2007, 2010 ve 2012 yıllarında bir okurumuzun göstermiş olduğu alanda Kayıplar Komitesi’nin dört yıl önce yürüttüğü kazıda bulunan 12 “kayıp”tan 10’unun kimlik tespiti yapıldı: Kıbrıs Yunan Alayı’ndan Yunan “kayıplar” oldukları ortaya çıktı… Şimdi ailelerine dönüş süreci başladı…
İlk kez bundan dokuz yıl önce, 2007 yılında bir okurumuzun göstermiş olduğu alanda bulunan 12 “kayıp”tan 10’unun kimlik tespiti yapıldı: Kıbrıs Yunan Alayı’ndan (ELDİK) Yunan “kayıplar” oldukları ortaya çıktı ve şimdi bu Yunan “kayıplar”ın ailelerine dönüş süreci başlatıldı.
Henüz bir çocukken toplu mezarı Gönyeli-Kermiya yöresinde bulan Kıbrıslıtürk okurumuz, 12 Ağustos 2007 tarihinde bize bu alandan “hatıra” olarak almış olduğu bazı insan kemiklerini vermiş ve bize bu toplu mezar yerini göstermişti. Biz de 13 Ağustos 2007 tarihinde sözkonusu insan kemiklerini Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi yetkililerine teslim etmiştik. Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nin o dönemdeki yetkilileri, bunların insan kemiği olduğunu ve üç ayrı “kayıp” şahsa ait olduklarını bize aktarmışlardı. Bu konuda 13 ve 14 Ağustos 2007 tarihli sayfalarımızda bu yerin Google haritası üzerinde işaretlenmiş noktasını da yayımlamış ve ayrıntılı bilgi vermiştik.
2007 yılında bu toplu mezar yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik… Aradan üç yıl geçtikten sonra 2010 yılında iki-üç kez daha, 26 Mayıs 2010 tarihinde ve bunu izleyen haftalarda da Kayıplar Komitesi yetkililerine okurumuzla birlikte bu toplu mezar alanını göstermiştik. Her gidişimizde bu alanda yeni insan kemikleri bulmuştu Kayıplar Komitesi yetkilileri… Bunlar arasında kafatası parçaları da bulunmaktaydı…
Aradan iki yıl daha geçmiş ve 2012 yılında Kayıplar Komitesi yetkilileri bu alanı bir kez daha göstermemizi istemişlerdi. Biz de okurumuzla birlikte tekrar bu alana giderek 28 Ağustos 2012 tarihinde aynı alanı Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik. Bu gidişimizde de başka insan kemiklerine rastlamıştık.
En nihayet Eylül 2012’de yani bu olası gömü yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermemizden tam beş yıl sonra bu alanda yoğun kazılara girişilmiş ve 12 “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılmıştı. Kazı 2013 yılında da devam etmişti.
Şimdi ise bu 12 “kayıp” şahsın 10’unun Kayıplar Komitesi tarafından DNA kimlik tespitleri yapılmış bulunuyor.
Buna göre, bulunan 12 “kayıp” şahıstan 10’unun, Kıbrıs Yunan Alayı (ELDİK) mensubu Yunanlılar olduğu ortaya çıkmış bulunuyor.
Böylece bir Kıbrıslıtürk okurumuz, Yunan “kayıplar”ın bulunmasını da sağlamış bulunuyor.
Bu okurumuza sonsuz teşekkürler diyoruz… Onun küçük bir çocukken keşfettiği ve yerini unutmadığı, yıllar sonra bize ve Kayıplar Komitesi’ne gösterdiği o toplu mezarda etrafa saçılmış kemikler, birer kimliği olan, ailesine kavuşacak olan insanlara dönüşmüş bulunuyor. Bir yığın kemik değil onlar artık, birer “kayıp” insan ve bu amaçla Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros, Yunanistan’a giderek ailelere bu konuda bilgi vermeye başlamış bulunuyor.
