce öğretmenleri eğitelim,  çünkü gerçekten sorun. Bu çocuklar kendi ülkelerinde çok iyi biz de ise sıfır. Eğer öğretmenleri eğitirsek onlar da bu çocukların hayatlarına dokunabilecekler. Bu çok zor bir iş değil. Ama siz bunu yaptığınızda da buna öğretmenler yanaşmıyor. Öğretmen bir şey zorunlu değilse gelmiyor, o motivasyonu yok.


“Okullara ciddi göç var ve biz buna hazır değiliz”

 

“Hiçbir ülkede yoktur 12.30-13.00 gibi öğretmenin görevi bitsin. 4 saatlik bir çalışma süresi var. Tabii ki pat diye bir şeyi değiştiremezsiniz. Öğretmenin haklarını da koruyarak o süreyi artırmalıyız.”

 

  • YENİDÜZEN: Sorun nedir, mesai mi, isteksizlik mi?
  • Ahmet Güneyli: Hiçbir ülkede yoktur 12.30-13.00’te öğretmenin görevi bitsin. 4 saatlik bir çalışma süresi var. Tabi ki pat diye bir şeyi değiştiremezsiniz. Öğretmenin haklarını da koruyarak o süreyi artırmalıyız. Çünkü öğretmenlik de yıpratıcı bir meslektir.
     
  • YENİDÜZEN: Başka ne yapılabilir?
  • Ahmet Güneyli: Okul müdürleri, müfettişleri çok önemlidir. Sadece öğretmene odaklanmamak gerekir. Çükü yöneticiyi değiştirirsek o da okulunda öğretmenine dokunabilecektir. Aynı şekilde müfettiş, bakanlıkla okullar arasında köprü görevindedir. Ama ne yazık ki müfettiş cezalandırıcı, rapor edici bir tavırdadır. Ama okula gittiği zaman yönlendirici olmalıdır. Bu eğitimlerin hepsi akademide verilebilir. Gerçekten üniversitelerde gönüllü akademisyenler var. Belki böyle protokoller yapmalıyız.
     
  • YENİDÜZEN: LAÜ protokolü iptal edildi ama bir daha olmayacak diyemeyiz. Nasıl önlem alınmalıdır?
  • Ahmet GÜNEYLİ: Bu noktada yasalar çok önemli. Belki ilk aşamada gönüllü projelerle başlansa bile orada Öğretmen Akademisi’nde sürekli bir eğitim merkezi yasası olması gerekir. Ayrıca, Akademi kadrosu eğer devamlı ve güçlü olursa aidiyet duygusu da artar. Ben de Öğretmen Akademisi’nden mezun oldum ve oradan mezun olan biri olarak değerini biliyorum. Onun için bu dönemi belki iyi değerlendirebilirim. Aktiviteler, etkinlikler ses getirirse o zaman toplumun hayatına dokunabiliriz, gerçekten iyi şeyler yapılıyor dedirtebiliriz. Çünkü eleştiriliyor, ‘ne yapılıyor’ diye. Bu çok haksızca bir eleştiridir. Yapacağımız işler artık ses getirmeli ki görünür olalım.


 “Öğretmen tükenmişlik yaşayınca mesleğine sarılmaz. 30-40 kişilik sınıfta öğrencilerin yarısının bir başka eğitime ihtiyacı var. Bu da eğitimin boyutunu değiştiriyor”

  • YENİDÜZEN: Akademiden mezun olan öğretmenlerin kalitesi tartışılmaz ama eğitimin kalitesi bugün en büyük konuşulan konu. Sizce sorun nerede?
  • Ahmet Güneyli: Bu biraz siyasi… Ciddi anlamda okullara bir göç var ve biz buna hazır değiliz. Bir devlet politikası olmalıdır. Eğer kendi ülkenize bir göç varsa o çocuklara yönelik programların da revize edilmesi gerekir. Ne çıkıyor ortaya? Özel eğitim ve psikolojik danışma boyutunda ihtiyaçlar çıkıyor. Düşünün siz başka ülkeye yerleştiniz, hem ekonomik hem sosyal olarak ciddi sıkıntılar yaşarsınız. Bizim okullarımız da buna hazır değil. Örneğin özel eğitim öğretmeni çok az. Bu sorunlu yapıda bu durumlara hazırlıklı olmadığımız için diğer normal gelişim gösteren çocuklar da etkileniyor. O yüzden özeller çıkış noktası olarak düşünülüyor. Eğer biz sorunlara çözüm üretemeyeceksek, bu durum da daha farklı bir boyuta geçiyor. Öğretmende de bu tükenmişliğe sebep oluyor. Kendi çare üretemiyor özellikle özel eğitim, psikolojik destek isteyen çocuklar için…
    Öğrencilerin ihtiyaçlarına göre eğitim sistemimiz yoktur. Bu da domino taşı gibi tüm sistemi devirir. Öğretmen tükenmişlik yaşayınca mesleğine sarılmaz. 30-40 kişilik sınıfta yarısının bir başka eğitime ihtiyacı var. Bu da eğitimin boyutunu değiştiriyor. 20 yıl önce belki de ihtiyaç sadece Türkçe matematikti. Şimdi kesinlikle öyle değil. Sosyal duygusal beceriler de büyük önem arz eder. Ama tüm sorunları göçlere de bağlamak doğru değildir.

 

 

 

Röportaj Haberleri