COVID- 19 pandemisi eğitim süreçlerini de alt üst etti.
Her konuda, her sektörde, her dalda meydana gelen değişim eğitimde de yaşandı / yaşanıyor.
Peki bu şartlarda eğitim nasıl başlayacak ya da başlayabilecek mi?
Daha farklı sorarsak bildiğimiz anlamda eğitim olacak mı?
10 Mart’tan itibaren parça parça devam eden yüz yüze eğitimde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına dair net göstergeler var.
Zira öyle sınıflara doluşarak yapılan eğitim bir süre olmayacak, bu kesin…
Peki nasıl olacak? İşte sorun da tam da bu soru ile başlıyor, nasıl olacak?
Bu güne kadar, yani 2020 Mart’tan bu yana ciddi anlamda eğitim kayıpları yaşandı, bu sorun nasıl aşılacak?
Eğitimin bir ayağı devlet bir ayağı da özel okullar hiç kuşkusuz…
Özel okul yöneticileri geçtiğimiz haftalarda YENİDÜZEN’e verdikleri mülakatlarda “açılmaya hazır” olduklarını söylemişti.
Bazı okullarda sınıfların bölüneceği, bazı okullarda ise çok daha az gruplarla eğitim yapılacağına dair hazırlıkların olduğu söyleniyor.
Peki devlet? Özel okullar birer şirket olmanın, ticari bir manevra ile yönetilmenin de kıvraklığıyla böylesi hazırlıklar yaparken devlet ne yapacak? 2020’nin Eğitim Bakanı Çavuşoğlu eğitim kayıplarının online eğitimle giderilemediğini itiraf etmiş, kendisi de bu durumun yeterli olmadığını söylemişti. 2021’in bakanı Amcaoğlu da keza öyle…
Yani elimizde nur topu gibi bir eğitim kayıpları sorunu var…
Online eğitim uygulamasının doğru bir adım olmasına rağmen çok yeterli olduğunu söylemek mümkün değil… Kimi dershaneler ise daha teknik imkanlar kullanarak çocuklarla cep telefonları da ya da bilgisayar üzerinden "zoom" gibi programlarla bağlantı yoluyla canlı dersler vermeye yönelmişti ki; bu uygulama diğer uygulamalardan çok daha faydalı oldu.
Elbette eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetmek mümkün değil… Ne yazık ki kimi öğrenciler hem özel okul hem de dershane uygulamaları ve özel derslerle takviye edilirken kimi devlet okulu öğrencileri daha az derslerle yetinmek zorunda kaldı.
Aslında nereden bakarsanız bakın, hem özelde hem de devlette ciddi bir eğitim kaybının olduğunu söylemek güç değil…
Yukarıda da dediğim gibi ortada net iki sorun var, biri geçmişe dönük eğitim kayıpları, ikincisi de bundan sonrasının nasıl ve ne şekilde olacağı…
***
Eğitimde dijitalleşme birçok fırsatı beraberinde getirdi.
Bu fırsatların eğitim sistemine olumlu katkı verebilmesi için özellikle öğretmenlerin dijital eğitime adapte olması gerekecek.
Sistemin desteklerinin yanında öğretmenlerin kişisel olarak mesleki gelişimleriyle ilgili alacakları eğitimleri bu alanlara yönlendirmeleri yararlı olacak.
İçerisinde bulunduğumuz dönemde dijital yöntemlerle öğrencilere sunulan derslerin konu içeriklerine yönelik telafi eğitimlerin önümüzdeki yazdan itibaren de yapılacağı söyleniyor. Bu telafi süreçlerine dijital eğitimle desteklenmesini faydalı olacağını düşünüyorum. Gerçekleştirilecek telafi eğitimlerin etkililiği ve verimliliğinin artırılması adına bu süreçte öğretmenlerin, öğrencilerini takip etmesi ve süreci irtibatlı şekilde yürütmeleri elzemdir. Öğrencinin çalışma ortamı, dijital ortamda sunulan dersleri takip süresi, veli-öğrenci arasındaki iletişim gibi öğrencinin hem akademik hem de psikolojik gelişimini etkileyecek unsurların öğretmen tarafından takip edilmesi ve müdahale ihtiyacı olan noktalarda gerekli müdahalelerin yapılması bu sürecin öğrenciler için en iyi şekilde geçirilmesine yardımcı olacak.