Kıbrıslırum basınından edindiğimiz bilgiye göre Nestoros, bu hafta içinde 10 kişilik “kayıp” Yunan grubundan altısının ailesine bilgi verecek. Ocak ayı içerisinde ise geriye kalan 4 “kayıp” Yunanlı’nın ailesine bilgi vermeyi sürdürecek.
Tam dokuz yıldan bu yana bu konudaki gelişmeleri adım adım takip ettik, okurumuzla sık sık konuştuk, her istediğimizde bizi ve Kayıplar Komitesi yetkililerini kırmayarak bizimle gelerek bu alanı bize tekrar tekrar gösterdi. Kayıplar Komitesi onun 2007’de göstermiş olduğu alanda 2012 yılında yoğun kazılara girişince çok sevinmişti bu okurumuz – nihayet çabaları bir işe yarayacaktı… Ve şimdi de işte onun bu insani hareketinin sonucunu yaşamaya başlıyoruz… Tam dokuz yıl aradan sonra, okurumuzun gösterdiği alanda bulunan “kayıplar”, yani ELDİK mensubu 10 Yunanlı “kayıp”tan geride kalanlar ailelerine geri dönüyor.
Ona ne kadar teşekkür etsek azdır bence…
13 AĞUSTOS 2007’DEKİ YAYINIMIZ
13 Ağustos 2007’de yani tam dokuz yıl önce başlamış olan bu süreçle ilgili olarak bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“Bir çocuğun keşfettiği toplu mezar...
O, toplu mezarı keşfettiğinde henüz bir çocuktu...
Henüz 15-16 yaşlarındaydı... Davarı olan amcasıyla birlikte bazan ovaya gider, amcası hayvanları otlatırken, o da etrafta gezinirdi...
Tam 17 yıl önce, gittikleri bir yerde bir toplu mezar keşfetmişti...
Kemikler etrafa saçılmıştı... Burası, Gönyeli-Kermiya-Alayköy yöresinde bir dere yatağıydı... Az ileride mevziler vardı... Geride ise ağaçlıkların arasında bir zamanlar yoğun çarpışmaların yaşandığı Yunan alayı... Buradan hatıra olarak iki iri bacak kemiği almış ve 17 yıl boyunca bunları saklamıştı...
“Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler” yazı dizisini okuyan o günün çocuğu, bugünün genç adamı, bir gün beni yolda durdurarak, hatıra olarak aldığı o kemiklerden söz etmişti...
“Bunları hatıra olarak aldıydım... Ama madem ki şimdi mezarlar kazılıyor ve DNA testleriyle ölülerin kimlikleri tespit ediliyor, ben de bu kemikleri iade etmek isterim” demişti...
“Çok iyi olur” demiştim ona...
“Bu kemiklerin bir ailesi olmalı... Belki de annesi veya eşi ve sevdikleri onu hala arıyor, hala bekliyor... Hiç olmazsa, böylece akibetini öğrenirler...”
Geçtiğimiz haftasonu onunla buluştuk... Birlikte bu kemikleri bulmuş olduğu toplu mezar yerine gittik...
“Burada çok kemik vardı... Yüzeydeydiler...”
Herhalde yağmurlar dere yatağını aşındırmış ve kemikler ortaya çıkmıştı... Belki de bu dere yatağı kazılırsa, başka kemikler de ortaya çıkacaktı...
Burası, Gönyeli ile Kermiya arasında bomboş bir ovaydı... Kemikleri bulup hatıra olarak almış olduğu dere yatağının fotoğraflarını çektik... Az ileride bir çoban, davarını otlatıyordu...
Dere yatağını kuzeye doğru tırmanır tırmanmaz, mevzi kalıntılarını görebiliyordunuz... Bir zamanlar, 17 yıl öncesine kadar burada mevziler mevcuttu. Bu mevziler, Rum askerlerinin mevzileri olmalıydı, kuzeye bakıyordu yüzleri, Gönyeli ovalarına doğru... O zamanlar henüz “Yeni Kent” ortaya çıkmamıştı, etraf evlerle, villalarla dolmamıştı...
