“Olası gömü yerleri ve toplu mezar yerleri koruma altına alınmalıdır…”

Sevgül Uludağ

 

Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu’nun toplu mezarlar ve olası gömü yerleriyle ilgili yönergesinde, toplu mezarların nasıl koruma altına alınması gerektiği ve neler yapılması gerektiği belirtiliyor.

Merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde olan Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu’nun 8 Şubat 2018 tarihli yönergesini okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik… Yönergede özetle şöyle deniliyor:

***  Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu ICMP, Hollanda’nın Lahey kentinde merkezi bulunan ve anlaşmalara dayalı uluslararası bir örgüttür.

***  Amacı, çatışmalar, insan hakları ihlalleri, felaketler, organize suçlar, düzensiz göç ve diğer nedenlerle kayıp olan şahısların bulunup kimliklendirilmesi için hükümetlerin işbirliğini garanti altına almak ve kendilerine bu çerçevede yardımcı olmaktır. Kayıp şahıslar konusunda görev verilmiş olan tek uluslararası örgüttür.

***  Bu belge, insan kalıntılarının bulunduğu veya bulunmasından kuşkulanıldığı yerlerin korunması ve belgelenmesiyle ilgili çalışma yapan ajanslara ve bireylere bir rehberlik maksadıyla ortaya konmaktadır.

***  Çatışma olan veya çatışma olmuş olan bölgelerde, bu konuda çalışma yapan ajanslar veya bireyler, insan kalıntılarının bulunduğu yerleri keşfedebilirler (bedenler, toplu mezarlar, bireysel mezarlar vs. gibi) – bunlar gömü yerleri veya olası gömü yerleri olabilir.

***  Bireylerin etkili ve resmi soruşturma haklarını garanti altına almak maksadıyla, bu gömü yerlerinin (mezar yerlerinin) ve insan kalıntılarının atılmış olduğu yerlerin korunması zorunludur. Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Konvansiyonu gibi (ICCPR) hukuki enstrümanlar ve onun bölgesel muadilleri, devletlerin kayıp şahıslarla yönelik etkili soruşturma yapmasıyla ilgili görevlerinin altını çizmektedir. Böylesi bir soruşturmanın yokluğu, kayıp şahsın akrabaları ve diğerlerinin haklarının ağır biçimde çiğnenmesi anlamına gelir ki buna sürecin çiğnenmesi, aile yaşamı hakkının, yasa karşısında bir kişi olarak tanınma hakkının çiğnenmesi de dahildir.  Özellikle yaşam hakkı, devletin eylemleri ya da ihmalleriyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın suistimallerin resmi olarak soruşturulacağı yönünde usulüne uygun garantilere dayanmaktadır.

***  Bir gömü yeriyle oynanması veya mezarlarda bulunan kanıtların bütünlüğünün tehlikeye atılması, bir devletin herhangi bir kayıp vakasının hangi koşullarda meydana gelmiş olduğunu belirleme ve böylece etkili soruşturma yürütmesine engel olabilir. Kamu düzenine yönelik kamuoyu güvenini korumak çerçevesinde de bakıldığında ve ayrıca mezar yerleriyle oynanmasına tolerans gösterildiği veya işbirliği yapıldığı yönünde bir görüntü yaratmayı önlemek maksadıyla da, yetkililer tarafından olası gömü yerlerinin korunması zorunludur.

***  İnsan kalıntılarının nasıl gömülmüş olduğuna yönelik koşullar çok farklı olabilir, bu nedenle de genelde çok detaylı ve çok katı prosedürler bu konuda geçersizdir. Ancak aşağıda sıralanan yönergeler, bu konuda atılması gereken ana adımları ele almayı amaçlamaktadır.

