Oh oh ne güzel... Ağır Ceza Mahkememizde bir yılda 629 dava görülmüş... 629 dava..... Ağır olmayan davaların sayısını bilmiyoruz. Binlerce mi ? Onbinlerce mi ? Rakam kaç acaba ?
Ülkem adına üzülüyorum. Eskiden de böyle miydi ? Öyleydi de, haberimiz mi olmuyordu ? Yoksa değiştik mi ? Ne zaman değiştik ? Ne zaman değişmeye başladık ? Değişen biz miyiz ?
İşte gene sorular, sorular...
***
Bir zamanlar Lefkoşa’da bir kadın, bilmem ne nedenle kocası tarafından öldürülmüştü. Haber ülkeye yayıldığında yer yerinden oynamıştı nerdeyse. En küçükten en büyüğe herkes, ama herkes, haftalarca bu cinayeti konuşmuş, kendine göre yorumlar yapmıştı. Şimdi ?
Şimdi, cinayetler, soygunlar, darplar hatta tecavüzler (vb), günlük hayatımızın birer parçası haline gelmiş durumda. Gazetelerde bir cinayet, bir soygun, bir hırsızlık, bir darp olayı çıkmadığı gün yok nerdeyse...
***
İşte size güzel (!) mi güzel, gurur duyacağınız (!) bir haber daha.
Perşembe günkü hesapta yok. Yani, sonuncusu dışında , geçtiğimiz 16 yıl içinde 79 cinayet işlenmiş ülkemizde. Üstelik, bu 79 cinayetin 31’indeki kurbanlar kadınlarmış...
Ve dikkat..... Bu rakam, sadece, işlenen cinayetlerin rakamı. Polise intikal eden veya etmeyen, cinaye teşebbüs, darp, yaralama v.b. olaylarının sayısı hakkında bir bilgimiz yok.
Kimlerdi caniler, suçlular ? Nereden gelmişler, nereye gidiyorlardı ? Kendileri bir yerlere (!) giderken ülkemi kucaklarına almışlar, nereye götürüyorlardı ?
Aklıma takıldı bu sorular. Araştırmayı düşündüm. Sonra, vazgeçtim. Ortaya çıkacak sonuçtan çekindim açıkçası. Hani, deve kuşu misali.... Devekuşu kafasını bir yerlere soktuğunda, kendisi hiçbir şey göremediği içini koskoca gövdesinin de görünmediğini sanırmış... Ben de aynen öyle yaptım. “Hiç araştırma ve öğrenme de... Öğrenirsen bir o kadar daha asabın bozulacak” dedim kendi kendime.
---------------------------
Tartışmaya bak ....
Ohhh...Ne güzel... Ferahlatıcı, rahatlatıcı, sevindirici bir haber daha gazetelerimizde. Sadece bizimkilerde değil, Türkiye gazetelerinde de...
Geçen yıl üniversiteden mezun olan Başbakanımızın kızı, diplomasını, ‘Devlet Töreni’ (!) ile almıştı ya... O hikaye. Ne yapmıştı Başbakanımız ? Devlet Bütçemizden ödenek çıkartarak, yanına yedi refikini de alarak gitmişti kızının mezuniyet törenine. Ve beraberindekilerle birlikte, törende ülkemizi gururla temsil etmişti... İşte o konu yeniden gündemde. Ombudsman “Olmaz öyle şey... Olmamalıydı” demiş.
Sayın Ombudsman... Ne karışırsın sen büyüklerin (!) işine... Bu ülkede büyüklerin, “Ben en büyüğüm, istediğimi yaparım, hiç kimseye de hesap vermem” demelerinin alışkanlık haline geldiğinden haberin yok mu senin ? Yıllardır daha nice konularda işlerin böyle döndüğünden haberin yok mu yani ? Şimdi kalkmış koskoca KKTC’nin koskoca Başbakan’ına hesap soruyorsun. Anlaşılan ‘olay’a bir kulp bulmak için tam mesai yapanlardan da haberin yok belli ki...
---------------------------
Sokak Ağzı
“Gaçag işci...Gaçag göçmen... Gaçag insan... Gaçag silah... Gaçag sigara...Gaçag gannavuri... Gaçag eroin... Gaçag et... Gaçag gumar... Gaçag kerhane... Gaçag inşaad... Gaçag memleket... Gaçıg KKTC... ”
***
“Yahuu çok merak ediyorum... 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs, 30 Ağustos’lar, mesela Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Özbekistan’da da kutlanıyor mu ?”
***
“Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri de ha koptu ha kopuyor...Tek umudumuz AB’ydi, o da uçup gidiyor yavaş yavaş...”
***
“Doktor doktor kalksana...Lambaları yaksana...Genel hastanelerimiz elden gitti..Çaresine baksana....”
***
“Ma farkındasınız hani Türkiyada her konuda, her yerde gavga var ? Politikacılarda gavga, seçimde gavga; televizyonda, her programda gavga, haberlerde, gazeddalarda gavga üstüne gavga... Ne bu sinir be gardaş ? Gavgaynan beslenniller galiba...”