***
Bu süreçte özellikle öğretmenlerin sahip olması gereken becerilerin değişeceği öngörülüyor. Bu değişiklikleri mevcut öğretmen eğitimleriyle gerçekleştirmek oldukça güç pek tabi…
Eğitimin dijitalleşmesiyle birlikte öğretmen eğitimlerinin de dijital ortamda yapılması hem daha etkili sonuçların alınmasına hem de kaynakların etkili ve verimli kullanılmasını sağlayacak.
Eğer Eylül 2021’de alınacak önlemlerle eğitim dönemi başlayacaksa bunun dijital eğitimle desteklenmesinin yerinde olacağını düşünüyorum.
Kurulacak teknik alt yapı ve bağlantıların, olası bir salgın patlaması durumunda eğitime ara vermeden dijitale kaymanın zaman kaybına sebep olmayacak bir süreci getireceği kesin…
Bu nedenle pandemi sürecindeki dijitalleşmeyi terk etmeden yüz yüze eğitime alınacak önlemlerle başlamak çok mantıklı olacaktır.
2020 ve 2021’i kaybettik, bari 2022’yi kaybetmeyelim…
Coronavirüs kontrolden çıktı mı?
Birkaç haftadır iki soruya cevap arıyoruz.
Birincisi Kıbrıs’ın kuzeyinde coronavirüs kontrolden çıktı mı?
İkincisi de hükümet bu konuda ipleri ekonomi için bilerek mi gevşetti?
Cevabı herkese göre değişken elbette…
Başından beri “gizli bir tehlike” ile mücadele edildiği için “Acaba mı?” şüphesi bizi kemirmeye devam ediyor.
“Bu iş bitti, artık kontrolden çıktı” diyenler bile cümlesini temkinli bir toparlama ile bitiriyor.
Aslında olayları yorumlayan birkaç çeşit insan türü var bu coğrafyada…
Birincisi hiçbir şeyden memnun olmayanlar, kronik muhalifler!
Her şeye şüphe ile bakarlar, dalga geçerler, “iyi olacağına” inanmazlar, yürekten bu bakışa kapılarak yorumlarlar durumları…
Bu grup sosyal medyada kendini hissettiriyor yine…
Ne diyorlar? “Virüs yayıldı, Sağlık Bakanlığı tespit edemiyor”
Başka ne diyorlar? “Testler güvenilmez”
Peki başka? “Vaka sayısı çoktur, devlet gizliyor”
Mümkün mü? Bu kadar kötümser bir olasılıklar zincirinin gerçek olma ihtimali olabilir mi?
Diyelim ki devlet gerçekten vakaları bulamıyor, ya da bilerek ve isteyerek bulmama yolunu seçiyor.
Peki nerede bu insanlar? Hastalığa yakalanmış, evlerinde gizleniyorlarsa neden dökülmüyorlar hastalıktan?
Çok acı gelebilir belki ama neden ölümler duymuyoruz?
Burada iki olasılık öne çıkıyor.
Gerçekten vakaları bulmakta zorlanıyor, ya da bulmak istemiyorsak ve vakalar da toplum içinde ise; ya gerçekten çok yaygın değildirler ya da hastalık kırıp geçirmiyor… İkisinden biri…
Gelelim çok yaygın şekilde dillendirilen diğer şüpheye…
“Testler güvenilir değil”…
Hastanedeki coronavirüs ekibine kulak verirseniz aslında bu iddianın çok da geçerli olmadığını göreceksiniz.