***  Bir olası gömü yeriyle oynanmasını önlemek, buradaki kanıtları garanti altına alır ve insan kalıntılarının fiziksel bütünlüğünü korur. Bu, kayıpların hangi koşullarda ölmüş olduklarını belgeleyebilmek, kurbanların kimliklendirilmesine yol açabilecek soruşturmaları sağlayabilmek, ailelere sevdiklerinin kalıtnılarını geri verebilmek ve  cezai kovuşturmaya yönelik kanıtları korumak için önemlidir. Böylesi yerler hassastır ve bu tür yerleri korurken atılacak adımların da bunların ister bu suçları işleyenler, isterse başkaları, isterse yerel nüfus tarafından kanıtları saklamak maksadıyla veya uzman olmayan yetkililerin kötü tasarlanmış eylemleri sonucunda dağıtılmasına davet çıkarmayacak şekilde yapılması da iyice düşünülmelidir.

***  Bir olası gömü yerinin keşfedilmesi ile uygun araştırma eylemlerinin gerçekleştirilmesi arasında geçecek zamana önem verilmelidir – doğal olaylar veya hayvanların aktivitelerinden kaynaklanacak risk derecesi, bu olası gömü yerinin güvenliği ve tehlikeye ne kadar açık oluşu, kayıp yakınları gibi bu konuda ilgililerin motivasyonları ve niyetleri de dikkate alınmalıdır. Bu tür değerlendirmeler, aşağıda sıralanan genel yönergelerin modifiye edilmesini gerektirebilir.

***  Ele alınması gereken dört ana unsur bulunmaktadır: 1. Olası gömü yerinin engeller konarak veya gözlem altına alınarak fiziksel olarak korunması; 2. Olası gümü yerinin düzgün biçimde kayda geçirilmesi; 3. Olası gömü yerinin doğasının/yapısının belgelendirilmesi; 4. İlgili makamların bilgilendirilmesi.

***  Yanlışlıkla olası gömü yeriyle oynanmasını ve/veya buraya insanların ve/veya hayvanların ulaşımını önlemek maksadıyla, ilgili alanine çevresinin korunup güvence altına alınması maksadıyla:

Telleme yapılması. Kullanılacak telleme materyalları ulaşılabilirliğine bağlı olarak fleksibl veya daha katı olabilir. Örneğin kümeslerde kullanılan tellerden veya bahçelerde kullanılan tellerden kullanılabilir fakat bu teller, iklim koşullarına yani örneğin güneşe ve rüzgara dayanıklı olmalı ve yeterince güçlü olmalıdır. Bu telleme, yerde belirli noktalardan yapılmalıdır, aynı şekilde ağaçlar veya alanda bulunan belirli sabit noktalar da kullanılabilinir. Telleme yapılacak olan alan, olası gömü yerinin sınırlarından daha geniş tutulmalıdır. Bu alanda cinayet mahallinde kullanılan şeritler de kullanılabilinir, ilgili alanın çevresini belirlemek için ve/veya bölgeye yazılı bir tabela yerleştirilebilir.

Yüzeyde kalan kalıntıların bulunduğu alanın yatay olarak kaplanması: Bunun için yine tel veya ağ kullanılabilinir ve but el metal çivilerle sabitlenebilir. Olası gömü yeri olduğu kuşku duyulan yerden daha geniş bir alan telle/ağla kaplanmalıdır. Olası gömü yeri, bu alanın doğasını bozmayacak bir şekilde, toprakla veya başka bir materyalle kaplanabilir.

Yukarıdakilerine ek olarak güvenlik görevlileri veya alanı düzenli olarak gözlemlemek için düzenlemeler yapılmalıdır.

***  Kuşku duyulan toplu mezar yerinin kayıt altına alınması: Kuşku duyulan toplu mezar/olası gömü yerini varolan aletlerle kayıt altına almalıdır. Bunlar GPS/MGRS veya eldeki bir GPS aletiyle koordinatların alınmasını içerebilir. Veya mobil telefondaki harita üzerinde olası gömü yeri işaretlenebilir. Akıllı telefonlarla çekilen fotoğraflardan olası gömü yerinin tam konumuna ilişkin bilgi edinilmesi.

***  Kuşku duyulan toplu mezar/olası gömü yerinin doğasının belgelenmesi: Kuşku duyulan olası gömü yeri/olası toplu mezarın doğasının ve kapladığı yerin fotoğraflarının veya videosunun çekilmesi. Buna açıkta bulunan insan kalıntıları gibi belirli özelliklerinin belgelenmesi de dahildir. Aynı şekilde kuşku duyulan bu alanın doğası ve kapladığı yerle ilgili yazılı bir tariff. Gene bu yerin önemli özelliklerini gösteren çizimler veya haritalar.