Tam güneyimizde büyük bir koruluk ve Kermiya (Aydemet – Metehan) geçiş kapısı vardı... Kermiya’nın batısına doğru eski uluslararası havaalanı bulunuyordu... Koruluğun içinde bir zamanlar Rum Milli Muhafız Ordusu’nun top mevzileri vardı...
Aylar önce bu yöreyle ilgili olarak bir başka okurumuz bildiklerini paylaşmış ve biz de buna sayfalarımızda yer vermiştik... Bu yılın Nisan ayının ilk günlerinde bu sayfada yer verdiğimiz bir başka okurumuzun anlattıkları şöyleydi:
“... Bir diğer büyük toplu mezar Yerolakko (Alayköy) ile Lefkoşa uluslararası havaalanı arasında mevcuttur. Bu noktada ikinci harekat esnasında büyük çarpışmalar olmuştu. Burada hem Yunan alayı, hem Rum Milli Muhafız Ordusu, hem Rumlar’a ait Kobra Komando Kampı bulunmaktaydı. O günlerde bu çarpışmalarla ilgili bilgileri radyolardan bile dinlemiştik... Burada Rumlar’ın hidrolik sistemli mevzileri vardı. Çarpışmalar o kadar yoğundu ki bu noktada Türk askerleri, sıkışmış oldukları noktadan süngülerle bir atak yapmışlar ve sonuçta o bölgeyi ele geçirmişlerdi...” Alayköy (Yerolakko) konusunda yaptığımız araştırmada, bu bölgede büyük çarpışmaların yaşandığını, Yunan alayının komutanının kaçtığını ve geride merasimlerde kullanılan kıyafet ve kılıçlarını dahi bıraktığını, her iki tarafın da bu noktada kayıplar verdiğini öğrendik. Bu çarpışmalarda ölen 80 civarında Yunan subayının cesetlerinin Yunanistan’a iade edilmiş olduğu ancak çarpışmalar esnasında ölmüş olan Kıbrıslırum askerlerin gömülmüş olabileceği diğer toplu mezarın henüz belirlenemediği bize gelen bilgiler arasında...”
İkinci harekattan en fazla beş gün sonra, çarpışmalarda ölenler gömülmüştü...
Büyük olasılık, bulunduğumuz dere yatağının az ötesindeki mevzilerde de çarpışmalar olmuş, ölenler buraya gömülmüştü...
Sonra bana o günlerde hatıra olarak dere yatağında ve henüz yıkılmamış mevzilerin yanında çektirmiş olduğu hatıra fotoğraflarını gösterdi... Ve saklamış olduğu kemikleri, Kıbrıs Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’ne teslim etmemiz için, bize verdi... İki uzun bacak kemiği ve bazı başka küçük kemikler... Bu bacak kemikleri, farklı kişilere ait olabilirdi... Bir tanesine bir kurşun saplanmıştı...
Bir çocuğun bulduğu toplu mezardan çıkan kemikler... Gazete kağıtlarına sarıp bir naylon torbaya koyduğumuz kemikler... Bugün Kıbrıs Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı Ahmet Erdengiz’e teslim edeceğim, DNA testiyle belki kimlikleri tesbit edilecek ve ailelerine iade edilme süreci başlayacak kemikler...
Savaş onları alıp götürmüştü – binlercesini alıp gittiği gibi... Geride bir toplu mezar yeri, birkaç fotoğraf ve onları bekleyen ailelerinin çekmeye devam ettiği acılar kalmıştı...
Toplu mezarı bulan çocuk, inanılmaz bir hareket yapıyor, yıllar sonra, bu noktada öldürülmüş olan iki insanın ailelerine bu şekliyle de olsa kavuşmalarını, acılarının azıcık hafiflemesini sağlamaya çalışıyordu...
Toplu mezarı bulan o günlerin çocuğu, bugünlerin genç insanı, yıllarca sakladığı sırrı “sır” olmaktan çıkarıyor, bizlerle paylaşıyordu...
YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler - 12.8.2007”
DEVAM EDECEK