Bundan tam 11 sene önce, 23-24-25 Eylül 2009 tarihlerinde bu sayfalarda kaleme aldığımız “Siskilip diye bir yer” başlığı altındaki olası gömü yerine ilişkin çalışmalar devam ediyor…
2009 yılında bir okurumuzun göstermiş olduğu olası gömü yeriyle ilgili olarak 9 Eylül 2020 Çarşamba günü Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Okan Oktay ve Evren Korkmaz’la birlikte Kırnı’da yeni araştırmalara giriştik.
Kayıplar Komitesi araştırma görevlileriyle birlikte Kırnı bölgesine giderek, okurumuzun sözünü ettiği bölgeyi inceledik ve bazı Kırnılılar’la konuştuk.
2009 yılında bir okurumuz, bulunduğu noktadan 1974’te bir kamyonun bazı ölüleri bu bölgeye getirip taşıdığını görmüş olduğunu aktarmıştı.
Sözkonusu bilgiyi başka bazı şahitler de Kayıplar Komitesi’ne aktarmış ancak bölgede yürütülen kazılarda herhangi bir ize rastlanmamıştı.
9 Eylül 2020 Çarşamba günü konuştuğumuz bir diğer Kırnılı ise, çöp alanı yakınından gelen derenin içerisine bazı “kayıplar”ın gömülmüş olabileceği yönünde çeşitli söylentiler olduğunu belirtti ancak bu konuda daha somut bilgisi olmadığını kaydetti.
Konuyla ilgili olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz… Kayıplar Komitesi yetkililerine ve araştırma görevlilerine de, bu konuya yeniden eğildikleri için çok teşekkür ediyoruz…
Okurlarıma, 11 sene önce yazdığım yazıları hatırlatmak maksadıyla buraya tekrar iktibas etmek istiyorum ve bu konuda somut bilgisi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum.
Bundan tam 11 sene önce, 23-24-25 Eylül 2009 tarihlerinde bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“Siskilip diye bir yer...
Geçtiğimiz aylarda, bir Kıbrıslıtürk okurum beni arayarak, bana olası bir gömü yeri göstermek istediğini söylüyor...
Onunla buluşuyoruz... Kırnı’ya (Pınarbaşı) giden yol üzerinde bir noktada duruyoruz... Bana karşıdaki dağları işaret ediyor, dev kayaların olduğu bir bölgeyi...
Tekrar arabaya atlayıp bu kez bir de yukarıdan buraya bakmaya gidiyoruz... Otların boyu göğsümüze kadar varıyor... O iri kayalar aşağıda kalıyor...
Bana öyküsünü anlatıyor:
“1974’te 12-13 yaşlarındaydım... Bir gün bir kamyonla cesetleri bu noktaya getirdiklerini, sonra da onları bu kayalıkların olduğu yere taşıdıklarını gördüm...”
Burası okurumun iddia ettiği gibi olası bir gömü yeri ise, cesetlerin nereden getirilmiş olabileceğini araştırmaya başlıyorum... Acaba bunlar Siskilip’ten (Akçiçek) “kayıp” olan biri 11, biri de 7 olmak üzere toplam 18 kişilik grup olabilir mi? Yoksa bu bölgede çıkan çatışmalarda ölenlerin gömüldüğü bir yer olabilir miydi?
Siskilip’ten “kayıp” iki grup var. Bunlardan 26 Temmuz – 3 Ağustos 1974 tarihleri arasında “kayıp” olduğu tahmin ediliyor...
26 Temmuz 1974’te Türk askerleri Siskilip (Akçiçek) köyüne girdiği zaman, köylüler tarlalarda saklanmakta imişler.... Bir grup yaşlı insan ise köyde imişler. Tarlalarda saklananlar evlerine dönmeye karar vermişler.