***  İlgili makamların bilgilendirilmesi.  

***  Olası gömü yeriyle ilgili bilgiler, Uluslararası Kayıp Şahıslar Komisyonu’nun internet sayfasındaki “Yer Belirleme” fonksiyonu kullanılarak ve ayrıca ICMP’in “Çevrimiçi Soruşturma Merkezi”ndeki bilgi verme alanları doldurularak da yapılabilinir: https://oic.icmp.int/index.php?w=rep_grave&l=en

***  Bu, interaktif bir kayıp şahısları arama motorudur ve açık erişime sahiptir, böylece kayıp yakınları ve diğer ilgililer, buradan hem bilgi alabilir, hem de bilgi verebilir. Özellikle “Yer Belirleme” fonksiyonu, kayıp şahısların kalıntılarının bulunabileceği olası toplu mezarlar ve olası gömü yerlerinin nerede bulunduğu/bulunabileceği hakkında bilgi vermeye izin verir. Burada bilgi isimsiz olarak verilebilir veya iletişim detayları da eklenebilir. Burada paylaşılan kişisel veriler gizli olarak ele alınır ve yalnızca bilgi verilen amaçlar doğrultusunda kullanılabilinir.

***  Olası gömü yerinden kanıtlar veya herhangi bir şey genelde alınmamalı, olduğu yerde bırakılmalıdır. Buna örneğin giysiler ve/veya kimlik kartları gibi şeyler dahildir. Bunların fotoğrafı çekilip belgelenmeli fakat yerinden oynatılmamalı, yeri değiştirilmemelidir. Olası gömü yerinin konumu/kanıtların konumunun güvenlik açığına ve burayı ele alan şahsın kabiliyetlerine/yeteneklerine bağlı olarak bazı istisnai durumlar sözkonusu olabilir.

https://www.icmp.int/wp-content/uploads/2018/10/icmp-st-aa-857-1-doc-guidelines-for-first-response-at-grave-or-body-disposal-locations.pdf

(ICMP’nin toplu mezarlara ve olası gömü yerlerine ilişkin yönergesini derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN – 7.11.2020)

 


BASINDAN GÜNCEL…

“Karabağ: Savaştan çıkış var mı?”

Ronald G. Suny

Bütün dünya bakışlarını kaçırıyor. ABD kafa karışıklığıyla ve meseleye odaklanmadan, Rusya ise soğuk bir ‘maliyet-fayda’ hesabıyla, Ermenilerin ve Azerilerin, ağır silahların ateşi ve katil insansız hava araçlarının korkunç bakışları altında hayatlarını kaybetmelerinin, birbirlerini öldürmelerinin nereye varacağını bekliyor. Uzaktan bakıldığında, bu çatışma, çok eskilere dayanan kavimler arası mücadelelerin kaçınılmaz bir sonucu olan, bitmeyecek bir mesele izlenimi veriyor. Sahaya daha yakın olanlar ve meselenin tarihini bilen analistler ise, bunun toprak ve kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili, keskin bir siyasi uzlaşmazlık olduğunu görüyorlar.

Çeyrek asır önce savaşı kazanıp, 1994’te Rusya’nın arabulucuğuyla yapılan ateşkesten kârlı çıkan Ermeniler, savaş öncesindeki statüko içinde yaşamayı sürdürebiliyordu ama Azerbaycan’ın yöneticileri, uluslararası hukuka göre kendi toprakları olan bölgenin düşmanlarının elinde olmasına artık tahammül edemiyordu. Dağlık Karabağ (Ermeniler için ‘Artsakh’), yetmiş yıl süren Sovyet yönetiminde olduğu gibi, elverişsiz bir şekilde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alıyordu, özerkti ve buradaki nüfusun büyük çoğunluğunu Ermeniler oluşturuyordu.

