Hafta içinde elime birkaç ‘araştırma raporu’ geçti. Çok ama çok ilgimi çekti. Dikkatle incelemeye çalıştım. Daha da önemlisi kendi ülkemle ilgili kıyaslayıcı tahminlerde bulunmaya çalıştım. Ama kesin veriler olmadığı için başaramadım.
Japonya’da her birey, yılda ortalama 25 kitap okuyormuş. İsviçre’de bu sayı 10, Fransa’da 7 imiş. Türkiye’de ise her altı kişi başına, (Dikkat... Her 6 kişi başına) bir yıl içinde okunan kitap sayısı sadece 1 (Bir)’miş. Bizim buralarda kaç acaba ?
Almanya’da, günlük gazete satışı 50-55 milyon arasındaymış. 80 küsur milyon nüfusu olan Almanya’da bu rakam % 63 demek… Fransa’da % 41, İngiltere’de % 44, İsveç’te % 61 gibi rakamlar var. Türkiye’de ise bu rakam % 5.16.
Bizim buralarda kaç acaba ?
Türkiye’de, orta öğretim kurumlarında bir araştırma yapılmış. Gazete okuyanların oranı % 22 çıkmış. Radyo dinleyenler % 10, TV izleyenler % 90, İnternetçiler ise % 85 civarındaymış.
Bizim buralarda durum ne acaba ?
***
Bazı öngörülere göre, önünümüzdeki en çok elli yıl içinde insanlar artık kitap-gazete satın almayacakmış. Her ikisini de İnternet’ten izleyeceklermiş. Böylece ‘kitap’ ve ‘gazete’ müzelerin ‘değerli’ birer metası haline gelecekmiş.
Radyoların da eski önemini kaybetmekte olduğu bir gerçek. Radyolar şimdilerde, çoğunlukla, arabalarda, yolculuklar sırasında kısa sürelerle vede çoğunlukla ‘müzik’ için kullanılan birer araç haline gelmiş durumda.
Sözün özü, günümüzün en popüler kitle iletişim araçları TV ve İnternet.
***
Dünyada hızla yaygınlaşmaya başladığı yıllarda radyo-televizyon, politikacıların, bir yandan silahı olurken bir yandan da korkulu rüyası halindeydi. ‘Yasak’ ve ‘Radyo-TV’de Tekel’ de bu yüzdendi. İktidarlar için radyo-tv , demokrasiyle yönetilen ülkelerde bile gözbebeğiydi. Ne olduğu ve ne yapacağı belirsiz ellere verilemezdi. Sonra ‘korsan’ radyo-tv’ler dönemi başladı ve hızla yayıldı. Ve sonunda, zorunlu olarak ‘özel’ radyo-televizyonlar serbest bırakıldı. Geçmişin çok kısa özeti böyle.
Şimdi bir başka dönemdeyiz. İsterseniz ‘Uydular Dönemi’, isterseniz ‘Internet Dönemi’ deyin. Dünyanın herhangi bir köşesindeki bir haberi durdurmanız, sansürlemeniz nerdeyse mümkün değil artık. Yani, internetin ve de özellikle sosyal paylaşım sitelerinin, ‘baskıcı’ rejimlerin kabusu haline gelmesinin nedeni bu. Şimdi harıl harıl, “Nasıl engelleyebiliriz ?”, “Nasıl durdurabiliriz ?”in peşindeler. Başarabilecekler mi ? Hiç sanmıyorum.