Ertesi günü yani 27 Temmuz 1974’te bazı köylüler Evgenios Sofokleus’un evinde toplanmışlar. Aradan üç gün geçmiş... Biri Kıbrıslıtürk, ikisi de Türk askeri olmak üzere bu eve giderek evi yoklamışlar, bu gruba evde kalmalarını söylemişler. Ev sahipleri her gün kendilerini ziyarete gelen bu askerlere kahve yapıyor ve meyva ikram ediyormuş... 3 Ağustos 1974’te onları her gün ziyaret eden Kıbrıslıtürk gelerek, kendilerine yiyecek vermiş ve ayrılmış. Aynı günün akşamı, bu kez başka bir grup eve gelmiş. Bu grup, iki Kıbrıslıtürk mücahit ile beş Türk askeri ve bir çavuştan oluşmakta imiş ve tümü de silahlıymış. Erkekleri bir odaya, kadınları ise banyoya toplamışlar. Bu evde genç kızlara ve kadınlara tecavüz edip daha sonra katliama girişmişler... Hayatta bıraktıklarını da köydeki çiftliğe götürmüşler... Burası askeri bir kampa dönüştürülmüşmüş...
Siskilip’le ilgili bulduğum bu bilgilerin yanısıra, Erol Mütercimler’in “Satılık Ada Kıbrıs – Kıbrıs Barış Harekatının Bilinmeyen Yönleri” başlıklı kitabında da buradaki toplu tecavüz ve katliamla ilgili bilgilere rastlıyorum. Türkiye Komando Tugay Komutanlığı’ndan Piyade Albay Salih Güleryüz’ün anı-raporunda, Siskilip’te yaşananlara da yer veriliyor. Piyade Albay Salih Güleryüz, kitabın 641inci sayfasında şöyle yazıyor:
“3 Ağustos 1974
Akşamüstü Siskilip köyünde kalan Rumlar’dan 14’ünün bir evde öldürüldüğünü öğrendik. Hadisey bir Topçu Astsubay, iki komando eri ve iki mücahidin yaptığı tespit edildi. Gece geç saatlere kadar erlerin ifadeleri alındı.
4 Ağustos 1974
Sabah erken saatte Kolordu Kurmay Başkanı sınıf arkadaşım Kurmay Albay Mahmut Boğuşlu geldi. Birlikte gidip Siskilip’teki sivil Rumlar’ın öldürüldüğü evi bulduk. Manzara tüyler ürpertici. Köyün tavuk çiftliğine yakın bir evin holünde otomatik tüfeklerle kapıdan ateş edilerek öldürülmüşler. 8 tanesi koltuk ve sandalyeler üzerinde, göğüs ve başlarından delik değik, kanlar içerisinde oturur vaziyette kalmışlar. Kadınlı erkekli beş kişi yerde, birbirlerine sarılmış ve gene kanlar içinde ölü. Giriş kapısının yanındaki bir sandalyede oturur vaziyette kalmış cesedin kafası yok, boyun kısmı bembeyaz.
11-12 yaşlarında cılız yapılı bir Rum kızı da kirletilmiş. Üzerine Rum askerlerinin kaputu giydirilmiş, Siskilip tavuk çiftliğinde bizim erlerle kahvaltı yaptırılırken gördük. Bizi görünce çaresiz bir tebessümle ‘Kalimeras’ diyor...”
Bu katliam ve tecavüzlere karışan Kırnılı K.’nin sık sık, içki sofralarında o günü anlatarak övündüğünü öğreniyorum...
Bu küçük kızın akibetini araştırıyorum... Sonuçta hayatının bir bölümünü akıl hastanesinde geçirmiş, hiçbir zaman normal bir yaşamı olamamış... Çocukluğu, genç kızlığı, kadınlığı ondan çalınmış... Yaşadığı dehşeti tasavvur etmek bile çok zor...
Ben bir yandan Siskilip’in (Akçiçek) “kayıpları”yla ilgili bu çalışmaları yaparken, geçtiğimiz aylarda bir Kıbrıslırum okurum beni arıyor. Adı Hristos İrakleus... Yazılarımı okumakta olduğunu, kendisinin de dedesi İraklis Hacınikola’nın Siskilip’ten “kayıp” olduğunu anlatıyor. Bu tesadüf beni çok sevindiriyor. Hemen onunla buluşuyorum... Hristos İrakleus bana “kayıp” dedesini, Siskilip’te onunla hatıralarını anlatıyor, Siskilip’te küçük bir fotoğraf makinesiyle kendi çekmiş olduğu fotoğrafları gösteriyor...
Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Okan Oktay'la Kırnı'da olası gömü yeri için araştırmada...