1980’li yılların sonlarında Sovyetler imparatorluğu dağılınca, Ermeniler yürüyüşler yaparak, komşu Ermenistan Cumhuriyeti’yle birleşmeyi talep ettiler fakat Azerbaycan’ın Sumgayit şehrinde ve başkent Bakü’de pogromlara maruz kaldılar. Savaş yıllarında ve ardından, ateşkes hattında zaman zaman çatışmaların yaşandığı soğuk barış döneminde otuz bin kişi öldü. Azerbaycan’ın otokrat lideri İlham Aliyev, 27 Eylül’de, Türkiye’nin desteğiyle, Karabağ ihtilafını silah gücüyle çözmeye karar verdi. İki yıl önce mafyavari bir oligarşiden halkçı demokrasiye geçen Ermenistan hazırlıksız yakalandı. Şimdi, avantajlı durumdayken, uzun süre boyunca taviz vermek istemeyip, bir çözüm bulma konusunda gönülsüz davranmasının bedelini ödüyor.

İki ilke

Bu konuyla ilgili, evrensel olarak kabul görmüş iki ilke bulunuyor. Bunların biri Azerilerin, diğeri ise Ermenilerin lehinde. Birleşmiş Milletler’in yanı sıra bağımsız devletlerin de tanıdığı toprak bütünlüğü ilkesine göre, her egemen devletin ulusal topraklarının dokunulmazlığı güvence altındadır; bu topraklar zorla alınamaz ve devletler karşılıklı olarak anlaşmadan iki ülke arasında alınıp verilemez. Kosova Savaşı’nda Avrupa ve ABD tarafından ihlal edilen bu ilke, Vladimir Putin önderliğindeki Rusya, Kırım’ı Ukrayna’nın onayı olmadan, tek taraflı bir şekilde ilhak ettiğinde tekrar gündeme getirildi. Sınırların savaşla değiştirilmemesi esastır.

Toprak bütünlüğü ilkesi Azerbaycan tarafından defalarca ileri sürüldü fakat Ermeniler için öncelikli olan ilke, halkların kendi kaderini tayin hakkı. Ermeniler –savaş sırasında ele geçirdikleri, çevredeki yedi bölgenin değil ama– Artsakh’ın sakinleri olarak, kendi kendilerini yönetmek istiyorlar; ‘anavatanları’nın bu kısmının Bakü’ye tabi olmasına tahammül edemeyeceklerinden eminler.

Ne de olsa, SSCB’nin yıkılışından önce Dağlık Karabağ özerk bölgesinin nüfusunun yüzde 75’ini Ermeniler oluşturuyordu; yerli Azerilerin sürgün edilmesi ve göç etmesinin ardından, bugün Artsakh Cumhuriyeti’nin kontrolü tamamen Ermenilerin elinde.

İki ilkenin bağdaştırılması mümkün değilmiş gibi görünüyor. Fakat bu; bir tarafta ister bağımsız olsun, ister Ermenistan’a bağlı, bu toprağı ve üzerine yaşayan insanları isteyen; öbür tarafta ise yerlerinden edilmiş yüz binlerce mülteciyi yeniden topraklarına yerleştirmek üzere Karabağ’da etnik temizlik yapmaya hazır olan militan milliyetçilerin yarattığı bir yanılsama.

Katılaşmış imgeler

Bu savaştaki iki halkın da birbirine dair katılaşmış imgeleri var. Azerbaycanlılar sürekli olarak, Sovyet ordusunun Ermenilerin katledilmesini engellemek için Bakü’ye girdiği ‘Kara Cuma’dan (1990) ve Ermenilerin Azerbaycanlıları Hocalı’da katletmesinden (1992) bahsediyor. Ermenileri, kendi kitapları ve haritalarında tarihi Büyük Ermenistan olarak gösterilen, bugün Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın sınırları içinde olan toprakları tekrar kazanma isteğiyle yanıp tutuşan, küstah emperyalistler olarak tasavvur ediyorlar. Ermeniler Azerbaycanlıları bir yüzyıl öncesinin Osmanlı Türkleri gibi, Ermenileri fiziksel ve kültürel olarak yok etmek üzere soykırım yapmaya niyetli ‘Türkler’ olarak görüyorlar... Bakü’de basılan kitaplarda ve haritalarda Ermenistan Cumhuriyeti, tarihî ‘Batı Azerbaycan’ olarak görünüyor.