Ne diyor hekim ekibi? Yapılan testler temaslı takibi ve temaslıların temaslılarına yapıldı şimdiye kadar… Şimdi ise virüsün bulaşması olası gruplar teste tabi tutuluyor…
Eğer virüs varsa neden bu gruplarda ortaya çıkmıyor? Çıkmayacak mı? Çıkabilir!
***
Bir de olaylara çok iyimser, hatta tabiri caizse “hükümetçi” gözle bakanlar da var tabii.
Bu hafta meclis oturumunda da izledik, hükümetin başı “büyük bir başarıdan, tarihe geçecek bir durumdan” bahsetti…
O derece mi? Evet o derece… Yavaş canım 'abiciğim', yavaş…
İktidar partilerinde ekonominin yavaş yavaş açılmasını hatta tamamen açılmasını isteyen bu yönde lobi yapan gruplar olduğunu biliyoruz.
Açılma sürecine de aslında bu ekibi tetiklemeleri ile geldiğimizi de çok net izleyebiliyoruz.
Ancak temkinli olmak, tedbirleri kısmı olarak sürdürmek, uluslararası standartlarda kurallara uymanın kime ne zararı olabilir ki?
O yüzden çok fazla iyimser olmanın da en az çok kötümser olmak kadar gereksiz olduğu inancındayım…
Başa dönecek olursak, şüpheci de olsak, kronik muhalif de olsak, hükümetçi de olsak, iktidar karşıtı da olsak; ortada bir ‘başarı’ ya da ‘başarısızlık’ varsa bu kimsenin değildir.
Hükümet kontrolü kaybetti mı yoksa bilerek mi bıraktı?
Sonuç salt sadece hükümetin ise evet hükümet başarısızdır.
Siz siz olun kişisel tedbirinizi almaya devam edin. Benden söylemesi…
Adrese teslim mesajlar…
Ünal Üstel… “Ev karantinası” uygulamasını başlattınız, “bileklik” olayı arkasından gelecek… Hal böyle olunca da denetim kısmı eksik kaldı… Her bölgeden ev karantinasına girenlerin sokakta dolaştığına ilişkin ihbarlar geliyor… Vakaların patlaması bundan olmasın sakın?
Olgun Amcaoğlu… Akademik sınav takviminde sınav tarihlerinin açıklanacağını duyurdunuz. Kolej sınavı ile ilgili bir gelişme var mı? Son telaffuz ettiğiniz tarih Haziran’dı… Haziran konusunda bir değişiklik olacak mı, binlerce veli sizden gelecek haberi bekliyor…
Ersin Tatar… Dr. Fazıl Küçük’e Türkiye üzerinden gelen saldırıya sessiz kalmamanız yerinde oldu… Keşke yaşayan ya da yaşamayan tüm siyasi figürlerimize yapılan saldırılara karşı hep böyle birlik olsak, daha güzel olmaz mı? Geçmişte Cumhurbaşkanlarımıza yapılan saldırılar hâlâ hafızalarda…
Dr. Erol Uçaner… Pandemi Hastenesi’ndeki çalışmalarınız ve titizliğiniz dikkatle izleniyor. Sizin başarınız toplumun başarısı olacak, farkındasınız. Sizler gecenizi gündüzünüze katarken hâlâ kapalı ortamlarda maskesiz dolaşanlar var, yazık ki ne yazık…
Resmiye Canaltay… Geceleri meydana gelen ölümlü kazaların hep karanlık yollarda olduğunun farkında mısınız? Umarım son kazada gösterdiğiniz refleksi sürdürürsünüz, yollarımızda aydınlatma direği olan yerlerdeki lambaları açsanız tarihe geçeceksiniz. Sadece buna odaklanın, yeter…
Ali Murat Başçeri… Sayın Büyükelçi… TRT dizisi siz de takdir edersiniz ki toplumu ciddi anlamda gerdi. Türkiye üst yönetimine “bu diziyi yayından kaldırın, Kıbrıslı Türklerde kabul görmedi” mealinde bir öneriniz olacak mı? Her hafta gerilime çanak tutacağına, yayınlanmasın, daha iyi olmaz mı? Gerilimi kim ister ki?