Hristos İrakleus’la Siskilip’te (Akçiçek) “kayıp” olan dedesi İraklis Hacınikola’ya ilişkin röportajımız şöyle:
SORU: Kaç yaşındasınız Bay Hristos?
HRİSTOS İRAKLEUS: 54 yaşındayım. Lefkoşa doğumluyum. Strovulos’ta yaşıyorduk biz, annem Leymosun’un Kalohoryo köyündendi, babam ise Siskilipli idi. Şimdi oraya Akçiçek diyorlar...
SORU: Kaç kardeşsiniz?
HRİSTOS İRAKLEUS: Tek bir kızkardeşim vardır. Babam kunduracı idi, aynı zamanda ayakkabı tamirciliği da yapardı. Adı Panayotis İrakleus, annemin adı ise Eftihia idi...
SORU: Çocukken Siskilip’e gider miydiniz?
HRİSTOS İRAKLEUS: Yaz tatillerimi dedem İraklis’in yanında geçirirdim. Büyükannemin adı ise Athina idi.
SORU: Dedeniz ne iş yapardı?
HRİSTOS İRAKLEUS: Çiftçilik yapardı dedem, üzüm yetiştirirdi... Onunla eşeciğine binip üzüm bağlarına gittiğimizi hatırlarım... Çok sayıda incir ağacı vardı dedemin, toprakla uğraşırdı daha çok, dedemin hayvancılıkla ilgisi olduğunu hatırlamıyorum... Amcalarımdan biri çobandı, Friksos... Siskilip’ten ayrılıp yengem Elli’yle birlikte sağ salim güneye gelebilen ender kişilerdendi amcam Friksos... Öteki amcalarım ve halalarım Siskilip’ten genç yaşta ayrılmışlardı, ya evlenmek üzere ayrılmışlardı ya da bir iş bulup ayrılmışlardı... Mesela babam henüz 13-14 yaşlarındayken köyden ayrılarak Lefkoşa’ya işlemeye gelmişti.
SORU: Siskilip (Akçiçek) köyünün yanında hangi köyler bulunuyor?
HRİSTOS İRAKLEUS: Siskilip’in çevresinde Kıbrıslıtürk köyler vardır, Fota (Dağyolu), Bilelle (Göçeri), Kırnı (Pınarbaşı) Ayermola (Şirinevler) gibi...
Köyümüzün öteki tarafında ise Agridaki (Ağırdağ) ve Larnaka-tis-Lapitu (Kozanköy) bulunuyor... Ben çocukken dedemi Siskilip’te (Akçiçek) ziyarete gittiğim zamanlarda yeğenlerim bana Kıbrıslıtürk köylerini göstererek “Aha gelip seni alacaklar! Türk tarafına götürecekler!” diye korkuturlardı... Bu söyledikleri içimdeki korkuyu büyütürdü... Küçücük bir çocukken, bir şey bilmezsiniz ve korkarsınız...
Çoban olan Friksos amcam da 1974 öncesinde bazı Kıbrıslıtürkler tarafından yakalanmış ancak hayatta kalabilmişti. Onu yakalayıp başına vurmuşlardı – ölümün kıyısından dönmüş ve canını kurtarabilmişti...
SORU: Siskilip (Akçiçek) bir Kıbrıslırum köyüydü... Çevredeki Kıbrıslıtürk köyleriyle ilişkileri nasıldı siz çocukken?
HRİSTOS İRAKLEUS: Hiçbir zaman bu köylere gitmezdik... Ben hiç bu köylere gitmemiştim, Siskilipliler de gitmezdi bu yakın köylere. Zaten bunlar Kıbrıslırumlar’ın girmesi yasak olan köylerdi...
SORU: Peki Kıbrıslıtürkler Siskilip’e (Akçiçek) gelirler miydi?
HRİSTOS İRAKLEUS: Siskilip’e (Akçiçek) Kıbrıslıtürkler’in geldiğini hiç hatırlamıyorum. Ancak babamın Kıbrıslıtürk arkadaşları vardı ancak biz Lefkoşa’da yaşıyorduk, onlardan alış-veriş yapardı, et alırdı mesela bu arkadaşlarından. Ancak Siskilip’te Kıbrıslıtürk görmedim hiç, böyle bir şey hatırlamıyorum...