Barış içinde yaşamak ama nasıl?

Tarih iki ülkeye de dostça davranmadı. Güney Kafkas halkları Pers, Rus ve Sovyet imparatorlukları altında yaşarken iç sınırları olmayan bu topraklarda, kır ile kent, ovalar ile dağlar arasında rahatça gidip gelebiliyorlardı. İmparatorluklarda farklı dinler ve etnisitelerden halklar, kendilerini yöneten yabancıların keskin emperyal gözetimi altında, karışık hâlde yaşarlar. Tarihî topraklara dönük talepler yaygındır ancak nihayetinde bu taleplerin çözüme kavuşturulması imkânsızdır, çünkü halklar ve bölgeler, çeşitli zamanlarda bir kimlikten diğerine geçmiştir. Ulus devletler ise, imparatorlukların aksine, topraklarını ulusallaştırmaya ve bu topraklar üzerinde yaşayanları zorla asimilasyon, etnik temizlik ve hatta soykırım yoluyla homojenleştirmeye çalışırlar. Ermenistan da, Azerbaycan da bugün, etnik olarak, tarihte hiç olmadıkları kadar homojenler. Mesele, iki ayrı ulus devlet olarak yan yana nasıl barış içinde yaşayacakları.

Tek çözüm

Tek çözüm, taviz vermek. Çoğu pazarlıkta olduğu gibi, iki ülkenin de arzu ettiklerinin tamamını alması mümkün değil; bir şey kazanabilmek için başka bir şeyden vazgeçmeleri gerekiyor. Bu savaş, iki tarafın da Dağlık Karabağ’ın hukuken Azerbaycan’ın parçası olduğunu kabul ederek toprak bütünlüğü ilkesinin gereğini yerine getirmesiyle, diğer yandan da uluslararası barış güçleri aracılığıyla bölgedeki Ermenilerin fiilî özyönetiminin korunup halkların kendi kaderini tayin etme ilkesinin uygulanmasıyla sona erebilir. Dağlık Karabağ’ın dışındaki bölgelerin kontrolü, Artsakh’tan Ermenistan Cumhuriyeti’ne karayoluyla serbest geçişin güvence altına alınması koşuluyla Azerbaycan’a iade edilir. Burada kilit oyuncu … Rusya. Eğer Putin, Vaşington’un değil, asıl olarak Moskova’nın güvenlik çıkarlarının söz konusu olduğu Güney Kafkasya’da esas arabulucu olarak otoritesini korumak istiyorsa, Ermenileri ve Azerbaycanlıları daha fazla kan dökülmesinden … korumak için sorumluluk alıp Karabağ sorununu çözmeli.

Bazen dışarıdan müdahale gerekir

Ermenilerin ve Azerbaycanlıların Sovyetler döneminde olduğu gibi yıllarca imparatorluk yönetimleri altında, huzursuz bir şekilde de olsa birlikte yaşayabilmiş olmaları, bir arada var olmalarının mümkün olduğunun kanıtı. Bazen bunun sağlanması için dışarıdan müdahale gerekiyor. Birbirinden korkar ve nefret eder hâle gelmiş iki hırslı komşu arasındaki pazarlıklar hiçbir zaman kolay olmadı. Taviz vermek genellikle ihanet etmek olarak görülüyor. Moskova’nın kararlı bir şekilde arabulucu olarak hareket etmesi bu yüzden gerekli.

Tarihte hiçbir şey kaçınılmaz ya da kalıcı değildir; değişen koşullarla birlikte kimlikler ve tutumlar da değişir.

…  Daha fazla genç ölmeden, bu iki halkın kurduğu kasabalar ve şehirler daha fazla yerle bir olmadan, kriz anlarında gerçek bir devlet adamı gibi davranmak için çaba gösteren liderler mantıklı, akılcı seçimler yapabilirler. Denir ki, savaş, siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir; siyaset de çoğu zaman savaşın başka araçlarla sürdürülmesi olarak görülür. Ama savaşın barıştan yeğ olduğu nerede görülmüş ki...

(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)

(AGOS - Ronald G. Suny – 6.11.2020)