SORU: Peki ailenizde anlatılanlardan öğrendiğiniz kadarıyla, 1974’te Siskilip’te (Akçiçek) ne olmuştu?
HRİSTOS İRAKLEUS: 1974’te Temmuz ayında, 20 Temmuz’da işgal başlamıştı. 26 ile 27 Temmuz tarihlerinde, Türk askerleri Girne’yi az önce size saymış olduğum köylerle birleştirmeyi başarınca, Dikomo (Dikmen), Siskilip (Akçiçek) ve Ayermola’ya (Şirinevler) doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bunlar, ele geçirdikleri ilk köycüklerdi çünkü bu köycükler Türk bölgelerine komşuydu...
Amcam Friksos ailesini alarak köyden ayrılmış ve Balyomedoho’ya gelmişlerdi. Balyomedoho dediğim Lefkoşa dışında bir yer... Lefkoşa’dan Trodoslar’a giderken görürsünüz Balyomedoho’yu...
SORU: Yani güneye gelmişlerdi...
HRİSTOS İRAKLEUS: Evet... Dedemler sanırım köyün dışına çıkmışlardı... Siskilip bombardıman altındaydı, havan mermileri yağıyordu bu köye, biliyorsun herhalde, Türkler havan bombardımanında çok iyidirler... Bize göre onlar bu konuda uzmandır, bu konuda anlatılan çok şey da vardır yani... Hedeflerini tam olarak vurmakla ünlüdürler. Herhalde dedemler köyün dışına çıkmışlardı...
SORU: Yalnızca dedenle ninenden mi söz ediyorsun?
HRİSTOS İRAKLEUS: Ninem 1973’te vefat etmişti... Dedem, köye dönmeye karar vermiş, gidip koyuncuklarını alıp köyün dışına çıkarmaya karar vermiş. Herkes telaşla köyden ayrılmaya çalışıyormuş... Telaşla köyden ayrıldıkları ve köyün dışına çıktıkları için, herşeylerini geride bırakmışlar. Orada bulunan yaşlı bir adamın bana anlattığına göre dedem köye dönerek koyunlarını almaya karar vermiş. Köye dönerken Türk askerleriyle karşılaşmış, hemen orada vurulduğunu sanıyoruz... Ya hayvanlarını almaya giderken ya da hayvanlarını alıp da köyün dışına çıkarmaya çalışırken vurulup öldürülmüş. Gerçekten ne olduğunu bilmiyoruz çünkü görgü tanığı yok...
SORU: 14 Kıbrıslırum’un tavuk çiftliği yanındaki bir evde yaşadıkları tecavüz ve katliamla ilgili anlatılanlar var...
HRİSTOS İRAKLEUS: Bu tavuk çiftliğine Komidis deniyordu...
SORU: Eski bir çiftlik miydi bu?
HRİSTOS İRAKLEUS: Evet, küçük bir tepenin üzerindeydi bu tavuk çiftliği, köyün bitişiğindeydi...
SORU: Yani köyün dışındaydı bu çiftlik...
HRİSTOS İRAKLEUS: Evet, köyün dışındaydı... Aslında halamın evinden görünürdü bu çiftlik. Halamın evi köyün kıyısında, Ayermola’ya (Şirinevler) doğru giderken, oradaydı... Kumidis tavuk çiftliği ise Siskilip’in dışında, Ayermola’ya (Şirinevler) yolundaydı. Halam Elli köyde kalmıştı, herhalde Türk askerlerinin geldiğini farketmemiş ya da bundan haberi olmamıştı, bu yüzden köyde kalmıştı. Eşi Evgenios’la birlikteydi... Evgenios Sofokleus, bir başka kadınla evliydi, sonra bu kadın barlara falan takılmaya başlamış, eniştem Evgenios onu bırakmıştı. İki oğlu, bir kızı vardı bu kadından. Sonra da halam Elli’yle evlenmişti. Çocuklarını da getirmişti, Elli halam onlara annelik yapmıştı. Evgenios enişteyle Elli halam başka çocuk etmemişti...
11 SENE ÖNCE SİSKİLİP’TEKİ TECAVÜZLERİ VE ARDINAN YAPILAN KATLİAMI KALEME ALMIŞTIK…
DEVAM EDECEK